29 Aralık 2013

2013'ün Son Yazısı - Geziden Psikopat Notlar

Son yazımı yazdıktan sonra biraz ara veriyim istedim ama sanırsam yapamadım.. Hem 2. kitaba başladım, onu da devam ettirmek istedim.. Hem de blogu öğreniyorlar, bu sayı gitgide artıyor, ona da ayrı bi üzgünüm.. Keşke anonim kalsaydım diyorum ya, azıcık tutsaydım da şu dilimi insanlara söylemeseydim, twit atmasaydım.. Ama tanıdıklar okuyunca gelip güzel şeyler söylüyorlar, mutlu oluyorum biraz da.. Neyse, şu an girmem gereken bi sürü saçma sapan konu var, başlıyorum şimdi.
.......
Gezi yapılıyordu okulda, dedim katiliyim hani nolacak, hem eğlenirim arkadaşlarım da geliyor.. Kayseri-Erciyes-Nevşehir gezilecek.. Ama cumartesi saat sabahın beşinde uyanıp okula gelecektik, yolculuk öyle başlıyor çünkü.. Ben bunu duydum, acayip ikilemde kaldım lan! Yahu şu hayatta en çok neyi seviyorsun deseler, uyku ve yemek yemek derim ne diyim başka!! Ama arkadaş zorlaması, azıcık istek derken cumartesi sabah 5'te uyanık buldum kendimi.. Valizi de gece hazırlamaya bi üşendim bi üşendim, mal gibi sabah hazırlardım diye düşünüp sadece içine 2 pantolon attım.. Sabah uyandım, valize artık o kapalı gözlerimle ne atarsam dedim, bi de bi yolluk yapmışım kendime yiyeceklerden.. Sadece bi çanta o yiyeceklerdi.. Karam aldım bi sürü, canga mı janga mı her ne boksa ondan aldım bi sürü, çikolatalar, krakerler ooooffff aklın durur yani, tam tetematlı bindim işte otobüse..
Yolculuk güzel, sabah uykuluyuz hepimiz ama sonradan açıldık.. İlk önce bizi aldılar Erciyes'e götürdüler.. Kar falan filan vardı, lan çok güzeldi!! Ne zaman karlı bi yere gitsem, sanki hayatımda ilk kez görmüş gibi mutlu oluyordum ya.. Bizim elimize verdiler mi kocaman kızağı? Hayatımda hiç kaymamışım, etraf çançinçon amcalarla dolu.. Ama olsun, yapacam lan dedim, aldım o kızağı işte en tepeye çıktık tüm otobüs.. Oturdum üstüne, kaymaya başladım.. Gayet hızlı gidiyor, ama tek sorun önümdeki gerizekalı çocuğun kızağının kayarken arkaya fırlattığı karlar. Gözüm yüzüm ağzım ulan her yerim kar oldu, dondum ya!! 
Ha bi de bendeki salaklığa bakar mısın. İnsan geceden hazırlar, her şeyini koyar, ohh rahat rahat yatar. Sabah uyanınca böyle oluyor işte.. Ne eldiven almışım ne bere.. En son kulaklarımı elliyordum yerindeler mi hâlâ diye.. Eldiveni de bi kızdan aldım, mosmor bişey, yeminle cemil ipekçi gibi oldum ya.. Ama napim bi tek o iki çift getirmişti.. 
Biz baya yorulduk kaymaktan, dediler ki yemek yiceksiniz.. Allaaahh benim gözler bi açıldı hemen, koştuk işte, canın çekmesin sucuk ekmek yedik.. Ulan allahın belaları, hiç beğenmedim o ayrı mesele! Sonra işte benim berbat saatlerim başladı..
Yedikten sonra bizi şömineli bi odaya aldılar, fıstık gibi ortam, öğretmenler bomba, sohbet koyu.. Üstümde ceketim vardı, hani her ceketin tam boyun tarafından iki ip sarkar ya ucunda bi düğme gibi bişey olur.. Ağzıma koydum orayı, habire o yuvarlağı çıkarıp çıkarıp takıyorum.. Sonra bi anda düğmeyi yuttum!!!!! Bildiğin boğazıma geldi, öksürdüm, dedim yutim o zaman.. Yuttum, sonra da ağlamaya başladım...
-hocaaaam düğme yuttum yaaa
-anlamadım oğlum ne diyon sen
-ya düğme diyorum ağzıma koymuştum birden yuttum öleceeeem hüüüüü
-oğlum korkma çıkar o tuvalette
-ARKADAŞLAR, YAKINI DÜĞME YUTMUŞ VE ÖLMÜŞ BİRİSİ VAR MI, YOK DEYİN HÜÜÜÜ
-Var benim, yuttuktan hemen sonra ölmedi ama, biraz zaman geçince öldü..
Ben bi korkmaya başladım, ulan bekliyorum tuvaletim gelsin koşacam sıçacam çıkacak diye. Yoook, ne gelmesi.. Sinir oldum, bi yanım ağlıyor bi yanım gülüyor eğlenmeye çalıştım..
Sonra bizi bi otele getirdiler.. Beş yıldızlıymış kendisi.. Ama dışarıdan baksan 0,5 yıldızlı.. Tabi gezilerin en büyük klasiği ne bu masum ergen liselilerde.. İçkiii. Normalde biliyorsun, ne böyle bağımlısıyım ne başka bi şey. Ama ortam olduğunda falan severim yani.. Almış bizimkiler, bizimkiler dediğim biz 5 kişiyiz işte, erkek erkeğe içecez.. Ama salak gibi para toplayamadık diye, 15 liraya dünyanın en dandik şarabını almışız o ayrı mesele.. Neyse, arkadaşımdaydı bu şarap, geldi bizim odaya.
-Uska disko açılmış, biz oraya iniyoruz, şarap sizde kalsın.
-Oluuurrrrr (şeytani bakış)
Şimdi 5 kişiydik, bu ikisi diskoya indi, kaldık mı üç şeytan başbaşa.. İçsek mi içmesek mi derken en son ben banyodan "Laaann bardak buldum olluum" diye bağırıyordum o ayrı mesele.. O kocaman bi şişe şarabı, her birimiz ikişer bardak içerek bitirdik.. Ama olana bak ki, tüm arkadaşlarım yudum yudum sohbet ede ede içerken ben tek yudumda içtim, midem bulanmaya başladı.. Çünkü akşam yemeği açıkbüfe, bi de para girmiş götüme, dedim ye lan Uska ye!! Et balık tavuğu aynı tabakta yedim lan.. Midem gitti resmen ya! 
Şimdi 5 kişinin içeceği şarabı 3 kişi bitirince bizde başladı bi göt korkusu.. İkisi ağzımıza sıçacak çünkü ama dayanamadık yani.. Ve tam "ne yapsak" derken diskodaki arkadaşım mesaj attı, "Bizsiz içmeyin" diye.. Allaah, resmen boku yedik ya! 
Hemen aklıma şeytanlıklar geldi.. Ne yapsam derken ortaya en pisko fikri attım..
-Kankalar su doldurak bence içine, sonra da ıyy ne iğrenç almışsın sen yaa diyelim
-Oha çok mantıklı, vişne suyu da koyalım hatta
-süper olur bencede, dur yan odada olacaktı
O şişeyi bize verdikleri seviyeye kadar su+vişneyle doldurduk.. Bak bak bak bizdeki manyaklığa bak.. Sonra bizde diskoya indik.. 
Disko dediğim de fena yer değil hani.. Ama öyle ışıklar var ki anlatamam sana.. Böyle ışık hızında kesilip kesilip gelen bi ışık vardı, sanki sen robotmuşsun gibi duruyordu.. Sonra hayatımda hiç görmediğim bi ışık oldu birden..
Sahnedeki herkesin dişleri bembeyaz, gözleri de bi anda fosforlu yeşil oldu.. Bi de arkadaşımla kopuyorum, çocuğun gözleri zaten yeşil gibi.. Vampir gibi oldu.Bi anda çığlık atıp kaçtım, ama nasıl koşuyorum.. Sonra diğer arkadaşımı da gördüm yine aynı şekilde.. Dedim Uska öldün, herkes vampir oldu, seni de öyle yapacaklar.. Bi anda çöktüm koridora ağlamaya başladım.. Sonra gözümü kapattım, "bu bi rüyaa" diye düşündüm.. Meğer ışık yüzünden böyleymişiz ya.. Rezil oldum rezil!! Ama çok korkunçtu, bak cidden.. 
Ve sonra odaya çıktık, herken şarabın etrafına toplandı, hadi içiyoruz durumu yapacaz yani.. Ama biz konuşmuşuz, içip çocuğa suç atacaz "bu neee allaaaan cezasıı" diye.. Bu çocuk içti, "bu şarap değil." dedi.. Biz kaldık böyle, sonra da ben "15 lira oğlum ne bekliyon hadi hadi iç." dedim.. Bu da bıraktı gitti.. Bi anda kapı çaldı, bi baktık 9.sınıflar içki dileniyor. Bi çocuğa verdik "al al için" diye.. Aldı eline vişne suyunu (aslında şarap o hehe!) kafaya dikti şişeyi.. Biz hepimiz "bu ne lan" demesini beklerken çocuk "oohhh çok güzel laaan" dedi.!!!!!!!! Bütün gece buna ayrı bi güldük zaten.. 
Sonra bizim içkiler bitince hadi başka odalara salça olalım diye bi odaya girdik.. Şerefsizler paraya kıyıp 70'lik vodka almışlar ya!! Bi anda kocaman bardağa herkes sohbet ederken doldurdum sek vodkayı, kafaya diktim.. Sonrası yok.. 
İnsan gider içine vişne suyu ekler, ne bilim azıcık içer kocaman bardak ne ya!! Nevrimin döndüğünü hatırlıyorum, diskoya inip çıktığımı hatırlıyorum, of! 
Beni odaya falan almışlar, ulan pijama giyecez bi açtım valizi pijamam da yok! Resmen geziye gelmemiş gibi bi valiz, gittim yan odadan istedim, küçük falan geldi ama olsun yani.. Yattım yatağa, ulan teee hangi odadan birisi horluyor, hocalar koridorda nöbette, ses var ve yatamadım kaç saat.. Sonra uyudum işte, sabahın köründe tekrar kalktık, kahvaltı falan derken bizi turistik bi yerlere götürdüler yine..
Gezerken bi baktım bi sürü japon!! Allahım, a1 de olsa japoncam var, konuşuyim dedim ama bi baktım herkes başıma üşüştü.. Arkadan "ken ay teyk e fotooo" sesleri falan derken biz japonlarla foto çekilmeye başladık.. Ama nasıl tatlılar, ya alıp yicem o yaşlı amca japonu ya!! Bi anda hepsi kameralarını çıkardılar, bizi çektiler, video çektiler.. Hadi bi poz daha çekilelim derken bi baktım 2 tane japon kız birbirine gülerek sarılmış bizi izliyorlar.. Birbirlerine de "maymiymoymoymuyy" gibisinden yarı çığlık yarı japonca bişeyler diyorlar. Dedim gelsinler yahu, hep beraber çekiliriz..
-come comeee (kam kaammm)
-nooo, ihihihi maymiymuy
-kız ne utanıyon kam diyorum sana kam kam!!
Geldiler, foto çekildik falan.. Eğlendim yani.. Sonra da şarkı söyleye söyleye Adanaya döndük, şu an sesim travestinin amcasının oğlu gibi bişey.. Konuşunca bok gibiyim.. Ama her şeye rağmen çok çok eğlendim, her şey güzeldi yani.. Anlatamadığı bi sürü ayrıntı var zaten, onları da sonra çünkü yazı acayip uzadı!
.....
2 gün sonra 31 aralık.. Açıkçası bu yeni yıldan tek beklentim azıcık daha fizik zekası sanırım.. Şubatta Uzun Saçlı Kel Adam 1 yaşında olacak.. Onu da bekliyorum.. Benim için aslında 2013 fena değildi ya.. Kitap yazdım bastırdım, arkadaşlar edindim, eğlendim, çalıştım, bazen başardım.. Ama bunun yanında nenemi kaybettim ki etkisinden çıkamıyorum, dershanemi sevmedim, öğretmenlerimi sevemedim, babamla çok daha fazla kavga ettik.. Ama sanırım burayı sevdim ben.
Dileklerim öyle uzun değil, Allahım sen konuları biliyosun amin:P:p 
Ama gerçekten bu yıl daha farklı olsun istiyorum, umarım olacak ya.. Tamam, belki yazlıkta bi çocuğun çayına işedim, birisinin çocuğundan sırf gıcık alıyorum diye annesine "çocuğun sapıkmış, kızların orasına burasına bakıyormuş" dedim, bi sürü kişiyle aramı bozdum, aralarını bozdum.. Ama çok da yaralandım ben..
Umarım iyi olacak her şey, olsun ya, olsun olsun.

3 Aralık 2013

Çok çok zaman önce...

Ben yine yazlıktayım, işte daha 5 6 yaşımda bi şeyim.. Kendi halimde takılıyorum falan ama yaşıtım olan diğer oğlanlardan daha farklıyım.. Çünkü adaklıyım.. 
Bizim buralarda bi şey var.. Böyle erkeğin saçını uzatıyorlar 6 yaşına kadar falan, sonra ziyarete götürüyolar seni, orda da saçını kesiyorlar.. Böyle saçını örgü yapıp duvara asıyorlar.. Ya anlatması uzun iş, nedeni de öyle ama annemler de dedem ve nenem istiyor diye uymuşlar, teee 6 yaşıma kadar upuzun bırakmışlar saçımı..
Bi de kızları daha iyi anlıyorum o zamanlar.. O ne yahu.. Mesela banyodan çıkıyorum, erkek gibi saçım olsa kurutması 15 saniye, bi de benim saç gelmiş mi götüme kadar.. Çıkıyorum banyodan, ulan kurut kurut bitmiyor.. Mesela aşağı iniyoruz saklambaç futbol falan oynicaz.. Ağzıma giriyor saçım, herkes oyun oynarken ben annemin yanına çıkıyorum "anne topla yaa" diye.. Hadi onu da geçtim, bi de toka derdi var.. Eğer yanında yoksa yandın, gerçek anlamda yandın o yaz sıcağında, saçın ensene ensene geliyor böyle.. Mesela annemle güne giderdim, ulan "hani olun vardı sibelll" derlerdi anneme ya.. Erkeğim ben erkek teyzaaa, pipim var benimm derdim ama peeeh söylediler yani..
Neyse, ben bizimkilerle anlaşmışım, havuz daha ilk kez açılcak diye hep beraber giricez.. Anlaştık bi güzel, hepimiz koştura koştura gittik havuzun kapısında nöbet tutuyoruz.. Açtı Canan abi havuzu, hepimiz aynı anda atladık, çok eğleniyoruz falan.. 
Sonra havuz dolmaya başladı.. İnsanlar nasıl artıyor ama, bi döndük arkamızı ulan bütün site havuzda.. Benim de saçım uzun ya, nasıl gıcık oluyorum insanların içinde kalmaya.. Birden arkadaşım "hadi yeaaa oyun oynayeekk" dedi, herkes el ele tutuştu, kaykay oynicaz.. Ben tam arkadaşımın elini tuttum, kayıcam.. Arkadan bi oruspu çocuğu "pişşttt kızzz" dedi.. 
Önce üstüme alınmayım, bana değildir ya dedim, inşallah değildir dedim.. Arkamı falan dönmedim çocuğa yani.. Sonra bu ben dönmeyince yine söyledi "piştttt kız naberr" diye.. Ama bana söylüyor yani, arkadaşlarım da durmuş ona bakıyor.. Gözlerim doldu, ulan diyemiyorum çocuğa seninkinden büyük pipim var benim, sen kimsin diye.. Tek dediğim şey "Sus!!" oldu maalesef.. 
Bu oruspu çocuğunu da bi görsen.. Yüzü öyle bi itici ki.. Ağlarsın görünce, bi de aşırı tipsiz.. Babamı hiç sevmez onun babası, bana neler diyor benden en az 15 yaş büyük.. 
Biz devam ettik oynamaya, sonra arkadaşım "yeaaa çok sıkcııııı hadi atlayeeek" dedi, hepimiz koştur koştur havuzdan çıktık, sırayla atlicaz.. Gösteri yapıcaz yani herkese aa benim moralim aşırı bozuk o şerefsiz yüzünden.. Duvardayız, herkes atladı, tam ben atlicam, çocuk arkadan "Senin saçın uzun, sen aslında kızsın." dedi.. Lan benim gözler doldu mu yine.. 5 yaşında çocuğa dediğin şeye bak oruspu çocuğu! Tınlamadım, arkadan gülme sesleri geliyor, yanımda kimse yok herkes havuza atlamış.. Duymayim dedim, hazırlandım, tam koşuyorum, "senin pipin yok aslında, kızsın sen, upuzun saçın var senin" dedi.. Ben durdum şöyle, beynimde şimşekler çakıyor artık.. Küçüğüm falan ama sen beni saf zannetme.. Ulan 6 yaşımdaki günlüğümde "piç berker kendi kaleme gol attım diye beni oyundan çıkardı." yazıyor yani.. Durdum hemen, "yooo benim pipim varrr" dedim çocuğa.. Zannettim ki susacak..
"Yok ki senin pipin, sen kızsın olum, yalan atıyosun, varsa gösterr" dedi.. Şimdi, herkes susmuş bizi izliyor bi kere.. Ya onu tınlamayıp, yani savaşı kaybedip havuza atlicam, ya da var ulan var al sana diye açıp göstericem.. Mantıklı olan tınlamamaktı tabi ama ben naptım.. Mantıksız olan yolu seçtim (herzamnki gibi) ve o duvarın oradan havuzun en başına gittim..
"Görürsün sen şimdi!!" dedim, ama bak herkes susmuş beni izliyor..
O an içime bi vahiy mi girdi noldu.. Birden bağırmaya başladım.. ama elim mayomun ipinde..
"KIZLAAARR GÖZÜNÜZÜ KAPATIIIINN!" dedim ve benim pipi del daşşak falan hepsi ortada..
Arkasını dönenler falan baktı, hatta tüm havuz baktı yani.. 10 saniye bi sessizlik oldu ama ölüm bekleyişi gibi.. Sonra birisi püskürdü resmen gülmedi yani, herkes gülme krizine girdi.. Sonra baktım herkes gülüyo ben de gülim dedim.. ama nasıl gülüyorum, ulan bari mayonu kaldır da gül gerizekalı.. Bi tek o bana laf atan oruspu çocuğu gülmüyor tabi.. Sonra mayomu kaldırdım, havuza atladım, bizimkilerin yanına gittim.. Arkadan o pisliğe "küçücük çocuktan lafı yedin laaan, utan laann" diyorlar tabi.. 
Sonra diğer yaz geldi, tabi bizimkiler daha küçük, herşeyi unutmuşlar, kimsenin götünden haberi yok.. Yani bana gelip de "Uska yaaa geçen yıl pipini nassıl açtın amaa" demiyor.. 
Tam eve çıkıcam, arkadaşımın halası gördü beni, bi kahkaha attı, geldi bana sarıldı.. Ben de ona sarıldım yani severim kadını.. "Hatırlıyor musun nasıl açmıştın oranı yahu, canım yaa" dedi, bastı bağrına beni.. Sonra bikaç kişi daha böyle diyerek sarıldı bana.. Dedim tamam, beni sitede "pipisini açan çocuk" olarak tanıyorlar artık..
Bu seneki yaz da ben yine geziyorum yolda tek başıma.. Yine arkadaşımın halası gördü beni, naber falan filan konuştuk öyle.. Sonra da yine sordu tee ne zamanki soruyu, "hatırlıyomusunn açmıştın ya çocukken" dedi.. Ne diyim kadına, "hihihi evet." dedim yahu..
Anladım o zaman valla.. Bazı şeyleri hiç unutmuyor şu büyükler ya..

28 Kasım 2013

Tuvalet kağıdı ile bütünleştim resmen!

Yazmaya oturuyorum mesela, sonra kendi kendime bahaneler uyduruyorum.. sanırım yapmamam gereken bi şey ama oldu işte.. Her gün girip baktım tabi blogger'a ama yazamadım, şu an yazıyorum..
Her zaman olduğu gibi yine grip oldum. Öküz gibi oldum hemde. Dün ve bugün toplam 2 rulo tuvalet kağıdı bitirdim.. Bok gibiyim lan öyle böyle değil, habire burnum akıyor, su akıyor ya resmen!! gözüm yaşarıyor, durup durup ağlıyorum sanki.. Bi de halsizim, derslerde uyumaktan ölüyorum artık.. Ders dinlemem lazım.. 
Şu tuvalet kağıdı meselesine gelince.. Ya ben 9. sınıf ne zaman başladı, o yıl hayvan gibi grip oldum. Ama geçmeyen grip bu.. Mesela sabah kalkıyorum, burnumu boşaltıyorum.. Her zaman ama, yaz veya kış fark etmiyor.. Bi de düşün benim burnum, adeta Pinokyo'nun amcasının oğlu.. Tahriş oluyordu sürekli başkalarından peçete istemekten ve o peçetelerin çook sert olmasından.. Ben de dedim madem gribim, hadi bakalım bi şey bul.. Yani böyle her an yanında olsun, birden çıkar burnunu sil, ve burnunu tahriş etmesin, yara olmasın. Eee ne bu! Tuvalet kağıdı tabi!
Başladım kendi kendime kullanmaya.. İlk gören insanlar şaşırdılar, hem nasıl.. Hele öğretmenler.. Alay eden var, beni görüp "geçti mi hastalığın" diye soran var.. Onu da geçtim, "tuvalet kağıdına çok selam söyle." diyen bile var!!! 
Bi gün sınavdayız, ama benim burnumu bi görrrr Allaah foşur foşur. Kağıdı havaya kaldırmışım salak gibi, gören de test sanacak sınavı.. Ama burnum akıyor yere indirdiğimde, çünkü kafamı yere eğiyorum.. Sürekli "fişşşttt!" diye içime çekiyorum.. Peçeteye hönkürsem rezil olucam, herkes bakacak, iğrençsin diyecek, böyle de ben öleceğim ve herkes bu sesten rahatsız.. Sonra ben yine bi "ffiişşştt!" diye çektim içime, ordan oruspu bi kız "Yaaa hocaaamm" dedi, o yaaa diyen dilini akrepler soksun senin!! Normalde yazılılarda gitmek yasak tuvalete ama beni yolladı hoca "hadi canım" diyerekten.. 
İlk yazılılar bitti, bari rahat bi nefes alim dedim, bugün öğrendim ki 10 gün sonra ikinci yazılılar başlıyor.. Allahım öldürün beni ya.. Bi de hastayım, ilk yazılılarda kötü değildim ama son sınavda baya kötüledim, sınavı boş bıraktım resmen burun akıntımdan.. Almanca sınavımdı bi de.. Yani var ya, burnumdan da nefret ediyorum ben, iyice depresif oldum, ölüyorum lan ölüyorum!!!
Eğer ikinci sınavlara olur da grip girersem boku yedim.. İnşallah girmem nolursun Allahım ya.. Tamam, yazlıkta küçücük çocuğu babasına yalandan şikayet etmiş olabilirim, tamam tee küçükken birinin çay şekerine işemiş olabilirim, tamam babamla dünyanın en berbat kavgasını etmiş olabilirim ama nolur grip girmeyim nolur..
.....
PuCCa'mın Ay Hadi İnşallah'ı geldi!!! Tek bi günde okudum dememe gerek yok herhalde.. Yemedim içmedim onu bitirdim.. Şimdi yazı giricem zaten..
.....
Sonunda kazak giyiyorum, mutluyum!! Adana yine oyun oynadı bize, sadece 3 güne kadar hava yaz gibiydi, yarım kolla geziyorduk, şu an yağmur yağıyor! Aaa durmuş.. 
O kadar özlemişim ki bu soğuğu.. En çok da sobayı özledim ben.. Böyle gece bi yerden geldiğimde sobayı hoplaya zıplaya açıp, ellerimi ona yaklaştırmayı özledim.. Yorganın altına girdiğimde her ne kadar ayaklarım donsa da çorabı çıkarmayı özledim.. Yorgana sarılarak uyumayı özledim.. İki kat örtünmeyi, kazaklar ve o kocaman ceketimi giymeyi özledim.. İnşallah geliyor, tamam yavaş yavaş geliyor belki bu kış ama geliyor, hissediyorum!!
.....
Canım sıkıldı, açtım eski yazılarımı okudum.. Aslında sözüm vardı kendime, blogun 1. yılında okuyacaktım.. Ama dayanamadım yahu.. O kadar değişmişim ki.. Olgunlaşmışım resmen! Kullandığım cümleler, dilim falan her şeyim farklı.. Bu blog sayesinde en azından yazarken daha tecrübeli hissediyorum kendimi.. Şu an yazarken daha samimi hissediyorum mesela, daha yakın hissediyorum buraya..
.....
Geçen tiyatro provam vardı. Bi kız var, severim kendisini. 3 senelik arkadaşım yani ama aynı sınıfta falan değiliz.. Neyse, bana "ne istersin?" gibi bi şey sordular, birisi yabancı ülkeye mi ne gidiyormuş, "1 paket jelibon yeter!" dedim.. Sonra bu kıza başladı..
"Ayyy Uska'ya halası gitmiş Amerika'dan vitamin almış jelibon şeklinde, sen git hepsini ye, iyi ki ölmedi ya hahaha! Hayatta grip olmaz ki bu!" dedi..
Lan!!! Ben kaldım böyle, ulan nerden biliyor, ben sadece buraya yazmıştım.. Kimseye de anlatmamıştım.. "Nereden biliyorsun ya?" dedim, "Uskadan." dedi, kaldım böyle.. Yahu ben kimse okumasın istiyorum tanıdıklardan, of of!!! Ne ara gördü de girdi acaba bloga, tüm yazıları okumuş bi de.. dediki "nenenin öldüğünü de uskadan öğrendim, öyle aradım seni." of yahu!

11 Kasım 2013

Olmasa da Olur Bir Yazı

Normalde hafta içi yazı falan girmek istemiyorum ama içimi cidden boşaltmam, böyle birisine falan bişeyler anlatmam lazım yani.. Geçen gün mim yaptım, Uska yazılarını mim olmasa göremicez diyenlere gelsin gülüm.. Aman bu çok sanatçıvari oldu!!
....
Bugün bi biyoloji yazılısı olmuşuz, allaaahh sana yemin ediyorum girdi.. Yok böyle bişey insafsızlığın dibi lan. Bak düşün, cumartesi akşam 6'dan tee gece 3'e kadar 20 sayfa not çıkardım ama tabi bunun uzun sürmesinde b ile konuşmalarım, twittera bakmalarım ve şarkı söylemelerim de var.. bi de üstüne pazar günü de çalıştım biraz.. Ama sınava bi girdim, yani var ya gitmiş nereye çalışmamışım onu sormuş.. tüm okullarda sorulacak soru çeşitleri belliyken benim lanet okulum nerde saçma soru var onu soruyor.. bi de sınava yönelik falan da değil, olsa açıp götümü kaşicam yemin ederim ama yok abi yok.. İnsanın emeğine sıçıyorlar, ben o kadar not çıkarmışım, hepsini oturup çalışmışım, tanımlar desen var, lan oluşma şekillerini bile belki sorar diye ezberledim ama neyi sormam dediyse hepsini sormuş.. ben bioya bayılan bi insanım, ilgimi acayip çekiyor ama cidden sorular götüm gibiydi.. hatta kıçım daha mantıklı, en azından bi görevi var yani.. 
....
son bombayı bilmiyorsun sen.. hani ben burada Adananın pek tanınmayan dershanesine gidiyorum demiştim, burslu kazanmıştım.. hatta kimse yerini bilmiyor diye bana sürekli "ay nerdeki bu" diye soruyorlardı.. hah! işte o lanet dershanem kapandı!!!
Bayramdan sonra herkese dershane vardı, çünkü o hafta ctesi pazar bayram değildi ama bize yoktu.. dedim lan noluyor, tamam uyduruk ama tüm Adana dershaneye gidecek ben evde oturcam buraya kadar güzel de, kesin bi boklar dönüyor..
çünkü 2 ay olmuş okul açılalı, bana daha ne kitap verilmiş ne bir şey.. haa! bi de diğer bomba da benim dershanedeki biyoloji ve aynı zamanda dershane müdürü olan örtmenimin kaçması oldu.. adam bildiğin bırakmış dershaneyi, gitmiş.. kurucu var beyaz saçlı bir şey.. O 1 hafta boyunca ilgilendi bizimle, sonra tatil verildi ve telefon çaldı.. daha doğrusu annemi aramışlar, konuşmuşlar..
"Alt kattaki xxx dershanesiyle güçlerimizi birleştirdik. Artık ctesi sabah, pazar öğlen dershaneye gelinecek. 08:50'de zil çalacak." demişler..
Tabii ki olayın gerçeği şu: "kııızz nassın iyisiin? bizim dershane vardı ya hani kıçım gibi, müdürü yerinden kaçmış, hah en sonunda 60 öğrenciyle bu iş yürümüyor dedik ve alt kata sattık öğrencileri. hadi hayırlı uğurlu osssun!!!"
Yani ben bunu anlayamayacak kadar salak biri miyim.. basbaya battı işte benim dershanem.. ama cidden düşünceli çıktı, yani iflas etti ve biz ortada kalmadık.. ama üzülmedim de değil. Çünkü sınıfta sadece 7 kişiydik!! ya bildiğin Vip gibiydi, hocaların bazıları iyiydi.. ama bazıları cidden boktu ya. Mesela geometrici vardı, adam örnek yazdırırdı ama öyle saçma sayılarla yazdırırdı ki.. gider "bi kenar uzunluğu 434543'ün karekökünün 2 fazlası olan karenin alanını bul." falan diye.. yani adam bildiğin deliydi yahu. bi de çok acayip manyak bir şeydi. tahtaya kaldırırdı beni, gider kazzık gibi soruyu sorardı, 40 dakika terler içinde soruyu çözmeye çalışırdım.. ve mesela herkes, bak aralıksız herkes ilk önce dörtgenlerden başladı, 2 ayda yamuğu bile bitirdi.. bizim manyak adam da o kadar yaşlıydı ki, müfredatı bilmiyordu, bize iki ay çokgenlerin özelliklerini anlattı!! Yani ben napsaydım Allah aşkına ya.. sınıfa bir gittim elimde çokgen testiyle, hocaya soru sorcam okulda, herkes "niye çokgen çözüyosun" dedi.. ben de kitaba bakınca öğrendim dörtgenlerle başlandığını..
.....
Bu kapanan dershanende en çok neyi özlüyorsun deseler kesinlikle o 6 arkadaşımı derim.. Bu yeni dershanemin ilk gününde, sınıf listeleri falan asılmıştı.. bizim bütün 6 kişiyi gitmişler derslik 2'ye koymuşlar, sadece beni alıp derslik 1 'e koymuşlar!! ya bildiğin hepsi beraber falan.. Tabi salak ben o zaman 1. derslikte iyi okullar var diye düşünmedim, ağladım hocaya gidip.
"hocceeaam allah aşkına onlar niye 2'de ben de 2'ye nolursun biliyonuzz" dedim, adam da "tamam hadi orda gir." dedi. derse bi girdim, adamlar ders işlettirmiyor!!! Kesinlikle bi alay etmek istemiyorum ama adam ip gerilmesinin ne demek olduğunu bu sene dershanede 3 kere sordu yani.. tabi ben bunu görünce hoop "hocam ya aslında 1. derslik daha güzel ha." dedim, gülümsedim ve hooop kendi sınıfıma..
sınıfta çeşit çeşit adam var yemin ediyorum.. sevmediğim bi dolu insan oluştu şimdiden ama naparsın direniyorum valla. Anneme gidip diyemem "beni burdan alll ben güzel bi yere gidimm" diye. durumlar pek iyi değil şu aralar, bi de burslu gidiyorum benim de katkım olsun birazcık.. 
bu dershanedeki öğretmenler kesinlikle daha iyi.. bir adam var, lan fizikten iğrenen ben artık fizik çözebiliyorum biliyor musun.. yani bazı konuları.. Daha hiiç geçmiş konulara dönmedim artık ne bok yicem bilmiyorum ama inşallah düzelecek.. 
Bir de hani eski geometricim var ya, lan adam 05 japon yapıştırıcısı çıktı!! Bu yeni dershanede de mezunlara giriyormuş.. şu anda en çok onlara acıyorum, inşallah istedikleri yer gelir çokgen işlemeyi bırakırlarsa..
......
PuCCa'nın yeni kitabını Dr'dan sipariş ettim, lan bugün bi giriyim dedim öylesine, sitede "temin edilemiyor." yazıyor.. lan ben ettim, hatta "12'sinde kargoya verilecek." yazıyor benim sitede.. bi sorun çıkmasın nolur gün sayıyordum ben çünkü ya.. 
.....
10 Kasım için buraya yazacağım çook şey vardı ama törene gittim, dershaneye gittim zamanım kalmadı.. Dershanem öğlen diye törene gittim okulda ve resmen utandım.. koca okuldan bizim yaşımızda sadece 6 adam gelmişti, o da bizim sınıftan.. küçüklerden de vardı birkaç kişi.. hocalar şarkı söyledi, konuşmalar yaptı, 9lar şiir falan okudu. Çok duygulandım açıkçası.. hayatta kaçırmam ben bu törenleri okulda, kendime bi görev edindim çünkü.. 
Atatürk benim başkahramanım, hatta hepimizin öyle.. Gerçekten de 1881'den sonsuza kadar yaşayacak.. Sen rahat uyu be Atam, emanetlerin için senin düşüncendeki herkes el ele çünkü! 
....
Gittim Kahraman Tazeoğlu'nun Mavi Ev romanını aldım.. İncecik bi kitap, tek günde bitti zaten. Anam o neydi öyle.. Kitabın başında "5. sınıfta ben bu kitabı yazarken bana gülen herkese" gibi bir şey yazıyor.. Cidden kitap okutuyor kendini ama bazen hayretler içinde okudum.. bunu 5. sınıf öğrencisi nasıl yazmış!!1!!1! İçinde "ikiz kardeşinin dilini kesip merdiven altına koymuştu." gibisinden bi cümle vardı.. Ama kitap sonu itibariyle hem farklıydı, hem de bir garipti ya. Ben beğendim, bugün de inşallah Kıyısızlar'a başlicam.. 
.....
Eve sonunda bilgisayar alındı lan!! 12 senelik, hani böyle alt tarafı aha kafam kadar kalın laptoplar vardı ya, hah! işte onu kullanıyordum. bir gün oturdum, bloga yazı yazıcam, açtım bilgisayarı, interneti algılamıyor!! Dedik noluyor, sonuçta wifi mı var bilgisayar da o kadar senelik, kablolu internet kullanıyorduk onun için.. İşte açtım falan, kablolar takılı ama "sayfa görüntülenemiyor." çıktı. Aradık internet elemanlarını, geldiler, bilgisayardan dediler başka bilgisayarda deneyip.. babam da internetten maalesef at yarışı izliyor, gitti aldı bilgisayar.. Valla mutluyum, bazılarınızın bloglarının temasını falan daha yeni keşfediyorum biliyor musun.. 
İnsanın hızlı bilgisayarı olması ne güzelmiş.. eskisinde mesela youtube'da video açardım, adamlar kaplumbağa gibi olurdu.. ve ben anca 144 kalitede izlerdim, şimdi çok güzel, valla bambaşka bi duyguymuş efenim.. hem klavyesi daha yumuşak..
.....
Noldu ya sanki benim bi yazılım vardı yarın.. Hah!!! Kimya olum kimya.. O kim ya, diye bi espri yapıp kusturmak istemiyorum seni.. Susayım artık yoksa yazdıkça yazıcam..

8 Kasım 2013

Hakkımda 20 tane gerçek.. -Mim-

Hakkımda 20 tane gerçeği yazıyorum şimdi de. Yarın da son durumum hakkında bilgi vericem inşallah.. Loverk mimlemiş beni sağ olsun, hadi bakalım..

-Kendimi bildim bileli egoist insanlardan nefret ettim.. Daha doğrusu, ya bir insan kendine bakıp öyle konuşmalı. Burnum kötüyse burnum kötü diye kendi kendine söylemeli.. Yani tutup da dünyanın en boktan burnuna sahip olup "ay estetiğe ne gerek var.." dememeli. Kendisiyle barışık olmalı. İnsanlara kendisi bi boka benzemediği halde bok atmamalı.. Aynaya bakmalı yahu. Nesin sen lan, nesin, kimsin de sen beni/arkadaşımı/dostumu üzebiliyorsun?! Onlara bok atıyorsun.. İlk gerçeğim sanırım egoistlerden nefret edişim..

-Derste yanımda sevgilim oturuyor ya, yemin ediyorum onun bacağı benim bacağıma değmeden ders dinleyemiyorum.. Onu da geçtim, ona her ders mutlaka 2 kere "seni herşeyden çok seviyorum ben" diyorum, alışkanlık mı oldu, bir şey oldu yav.

-Jelibona öyle böyle değil, öküzler gibi bayılıyorum.. Bi ara yazlıktan bi arkadaşım bana tam 80 paket jelibon almış gelmişti.. Mesela birileri sorar bana "gelirken ne alalımm" diye, cevap hep jelibon. Ama kolalıyı pek fazla sevmiyorum.. Niyeyse bana tadı tozlu gibi geliyor yav. En güzeli can simidi, solucan, meyve, belki kola.. Hani sevmiyordun lan Uska..

-Hayattaki en büyük pişmanlıklarımdan birisi bu blogu hiç okunmuyor diye twitterımda paylaşmam oldu.. Herkes öğrendi, hiç rahat yazamıyorum abi sinir oldum.. Keşke kimselere söylemeseydim de düzgün düzgün yazsaydım ama yok işte yaptım bi salaklık..

-Sabah uyanır uyanmaz ilk işimin telefonla wifi'ya bağlanıp PuCCa'nın profiline girmek olması da ayrı.. Onu her şeyden çok seviyorum.. Bi ara sadece konumuz PuCCa olacak, haberin olsun..

-Sesim bokun boku olsa bile günde en az 5 şarkı söylemeden uyuyamam.. Sonra elime tahta kalemini alır, en iyi yazar/en iyi çıkış yapan sanatçı ödülünü alırım.. Kendimle röportaj yaparım hatta, lan manyadım iyice..

-Okul için yazdığım tiyatrom vardı, 2 tane kitabım vardı çook eski bilgisayarımda.. Ama noldu? Bilgisayarım çöktü.. Tüm her şeyim silindi.. Bi ara tüm hevesimi kaybettim, hatta psikolojim bozuldu ya.. Onca sayfa, onca emek, onca parmak ağrısı.. Ama sonra toparlandım işte.. 

-Geceleri kitap okumadan ölsem yatamam.. Yani gözümden uyku aksa, hatta uyuyakalsam yine kalkar okur, öyle yatarım.. Piskopatın dibiyim lan.. Ve okuduğum bi kitabı tekrar okuyabilirim.. PuCCa'ların her birini 9 kere okudum lan.. Kütüphanemi de ünide götürmek istiyorum, valla süper kitaplarım var, sabah kalkar bi bakarım..

-En az 20 tane twitter hesabı açmışlığım, hile gibi yollara başvurmuşluğum, birisi tarafından dolandırılmışlığım vardır.. Bi twitter hsabım kendi kendine twit atmıştı, "lan salak şifreni değiştir" diye, o zamandan beridir yeni hesap yoook.. 

-En sevdiğim dersler bio ve matematik.. Fiziği bu sene sevmeye başladım gibi gibi ama kesin değil hemen kara vermeyim.. Geometri biraz zorluyor sanki.. Ama Türkçe çözmeye bayılırım, oturduğum yerden Türkçe çözmüşlüğüm vardır yani.. İnkılap tarihini de çook severim, Atatürk var çünkü.. Ve Japonca öğreniyorum kendi kendime.. Şu an 2. seviyeye geçtim.. 

-Yazılı haftası hep kabız olurum lan.. Mesela bende şey var, hayatta gece 12 1 gibi tüm her şeyi bitirip çalışamam.. Saat 10'dan uykum gelir, gözyaşlarım kitabın üzerine damlar o derece.. Bende yatarım, sabah 3 4 ayaktayım, yazılı çalışmaya öyle devam ederim.. Valla sana önerim, sözel dersleri sabah çalış, acayip kalıyor aklında..

-En en sevdiğim özelliğim kafamı bi yere gömdüğüm an ağlayabilmem.. Anında ya, yemin ediyorum birden gözyaşı fırlıyor gözümden.. Ağlarken konuşursam bir daha benle konuşmazsın gibi geliyor.. Anlaşılmaz çünkü ben ağlarken konuşuyorsam.. Ve ağlamak demişken, sanırsam ben kronik gribim lan.. Her daim insanın burnu tıkalı olur mu, sümkür boşalt yapmaktan ölecem bi gün.. Annem "beynini akıtacan eşşoleşşekk" diye bağırır sürekli..

-Kendimi bildim bileli uykum var.. Her an uyuyabilirim, bi kere din dersinde uyumuştum.. Uyumayı cidden çok seviyorum lan.. Ama annemin "mezarda çok uyican kalk eşşoleşşeek" çığlıkları sayesinde pek mümkün olamıyor.. 

-Bir şeye taktıysam var yaa aboo herkes yanar.. Tek konuştuğum şey o olur. Bi ara Merve Boluğur'a takmıştım, (Hala bitiyorum senin için mervee, bokunu ver yeyiiimm.) sırf onun telefonu blackberry diye ben de almıştım.. Resimlerini bilgisayarıma telefonuma indirmekten çökmüştü, hafıza kartım pert olmuştu.. 

-Marilyni PuCCa ile sevdiğimi düşünenler olmuş. Ben Marilyn'i tee ilkokuldayken arkadaşımın tuvalinde görüp sevmiştim.. Sonra hayatı, yaşadıkları, hakkında yazılan kitaplar, videoları,filmleri, derken bi baktım karının hastası oldum.. O hayatına tutunuşu, o tatlı tavırları, ses tonu.. Beni benden almıştı.. Odamda şu an heykeli, kutusu, 3 tane kazzık gibi posteri, 3'lü resimli seti, kitapları hatta tepsisi bile var..

-Şarkı söylemem ama müzik kulağımın olduğuna inanıyorum. İlkokuldaki öğretmenim de öyle derdi.. Mesela bi müzik dinleyim, melodika/org/piano hepsinde çalabilirim.. Hem de tamamen kendi kendime.. Parmaklarım kendi kendine oynuyor sanki.. Ve benim sadece melodikam olmuştu ama çalışınca diğerlerini de çalmayı öğrenebildim işte..

-Kendimi hiç elit bi insan olarak görmedim, göremedim.. Marka kıyafetlermiş, yok işte Sıtarbakslarmış, kulağımda kulaklıkla cono gibi kulaklıkla dolaşmalarmış.. Hello cello muyum ben lan?? Bi öğretmenim bana, "oğlum çingenemisin seen" diye bağırmıştı.. Mutluyum ben halimden.. Yapamıyorum o kadar lükste zaten. Lüks de onlara kalsın Allah aşkına ya..

-Etrafımda onlarca insan olmasına rağmen kendimi niyeyse hep yalnız hissettim. Neden bilmiyorum ama hep yalnızdım ben.. Kendi düşüncelerime uygun dost bulamadım diyedir belki de ama şu an etrafımdakilerle mutluyum Allaha şükür.. Yalnız değilmişim onu da anladım.. Ve yalnızlığı seviyorum ben sanırım.

-Hayal kurmazsam ölürüm gibi geliyor niyeyse.. Hayallerimle varım ya ben. Gülse Birsel'den saristlik dersi, Derya Karadaş'tan oyunculuk deri almışlığım, PuCCa ile tanışıp vakit geçirmişliğim var benim be. Sanırım böyle mutluyum ben. 

-Kıskançlıkta doruklara vardım B ile olan ilişkimde sanırım. Bi kere kıskandığımdan ağladığım, hatta elimi kanatmışlığım var sıkmaktan.. Mesela okulda biri buna merhaba mı dedi, kimsin lan sen diye çocuğa sorular soruyorum.. Kıskançlık cidden başa aşırı bela.. Var mı abi, öküzsem öküzüm yani çok üzgünüm ama öyle.. Kıskanmayan erkek de ayrı zaten.. Bi sürü arkadaşım bana gelmiş sevgi gösterisi yapıyor.. Kıskançlık sevgi göstergesidir, sevgi gösterisi değil ki.. Gerçekten kıskandığın zaten senin hayatındadır, kalanı mühim değil..

5 Ekim 2013

Yaşıyorum yani.

Lan blogu çok özledim. Yazmayı özledim, yorumlarda eğlenmeyi özledim, seni özledim, içimdekileri kusmayı özledim.. Bundan böyle her cumartesi yazıcam inşallah. Şimdi hızlı geçim yapıyorum ona göre okuyoruz di mi anam..
....
Dershanede bi biyolojici vardı, adam öyle garipti ki. Mesela dersi biz mi anlatıyoruz o mu belli değil. Sorardı, "bu mu o mu" diye, 7 kişiyiz illa herkes cevap verecek öyle doğrusunu söyleyecek!! Bir de dershane müdürü de oydu. Bizi bir gör, derste çok sıkılıyoruz ve başımız ağrıyor konuşmaktan diye biyolojiden önceki ders "offff nolur gelmesin, offff yine mi biyolojii" diye ağlıyorduk. Bugün sınıfa bir kadın girdi.. Kadın dememeliyiz, resmen kadıncığıma ayıp olur, taşş girdi, hayat girdi.. Ses tonunun tatlığıyla, o çocuksu tavırlarıyla, samimi oluşuyla herşeyiyle o kadın girdi.. Hani nasıl sevindim anlatamam. Bu kadını çok sevme nedenimi anlatim sana şimdi..
Benim sevgilimi bir görsen (görmene gerek yok bence o benim sevgilim çünkü) böyle ses tonunu duysan falan çocuk gibi ya.. O kadar tatlı ki, al eve besle yani. Tatlı anladın mı böyle dişi değil ama çok çok tatlı. Ses tonu da aşırı güzel, o kadar bebeksi ve hoş ki, normalde ben sevmem öyle tatlı falan ama aşk işte.. Anlatıcam bi ara bu aşk meselesini de. 
Hani bu kadın derse girdi ya, tipiyle olmasa da o hareketleri, o ses tonuyla yani benim sevgilim!!! Yani bütün haftasonu özlememe gerek yok, çünkü resmen karşımda.. o kadar mutlu oldum ki eskinin gitmesine allahım sana geliyorum, mükemmel ötesi çünkü ya. 
Bu arada B. seni çok özledim.
....
5 gün sonra ben doğuyorum anam.. normalde her yıl büyük heyecanla beklerdim doğum günümü. Ama bu sene arkadaşlarım mesela "haftaya perşembeeee" diyorlar, ben "ee" diyorum sonradan aklıma geliyor doğum günüm olduğu. Ne bilim, yani büyüdüm sanırım ya. Tek isteğim pasta, kesmek falan değil, beni odaya kapatın sonra kocaman pastamı verin yeter.. doğum günümde de arabesk bi yazımla karşınızda olucam.
.....
ya kaç yaşında olduk hâlâ ödev yapıyorum abi yeter. Oturup test çözmek istiyorum artık ama okulun mal ödevlerinden zaman kalmıyor. Şu lanet sözlü notu kalkmış, performans ödevi gelmiş ya, bir de düşün 14 tane ders 14 tane performans ödevi yapıcam her biri en az 10 sayfadan. benimki de el yani, beynim bu kadar geri zekalı boklar. sanki ilkokuldayız ha.
.....
Sana da oluyor mu bilmiyorum, mesela dershanede program yapıyorlar işte şu gün şu saatler arası şu dersi çalışacaksın falan diye.. Abi benim daha ilk günden uymama gibi özelliğim var lan.. Yok olmuyor, hani yapamıyorum, uyduramıyorum. Ya saatler yetmiyor, ya az geliyor ya da çok geliyor bi garip offf...
.....
Yazacak çoook şeyim var ama çok çok yoruldum.. belki yarın da yazarım ama gerçekten çok yorgunum ya.. kısacık oldu.

23 Eylül 2013

Fizik, sen mi büyüksün ben mi! Hadi bakalım. (Tabii ki sen...)

Şu okul başladı ya lanet olası şey, sürekli "okul ya da blog diye bi seçenek yok, ikisini de halladicem" deyip durdum.. Sonra bi baktım ki 8 gündür yazı yazmamışım.. Bir de blog yazarlığı öyle birşey ki, mesela bir sohbet geçiyor, insanlar gülerken ben içimden "oha bloga yazmam lazım!!!!" diye düşünüyorum. Yolda yürürken birşey oluyor, bloga yazayim falan diyorum.. Sanırım blogumu çok seviyorum. Bu arada 204 kişiye fırladım 178 kişiyken.. Herkese sonsuz teşekkürler..
.....
Okul başlamadan önce, bütün yaz nerdeyse, sadece dua ettim.. "Nolursun Allahım, fizik öğretmenim değişsin nolur noluur!" diye.. Okulun ilk günü bi baktım ki adam değişmiş!!! Şimdi size adamı biraz anlatayım da hem gülün hem halimi düşünün.. 
Bu adam öyle birşey ki, bi kere fizik dersini yapayim derken Türkçe dersine girmeyi unutmuş.. Öyle cümleler kuruyor ki ağzın 1098 metre açık kalır yani. İlk günler "oha lan bu ne diyor" diyorduk arkadaşlarla, ama sonradan herkes defterine adamın sözlerini not almaya başladı.. Fizik defterimin kenarlarını bi görsen, sadece adamın sözleri var.. Yaziyim birkaç tane..
Sınıfa yeni bi kız gelmişti, şimdi gitti ama.. Bu adam da geçen yıl kıza bakarak bize dedi ki : "Ben zeynepnur'la yeni tanıştım, ne adını biliyorum ne soyadını?" !? Tabi ben bunu duy, altıma sıç..
Belki bilirsin, böyle hız konusu var.. İki kamyon falan var, ya karşılaşma ya yüküyle bi problemler falan.. Ya deli manyak bir konu.. Adam bi soru yazdıracaktı o konuyla ilgili, soruya bak: "Bi tane boş dolu kamyon, bi tane de yüklü dolu kamyon 100 m/sn hızla yürüyor." ?!!! Birincisi kamyon yürür mü, ikincisi boş dolu kamyon nasıl oluyor...
Sonra elektrik yüklü küreler konusunu işliyorduk.. En önde oturan kızın kafasını işaret ederek "bu gördüğünüz içi boş küre." dedi.. ?!!? Yazarken bile gülmekten yazamıyorum şu an.. 
Hani bazı soruları yaparsın, sonucu doğru bulursun ama kıçından uydurmuşsundur.. Sonuç doğrudur ama gidişat yanlış diye bi boka yaramaz ya.. Bi soru yazdı, cevap 3'tü. Bi kız da yapmış soruyu ama sallayarak. Bu adam da kıza benim ilk cümlem temalı birşey söylemek istedi.. Lafa bak: " bir doğru 3 vardır bir de yanlış doğru 3 vardır. Doğru 3, yanlış 3, doğru." Allah aşkına bu ne.. Sonraki doğru'dan sonra cümle devamı falan yok.. 
.......
Neyse biz bu adama sınıfça gülüyoruz tabi. Hatta adamın adına twitterlar mı açılmadı, facebook gruplarımı kurulmadı.. Ama adam bi türlü anlamıyor neyine güldüğümüzü.. Bizi de gören Türkçe uzmanı sanar ama adamın her cümlesi mi yanlış olur be. 
İlk zamanlar bu güzeldi.. Gülerek ders işliyorduk falan ama sonradan ben konuları anlamamaya başladım.. Çünkü adam berbat anlatıyor yani bu cümleleri kuran birinden ne bekliyorsun? 9. sınıfta da bu girdi, o yüzden benim hiç temelim yok fizikten.. Hal böyle olunca da en kötü dersim fizik (coğrafyayı sayma) sonra yine bu adam girdi, temelim yok olduğu halde yine anlattı bir sürü şey.. Yazılıya da ezber yapıp girdim falan derken bi baktım ben fizikten resmen İğreniyorum!!! Anca bu kadar olur yani. Adamın da suçu çok çok büyük. 
Mesela derste problem yazdırırdı, ben ve kız arkadaşım yan yana oturuyoruz okulda, herkesin sırasına teker teker gelir, cevabı kontrol eder giderdi. Biz de sevgilimle en arka pencere kenarıyız, bildiğin köşe yani. Ve o adam sıra tam bize geldiğinde kıçısını çevirir giderdi.. Bakmazdı defterimize.. Onu da düşününce fizikten iyice iğrendim..
.....
Bi ara yanına çağırdı beni.. Ben de heyecan yaptım, sonuçta adam beni sevmiyor diye düşünüyorum.. Gittim yanına, bana dedi ki "Uskacım, geçen sene benim dediğim yere oturdun, bu sene de sen istediğin yere oturacaksın." bi sevindim bi sevindimm.. Sonuçta bu da bir gelişme yani. "teşekkür ederim hocam" dedim, tam sıraya gidiyorum, "gel uska gel" dedi.. Allaaah dedim, şimdi de 100 verecek falan diye sevinmeye başladım.. 
Gittim yanına, yaklaş dedi, yaklaştım. Ve bana: "defterine iyi çalış, inşallah yazılıdan 50 alırsın." dedi.. 
Ben bir şok, ama nasıl bi şok.. Lan adam bana inşallah 50 alırsın diyor, öğretmenim diyor, kendi dersi için diyor.. Adama geçip "hihihi inşallah" desem oha lan noluyor?! ben 50lik adam mıyım lan pezevenk! Ya da "sağ olsun hocam" desem yuh yani.. Bir şey demedim, tamam dedim gittim..
.....
Sonra sınav olma vakti geldi işte.. Bu da ilk yazılı. Eşşşek gibi de çalıştım.. Defterdeki problemleri ezberlemeye çalışmak denirse tabi.. Hedefim 80 alıp hem hocaya kapak atmak hem de diğer sınava az çalışıp ortalamamı iyi tutmak.. 
Sınava girdik ve Mükemmel ötesi geçti!!!!!! Yani ilk kez bi fizik yazılısından 90 bekliyorum lan!! Cevap anahtarı dağıtıldı, baktım işte, diğer sınıflarla konuştuk falan cevaplar aynı, 90 kesin yani.. Bi sorum tereddütlü, onda da adamın insafına kaldım 1 2 puan versin.. Neyse aradan 1 buçuk hafta geçti.. Bi baktım sınıftan bi çocuk bağrıyor "fiziik girilmiş eokula heytt bee 71 aldım oha hiç beklemiyordum!!!" diye.. olleey be dedim, beklediğinden yüksek almış, 90ım belki 95 falandır yihu.. 
Sonra arkadaşımdan telefonunu aldım, eokula bi girdim..
Bir baktım ki..
Sınavım 56!!!!!!
Bir 5 dakika ekrana baktım sadece.. 90 beklerken hata 95 beklerken ben 56 aldım. Herkes beklediğinden yüksek alırsın ben 40 puan düşüğü aldım.. Babayı aldım.. Ve öyle bir şeyki, eğer kağıdını istersen sana yapmadıkları kalmıyor.. sen bana güvenmiyor musun bakışı yani.. Sözlü notu da nahh verir bana gidersem.. Tek lafım "hocam beklediğimden düşük aldım." oldu.. O da arkasına bile bakmadan çekti gitti.. Herkes beklediğinden öküz gibi yüksek aldı, bense babayı aldım lan.. 
......
Bi moralim bozuldu sana anlatamam.. Olabilir mi böyle bir şey ya? Gitmedim, sırf benimle uğraşmasın, beni bozmaya çalışmasın diye gitmedim yanına.. Bağırırdı bence öğretmenlerin yanında, biliyorum yani. Yapmadığı şey değil bu.. Bi kere bi arkadaşım da 100 beklediğini hocaya söylemişti 99 almıştı.. Adam virgülden puan kırmıştı. Sanki bana Türkçe yazılısı.. 100 alan olmamış hiç..
Fizikten bu adam yüzünden ölümüne nefret ediyorum.. Şu an düzeltmeye çalışıyorum fizikle aramı, ya düzelecek ya düzelecek.. Kazzık gibi kalın kitapçıkla sınava girecem lan sadece fizik olacak sorularda.. 
Yemin ederim notuma üzülmedim, bana 50 dediği için 50lerde vermesine üzüldüm.. 
Ha pardon, onun deyişiyle:
"o 50'yi ben aldım, o bana vermedi." 
Di mi?

14 Eylül 2013

Bloglarımıza bu yorumlardan yapmayın artık!

Aslında bu yazıyı yazmak istemiyordum, çünkü önceki yazılarımdan birinde buna değinmiştim ama artık cidden sabrım kalmadı.. En son Siminya'da bile gördükten sonra dedim artık dayanamayacağım, sakin durmak yok.. Blogu açtığım ilk zamanlar yorum denetleme nereden yapılıyor falan hiç aklıma gelmemişti, hatta hep yazı yazarken içimden "acaba denetleme yapılıyor mu ya" diye geçiriyordum.. Sonra nasıl yapılacağını buldum, sonrası hüsran, sonrası kara leke...
Bazı bloggerlar var, gelip senin bloguna izleyici oluyor ve sana yorum bırakıyor.. Tamam buraya kadar normal, hani olur ya blog sahibi görmemiştir, yorum bırakmak istersin.. Ya da bi ihtimal yazısını okudun, beğendin o yüzden izleyici oldun, belirtmek istersin.. Bunu anlarım. Ama tutup da sen gelip insanın bloguna "bloguma beklerim :)))" yazarsan nevrim dönüyor..
Genelleme yapmayacağım yoksa yapmasını gayet iyi bilirim de neyse.. Kadın açmış blogunu annem yaşında bi şey.. Gelmiş benim blog yazımın altını kirletiyor. Denetleme açtım ama sırf siz görün diye bütün yaz yayınladım o salak yorumları. Çünkü bi yorum daha gelirse o şekilde ekran fotosu çekip kim yazmış size göstermek istiyorum.. Zaten göstermesem bile büyük ihtimal sizin blogda da var.. İki ya da üç çeşit zaten o yazanlar..
.....
1- Seni yeni keşfettim. Benim bloguma da beklerimm, sevgilerimi bıraktımmm :) - İlk başta bu yorumu görünce "vay beee, kadına bak, beni keşfetmiş falan, lan ne ara ben keşfedilecek kadar havalı oldum.. Vay anasını bee, süperim süper" diye düşündüm.. Hani keşfettiyse mutlaka iyi bi yanımı görmüştür dedim.. Sonra ben blog yazılarını okurken aynı yorumu Spotty'de de gördüm.. Aynısı ama, hiçbir farkı yok.. Sonra çıktım Artemis'te gördüm.. Hasan'da gördüm. Lan ne oluyor!? Ve anladım ki sırf bloguna izleyici olalım diye yapıyor bu yorumu..
2- 333'üncü takipçin benim. Benim bloguma da beklerim :) - Alkış sesleri yükselsin burda.. Canım ben hiç fark etmedim zaten senin benim kaçıncı izleyicim olduğunu di mi. Şaka mıdır bu ya.. Hani dedim tamam, bu da böyle copy paste yapıp duruyor.. Sonra Sİminya'nın bloguna bi girdim, lan lan kadın oraya bile aynı yorumu yazmış!!! Siminya'ya yazmış bildiğin.. Bi de eklemiş "çekilişim de var beklerimmm :)" diye.. Allahım sabır ver...
.....
Yani onca şey yazdım ama yazdıklarımın tek bi teması var.. Yapmayın.. Ben bana gelen bütün yorumları yayınlıyorum zaten en son ekran fotosu almak için.. Abi biz kişisel yazıyoruz, blogumuzda her şeyimizi yazıyoruz belirli bir kategorimiz yok ama siz o yorumu yaptınız diye ayıp olmasın düşüncesiyle sizin blogunuza ilgisiz bir şekilde izleyici oluyoruz.. Ben saygımdan oluyor-dum. Annem yaşındadır diye, yoksa banane be! Bu konuyu da tüm bloggerlar (kişisel olanlar) bi araya gelsin bi konuşalım..
.....
Dershanem başladı.. Hani 1 ay önce başladı falan ama bugün kesin olarak start verildi ve resmen ağlayacaktım sinirden.. Ben cumartesi sabah, pazar öğlen olsun istiyordum, tüm haftasonum ölüyor öbür türlü çünkü.. Ama ne oldu? Cumartesi öğlen, pazar sabah oldu.. Gerçekten üzüldüm ya.. Bi de dün atarlandım evde.. Arkadaşım mesaj atmış "Lan uska yarın dershane var ha 1'de aradılar di mi seni" diye.. "Aramadılar olum, oha iyi ki söyledin ya" dedim ne diyim.. Öğlen dershaneye gittim, sekreterliğin oraya. İşte beni neden aramadınız falan diye baya atarlandım mal mal.. Çünkü annemi aramaları lazım.. Meğer beni aramış bunlar, ama bende şöyle bi özellik var.. Eğer o an baya sinirliysem tanımadığım numaraya telefonu açmayıp meşgule atıyorum.. Meşgule atmış mıyım bi güzel.. Kadın da bana demez mi "işte liste, bu numarayı aradık" diye.. Bi baktım benim numaram.. "Ya çok pardon hehehe canımsınız" diyip çıktım ne yapim yani..
......
Biyoloji dersinde artık açlıktan sıraları kemirecek hale gelmiştim.. Son ders bi de onun da etkisi var.. Eğrelti otu motu o konulardayız.. Yani şey, tohumsuz çiçeksiz kazzıksız zattiri zuttirsiz bitkiler.. Biyolojici bana "Söyle bakalım, eğrelti otu eskiden bu oda kalınlığındaydı ancak üstüne bişeyler bindi, indi, çıktı falan günümüzdeki halini aldı. Bu günümüzdeki halinin adı ne?" diye sordu.. O anda da aklımdan yaprak sarma geçiyordu bitki diyince.. 
Herkes susmuş benim cevabı bekliyor.. Salak gibi bağırmaz mıyım "Yaprak sarmaaa" diye.. Herkes güldü tabii.. Sonra da bi kız, o da acayip acıkmış, "bence maydonozzz" diye bağırdı.. Yani sınıfça acıkmışız anlayacağın..
Bi de bi geometrici var.. Adam deli.. Ya mesela tahtaya soru yazıyor, (ki adamın yazdığı hiçbir soru yapılmıyor, kazzık gibi lan) sonra cevabı soruyoruz. Hani normal öğretmenler "3, 8, 23" falan der di mi.. Bizim ki "324245534'in (sayıyı okuyor) küp kökü!" ya da "900443'ün kare kökü" falan diyor.. Tabi ki ben o kökleri alamıyorum..
Sonra tahtaya bi soru yazıyor, allah seni inandırsın yok böyle sayılar.. Zebellah gibi!!! Çokgenleri işliyoruz, normal öğretmenler mesela köşegen sayısı toplamı 68 olan çokgenin kenar sayısını sorar di mi.. E adam sana tutup da 38389464 köşegeni var derse höööt diye kalıyorsun.. 
......
Okul açılıyor anam içimde bi sıkıntı bi stres.. Şimdiden başladı bende bu ya.. Herkese başarılar bu arada.. Zor bi marathon ama kader kısmet..

11 Eylül 2013

Yalnız olan Uska'dan zarar gelmez, valla bak!!

"Yalnızım çok yalnızım, buymuş benim alın yazım" şarkısını söyleyeceğim yerde, yalnız olunca neler yaptığımı bloga yazıyorum.. Vallahi benden zarar gelmez ki.
Evde yalnızım!! Ciddi anlamda bu kadar güzel bir şey olamaz.. Ya bana göre yalnızlık bi nimet, insanoğluna verilmiş bi ödül. Bazen, yalnızlığa muhtaç olduğumuz, "keşke şimdi yalnız olsak yaa" dediğimiz vakitler olmuştur, kabul edin bunu.. Böyle bi anda isterse bulunduğun yer dünyalar kadar geniş olsun, yine de yalnız olmak istersin.. İnsanlar konuşur, sohbet eder, ama sen aralarından sıyrılmak, evde kafa dinlemek istersin.. İşte şu 2 haftadır aynısını yaşıyordum, sağ olsun bu ödülü de babam farkında olmadan bana verdi..

Babamla anlaşamam, yani kabul ediyim annemle anlaştığım gibi kimseyle anlaşamam ben.. Babam zor bi insan, hatta fazla zor. Mesela normal babalar ne yapar? Gider işte çalışır, yorgun gelir, 1 saat kendi istediği izler sonra koltukta uyuyakalır, gazete alır onu okur.. Benim babamsa yemekhanede çalıştığı için eve 3'te geliyor, bilgisayara oturuyor ve başından kalkmıyor!! Ciddi anlamda kalkmıyor ama.. Ya da tv'de kendi istediği yeri zorla açmaya çalışıyor, boktan boktan filmler izliyor güya ama filmi açtıktan 5 dakika sonra babam koltukta horul horul horuldayarak uyuyor. Eline de almış mı kumandayı? Sıkıyor da sıkıyor, ben almiyim diye. Sırf ben izlemeyim de sinir olayım da diye yaptığına bak.. Tam kumandayı elinden alacağım, aniden uyanıyor (sanırım uyku apnesi var) ve sanki uyuyan o değilmiş gibi kafasını kaldırıp tv'yi izliyor. Ya da gecenin o vakti kalkıp buzdolabından bir şeyler yiyor.. Yani evde beni yaşatmıyor, en doğrusu bu..
Hani annem de eve akşam 8 gibi geldiği için benim ne çektiğimi öğlen onu arayıp dert yanmamdan anlıyor. O yüzden anlaştık annemle, babamı azıcık tatil yapsın biraz da ben tatil yapayım diye yazlığa göndermeye karar verdik. Biz karar verdiğimiz gün adam da almış mı sana 2 haftalık izin.. Haa geldin mi şapa, oturdun mu boka.. "Baba giit" adam gitmiyor, "baba 2 haftalık iznin var hadi bak yalçın dayım çağırıyor" yav rahat bırakın beni diyor.. En sonunda da pazar günü işte, yazlığa gitmeye karar verdik kuzenimin nişanı var diye, onu da orada bıraktık ve babam pazardan beridir evde değil! Dershanem de 1 ay önce başladı diye tutmuş "bari bi hafta tatil yapsınlar" demiş ve son haftayı bize bırakmış mı!! Bi sevindim bi sevindim, ben istedim 2 göz, Allah verdi altın sarısı alacakaranlık lensi!

Yalnız kalan Uska bakın da neler yapıyor..
-Sabah zaten 11'den önce kalktığım yok.. Bilgisayarın fişi istediğim kadar takılı, internet hep açık.. Uyanır uyanmaz yatakta wifi'ya bağlanıp dönüyorum, işte bloga yorum gelmiş mi bakıyorum, twitter'da neler olmuş diye giriyorum.. Ve gelip "niye bu fiş takılı" diyen biri yok.. Ve saat 9'dan "halan ve nenen bekliyor, kalk" diyen biri de yok.. 
-Yataktan 12 gibi kalkıyorum, malum çok yorgun oluyorum uyandığımda, keşke hep uyusak diye diye mutfağa gidiyorum.. (uyanınca yorgun olan tek kişi değilim, di mi?) Normalde hayatta bıçak tutamam ben, küçükken parmağımı koparıyordum az kalsın, o yüzden bi fobi var ben de. Soyamam bir şeyi, annem de sağ olsun şu hani kolay soyacaklar var ya ondan almış.. Onunla domatesi soyuyorum, salatalığı soyuyorum, meyve tabağımı hazırlıyorum.. Kahvaltım pide ekmek eşliğinde bi tane tabakta kırmızı biber, domates ve salatalık var doğranmış, nar ekşisi konmuş.. Yanında da peynir. Ahan da kahvaltım. Her birinden bir tane doğruyorum, tam yetiyor valla.. Meyve tabağımda da karpuz kavun hariç hepsi var, malum onlara bıçak lazım.. 
-13:00'de kalkıp bilgisayarı açıyorum.. Telefondan girdiğim yetmiyormuş gibi, blogger'a bakıyorum kim ne yazmış diye.. Çoğunlukla da okuyorum, genelde başlığı ilgimi çeksin isterim ha bir de sevdiğim bloggerlar ne bok yazarsa yazsın okurum.. Sonra Twitter'a giriyorum, Facebook'ta dolanıyorum ki herkese "Ne feysbuk mu, asla ya tarla olmuş orası" dememe rağmen.. 
-Bilgisayardan bi kalkıyorum ki saat 14:30.. Bazen de 15:00.. O zaman da canım acayip şekerli bir şeyler istemiş oluyor.. Evin altında Kardeşler pastanesi var. Oraya iniyorum, cezeryeden tut da 3 tela'lık minik yaş pastalara kadar her şeyi alıyorum.. Normalde yememem lazım, karaciğer yağlanması başlangıcı var bende çok şeker yemekten, ama nefis bu, çekiyor be..
-16:00 gibi tam pencerenin önündeki buz gibi esen koltuğa uzanıyorum, elime kitabımı alıyorum.. Başlıyorum okumaya.. Bayılıyorum bunu yapmaya ne yalan söyliyim.. Telefonu diğer odada bırakıyorum, biliyorum çünkü ne zaman okumaya başlasam mesaj yağmuru oluyor ve ne okuduğumu anlıyor ne bir şey.. 
-17:30'ta tekrar bilgisayarı açıyorum, hoop Youtube'a.. Benim şöyle bi hastalığım var.. Eğer bi sanatçıyı çok seviyorsam, onun tüm canlı performanslarını dinlerim.. Geçen sene Adele'i bitirdim mesela.. Bu sene Göksel ve Hande Yener bitti.. Şu an Sıla ve Mabel Matiz arayıp Youtube'dan çıkmıyorum.. 
-Açmışım canlı performansı, ses full açık, mutfağa gidiyorum.. Saat 6'da öğle yemeği yiyorum.. Annem ne yapmışsa onu ısıtıyorum, bi güzel yiyip tekrar bilgisayara oturuyorum.. Müzik dinliyorum sadece, sonra da saat 19:00 oluyor..
-Saat 19:00 demek benim acilen evi toplarlamaya başlamam lazım demek.. Annem zaten yorgun argın geliyor, bi de benle mi uğraşsın.. Sadece bulaşıkları bırakıyorum lavaboda.. Kalkıp masayı siliyorum, odamdaki kıyafetleri topluyorum, artık elden ne gelirse anam.. Zaten şarkı söyleyerek topladığım için saat 8 oluyor.. Ve işte 10 dakika sonra hoop kapı, annem gelmiş..
-Annemle sohbet ediyoruz, o yemek hazırlıyor.. O hazırlayana kadar ben banyo yapıp çıkıyorum.. Sonra banyo yaptım, yemek yedim derken saat 21:30 oluyor.. Allaaah, hoop Tv2 başına, Yalan Dünya var çünkü.. Bayıla bayıla onu izliyoruz, sonra annem yatıyor..
-İşte 00:00 bizim Whatsapp grubumuzda sohbet sürüyor.. Onlarla saat 01:00'e kadar akıyoruz sohbette.. Arkadaşlarımla mesajlaşıyoruz, 02:00'ye kadar televizyon izliyorum, iki satır kitap okuyorum, uykum gelmiş oluyor ve benim dötümden sinek çıkıyor artık, uyuyorum.. 

Yani anlayacağın 3 günüm de böyle harika geçiyor işte.. Yalnızlığa harbiden ihtiyacım varmış onu anladım.. 
Şimdi, madem ben böyle uzun uzun anlattım, mim mi olsa bu ne olsa.. Evet, Benguk ablam, Nugi ablam, Spottiiiyy, çokomell, vampiring, sonsuz (mimimi bile yapmadın lan!!!)  Loretta, Violetta, Pembemavi, İnsan yavrusu, Gizli Birisi.. Ha bi de lowerk.. Sizden de yalnız geçen bi gününüzde neler yaptığını bu şekilde istiyorum anam.. Yazmayan olursa kaldıracağım bu mim paragrafını..

7 Eylül 2013

İlk kez bir Mim'i en son yapmıyorum!!

Yazacak bi dolu şey var, taslaklara kaydettiğim 36 yazım var ve ben hâlâ yazacak bir şey bulamıyorum diye düşünüyorum. Bi baktım ki mim! Hadi dedim Uska, göster anam kendini, bu zorluğu ultra olan soruları cevaplamaya başla. Mimi Ben Raif blogundan aldım, ki bu blogun temasını baya seven bi insanımdır..

Hayatınızda hiç mucize olarak nitelendirebileceğiniz bi olay yaşadınız mı?
İlkokulda bütün dünya benden umudu kestiği, deneme sınavlarımın 400'ü geçemediği, dershanenin çok konuşuyorum diye beni kovduğu ve sınava son bir hafta balkonda kendi başıma çalıştığım halde SBS denen meretten 495 almıştım. Hiç unutmayacağım sanırım.

Almayı düşünüp de alamadığınız ne var?
Bir tane beyaz bi notebook istiyorum, oturup yazılarımı, kitaplarımı, tiyatroları falan onda yaziyim.. Bir de Yalan Dünya'da şu kitaplık var ki, çok beğendim, üniversitede ev tuttuğumda almayı planlıyorum, şu an var diye alamıyorum..

Kıyafet konusunda takıntılarınız var mı?
Giyebileceğim en rahat kıyafetleri severim. Elimden gelse pijama ile yaşayacağım ama.. Onun dışında başka da bir takıntım yok, bir de şu boğazımı sıkar gibi olan yakalı şeyleri hiç sevmiyorum, ha bir de naylon gibi kumaşı olan şortları.. Baya takıntım varmış lan!!!

Nefret ettiğiniz huylar ve insanlar?
Yeminle sabaha kadar isim vere vere yazarım lan!!! En nefret ettiğim huy kendini insanlardan üstün görmek, güya kendinden aşağıda olan insanı ezmek ve hakkında konuşmak. Bundan nefret ederim, benim gözümde herkes eşittir.
İnsanlar demişken buna değinmeden geçemeyeceğim, ayrı bi yazı yazacağım da zaten ama söyliyim. Blogger'da en nefret ettiğim insan tipi her blogun altına "Merhaba, blogunuzu yeni keşfettim ve çok beğendim. Bana da beklerim :))" yazan geri zekalılar. Gören de okudu sanacak o yazıyı. Ben bana bu yorum yapıldığında hani keşfetmek falan geçiyor ya kadın ciddi zannettim, sonra aynı yorumu Spotty'nin blogunda gördüm. Aynı yorumu Artemis'te, Hasan'da gördüm. E utan lan! Bir de yeni versiyonu "333. takipçiniz benim :) Bana da beklerim :)" tipindeki yorumlar. Sağ ol, iyi ki söyledin kaçıncı takipçim olduğunu. Te allam.

Sizi en net tanımlayan kelime nedir?
Sanırsam -yalnız-. Ya aslında etrafında bir sürü kişi olmasına rağmen yalnızları oynayan bir tip gibi bir şeyim.. Yalnızlığı da seviyorum dostları da ama yalnızlık bana daha cazip geliyor.

Hayata yeniden gelme şansınız olsaydı hangi ülkede doğardınız?
Kesinlikle Japonya!!! O kadar öğreniyoruz Japonca, o kadar uğraşıp didiniyoruz yazalım çizelim diye. Orada doğsam baya güzel olurdu, olum para falan toplayalım beni Japonya'ya yollayalım ya :P:p

Tek başına bir insan  keyiflenmek için ne yapabilir?
Yapacak yüz sayfa şey var. Ama en güzelleri şarkı söylemek, bir şeyler yazmak, bir şeyler çizmek, müzik dinlemek, kitap okumak. Bunları genelde ben yapıyorum da..

Nikah masasında evleneceğiniz kişiden "hayır" cevabını alsanız ne yaparsınız?
Suratımı hiç değiştirmem, gayet de gülerek "ben de şakadan evet demiştim hihihi" gibi bir şey söyleyebilirim.. Ya da geline "çıkışta görüşürüz!!" gibi bir şeyler de saçmalayabilirdim.. Yahu soruya bak, ahiret sınavı mı ne!?

İnsan kaderini mi yaşar, kaderini mi yazar?
Bence yaşar. Ufaktan minik detayları kendi yazar ama. 

Aklına gelen ilk İngilizce kelime?
Ya benim ingilizcem kötüdür ama.. Neyse hemen kötü olduğunu kanıtlayarak dünyadaki en zor kelimeyi söylüyorum: "Book."

İnternette sahip olduğunuz ilk nickname?
Ya ama haksızlık, rezil etmeyin bizi! Galatasarayli_ninja_kaplumbağa

Gelelim kimi mimliyorum.. 
Nugi ablam. Artemis sınavından vakit bulursa bi zahmet yapsın!!! Hasan, sen de bulursan yap karşim. Vampiring, hem Nazlı hem sen yapsanız eğlenelim :p:P Violetta yapsın süper olur. İnsan yavrusu yapmış zaten.. Loverk, Loretta, Gizli Birisi de yaparsa çok sevindirik olurum.. Spotty'i mimlemişler zaten. Benguk ablam da yapabilir. 3gen, Çokomell ve Sonsuz da yapsın. Yapın anam yapın, yayalım.

NOT: Temam nasıl olmuş lan, biraz kalsın mı böyle?

4 Eylül 2013

Biz liseli bloggerlar, sınavı olan bloggerlar...

Uzun boylu, güzel huylu deli manyak yazımdan sonra kendimden ilk kez bahsetmiş gibi bir şey oldum. Ne yapayım, cidden o yazıyı yazarken sinirden köpürüyordum. Bak aklıma yine geldi, lan "Yuh boya baak ööğğğghhh çüüşş!" ne demek ya ne demek!! Yolun ortasında, hele de bir kız söylüyor bunu.
Neyse, aklıma geleni en hızlı şekilde yazacağım. İlk önce, en matrağından benim dershane başladı. Dershanemin geçen sene ne durumda olduğunu eski yazılarımı okuyanlar az çok bilir. O neydi öyle ya.. Sınıfta tek başıma en arka en köşede oturuyorum, bazı zekasızlar öğretmenlere ders işletmiyor sanki çok harika anlatıyorlarmış gibi bir de. Kimse benimle sohbet etmiyordu, hiç arkadaşım yoktu, bazen orada bir kitap okumaya başlayıp dershanede bitirdiğim oluyordu, o dereceydi benim için... Ancak şimdi evrime inanıyorum!!! Lan benim dershaneye nolmuş öyle. İlk önce bizim beyaz saçlı kankam müdürümüz geçen sene öğretmenlerin ders işlemediğini duymuş ve hepsini atmış dershaneden. Hepsini diyorum.. Zaten onlar da pek meraklı değillermiş buraya, anında bırakmışlar. İyi oldu benim için. Geçen sene sınıfta bulunan herkes bu sene gitmiş!!! Sadece birisi kalmış, isim vermiyim aslında twitterı falan yok, okuyamaz, Berkay. 
İşte dershane başladı 19'unda, kapıdan girdim. İlk önce müdürü gördüm, tokalaştık falan. Sonra kapıdaki abi kantinden çıktı. "Kapıdaki" abi, nasıl kantinden çıkıyor merak konusu... Geçen sene yeni yazılmıştım diye beni kapıdan içeri almayan adam, bana bi sarıldı bi sarıldı.. Kaburgalarım yerinden fırtladı, ağzıma battı..
Sonra da sınıfa girdim. Daha ilk günden geciktim bu arada. Ama sınıfa girdiğimde öğretmen falan yoktu, ve Berkay'ı gördüm... Geçen sene hiçbir samimiyetim olmayan, hatta suratımı bile zar zor hatırladığını düşündüğüm Berkay'la birbirimize öyle bir sarıldık ki.. Sanki 2232 senelik dostuz, çok mutluyuz, harikayız, o derece sarıldık. İşte geçen seneyi andık, herkesin gittiğini falan söyledi. Her ne kadar dışımdan "Yapma ya, ama ne güzle gülüyorduk." desem de içimden "Allaaaaaa yürrü be Uska, dershanenin hakimi sensin!" dedim.. 
Sonra öğretmen sınıfa girdi, ilk ders fizik, ilk ders korkulu rüya, ilk ders beni bitiren ders!!! Ama adamın bir ses tonu var, erkek halimlen söylüyorum yok böyle bir şey. Sırf o yüzden bir sürü konuyu anladım. Sonra diğer öğretmenler falan girdi, aşırı aşırı iyi ya da fizikçi kadar iyi olmasalar da hepsini de sevdim yani. 
Aslında benim gittiğim dershaneyi Adana'da kimse bilmez. Gülbahçesi de anca öyle. Çünkü biraz uyduruk maalesef.. Yani aslında pek değil ama bana öyle geliyor. O yüzden alay etmek için "hangi dershane?" diye soranlara "xxxx Koleji bebeim." diyorum, öyle de deli manyağım. Ben burada bursluluk sınavına girdim, ama hani eğlencesine maksat sınav çıkışı arkadaşlarla yemek yiyip bi güzel dolaşacağız. Sınava girdim, yaptım, verdim ve çıktım. 
Aradan 1 ay geçti, bu dershaneden ses seda yok. Ne bi "sınav açıklandı" diye mesaj, ne okula sonuçları getirme. Arkadaşlarla dışarı çıktık o tarafa, "yürüyün oluum ben yüzde yüz indirim aldım diye aramıyürler beni" dedim herkese, sonucu almaya gittik. Sonra adam bizimkilere sonuçları verdi, benimkini elinde tuttu, en sona bıraktı.
"Uskacım, dershanemizin sınavında 1. olmuşsun, bizden yüzde 100 indirim kazandın." dedi. 
O an ağzımı bantlasalar ya da o odadan atsalar daha iyiydi benim için.. Adama "buyur amca?" dedim.. Ağzıma tükürselerdi de demeyeydim, şimdi kim bilir adam hakkımda ne düşünüyor, koca müdür ya.. Annemi aradım falan, sevindi kadıncağız. Ama ben hiç beklemiyordum öyle bir şey. Aslında ben bu zamana kadar paralı eğitim diye bir şey duymadım, annemlere de ödetmedim. Övünmek istemiyorum, belki hazırlanan bloggerlar falan vardır, örnek olmak istiyorum. Oturdum çalıştım ve gittiğim özel okulu da tam burslu kazandım iki tane dershanemi de. Buradan herkese söylüyorum, maddi durumunuz iyi veya kötü olabilir, ama mutlaka bu sınavlardan iyi almaya bakın. Burslu gittiğiniz yerde hiç de filmlerdeki gibi ezik durumunuz olmayacak, gururla gideceksiniz buna emin olun. Herkes aylık taksit ödemek için sıra beklerken, siz sınıfta klimanın altında oturacaksınız. Eğer size "hahaha ezik" diyen olursa buraya yorum yapın, gelmezsem neyim o çocuğun ağzına tükürmeye. Sadece özel okulumda o yönden biraz sıkıntı çekmiştim, ama herkese ağzının payını da verdim.
Neyse, hayat dersi yeter. Ben bu sene için hangi kitapları alacağım, kim bilir kaç para bayılacağım diye düşünürken kütüphanem kitap doldu lan! 3 kuzenden, üst komşudan (tıpı kazandı maşallah) ve karşı komşudan (tıpı azıcık bir şeyle kaçırdı, maşallah) bi kitaplar geldi bana... Of of of!! Sevindim yani, güzel konu anlatan, güzel soruları olan şeyler. Gittim kendimi inek hissetmek için masa lambası aldım. Hani biraz inek ve elit durayım da motivasyonum artsın diyerekten. Arttı mı? Eeeh...
Bu arada yine blogumu okuyan lise 1 2 bloggerlar varsa kulak verin anam. Oturun inekleyin, evden çıkmayın, gezip dolaşmayın demiyorum, ölsem demem çünkü ben dötümün üstüne oturmadım ama düzenli çalışın. Nolur çalışın, ipleri ne çok sıkı tutun ne de bırakın. Konuları iyi anlayın ki sınava yakın şöyle bi bakıp geçin.. Yoksa vallaha pişman oluyorsunuz.. Ezberlemeyin, ama çok iyi anlamaya çalışın. Ve dershane falan da önermiyorum açıkçası. Ben kendim çalışarak, bloga yazarak, dötüme oturmayarak takdir aldıysam ki bizim okulun yazılıları malum, siz de alırsınız!
Sosyal mesajımı ve rehberlik ödevimi yaptıktan sonra hadi ben derse döniyim bari. Malum, sınav mınav var, yapamazsam tık tık!..

29 Ağustos 2013

Basketbolcular mı asosyal yoksa ben mi fazla sosyalim?

Bunu sürekli yaşamaktan gerçekten bıktım artık.. Hayatım boyunca kendimle övünen bi insan olmadım. Sanırım sadece kendimle övünmeme özelliğimle övünüyorum şu anda neyse.. Kendimi beğenmem ben pek fazla, giyinme şeklimi falan sevmem mesela. O ne öyle her dakika düğüne gider gibi giyinmek ya.. Hele bazıları evde damat adayı gibi takılıyor, benim evdeki halimi görseniz dua falan okursunuz korkudan.. Böyle nenelerimizin olur ya penyeden raprahat peygamber donu gibi, geniştir hani, onlardan giyiyorum. Üstüne de ya arkası yırtık bi tişört (kendimce hava alıyor sanıyorum) ya da lekeli lekeli bir şeyler. Niyeyse kendimi daha rahat hissediyorum o şekilde.. 


Ya da hiçbir zaman ortalıkta "ben süt gibi bi çocuğum, çiğköfte kadar güzel, mantı kadar süperim, oh suratıma kurban olsunlar." diye gezmedim. Çirkin miyim? Ya bence o kadar da kötü değilim ya.. Burnumu pek sevmiyorum, merak edenler Derya Karadaş'ın burnuna bakabilirler.. Yalan Dünya Zerrin var ya.. Kaşı gözü de bana benziyor hafiften. Annemle oturup izliyoruz, "ay yemin ederim sanki ben değil de bu kadın doğurmuş seni, çok benziyorsunuz." deyip duruyor. Kadına bayılıyorum zaten o ayrı da.. 


Giyim kuşam bitti, yüz bitti, sıra vücuda geldi.. Bi kere önden söyliyim, karnımı sıkınca baklava falan çıkmıyor ama şekerpare de çıkmıyor. Dümdüz bir karnım var yani, öyle "ayyy yazık ya susuz aç kalmış buuu" denecek kadar zayıf değilim ama "maşallah göbüşe bak" denecek kadar kilolu da değilim. Orta derece birşeyim yani. Ama boyum 192 olunca işler acayip değişiyor maalesef.

Uzun boyluların bir sürü sorunu var bence pozitif yanlarına rağmen. Mesela ben daha birinci sınıfken, çok ciddiyim birinci sınıfken, salak salak davranınca etrafımda özürlü insanlar bana "boyundan utan!!" derdi!! Lan ne salak adamlarsınız, daha birinci sınıfım, ne bekliyorsun sen, evleneyim çocuk mu yapayim ya? En büyük dezavantajlardan birisi bu işte. Eğer etrafındakilere ters bi hareket yapıyorsan "boyundan utan"mak zorundasın.. 

Bir de boy uzun olunca ki hormonların da maşallahı oluyor, yaşından büyük duruyorsun. En büyük avantajı da bu bence. Yaşlanınca daha genç gözükeceksin ama kambur değilsen, gençken de daha olgun duracaksın. Ama büyük göstermek de bi yere kadar yani. Alışveriş merkezine gitmiştik bi ara kuzenlerimle, yaş olarak en orta ben olduğum için büyükler ayrı takıldı, ben küçük kuzenlere bakıyorum. Bizim salaklardan biri ortalıkta kudurunca bana "Babası olarak neden durdurmuyorsunuz?" diye soran bile oldu. Birisi de -sağolsun- amcası zannetti beni.. Ya da arkadaşlarımla geziyorum, onlar bu sefer darbeyi indiriyor "ay yanımda babam gibi duruyorsun yaa, abicim benim.." gibi.. Öyle durmak güzel ama bir yere kadar işte.. 

Bir de herkeste değil ama ben de dezavantaj fazlalığı var sanırım. Ya ben küçükken sanırsam annemde bir hastalıktan dolayı sütü bitmiş, sağ olsunlar hem annem hem babam beni inek sütleriyle, en organiğinden sebze meyveyle falan beslemişler. O yüzden bu kadar uzun olmuşum zaten.  Birinci sınıf fotoğrafımızda mesela, en arka en köşedeyim ve resmen 4. sınıf gibi duruyorum. Yeni insanlarla tanışıyorum mesela, "basket oynuyorsun herhalde ya" diyor bana. Yok abi yok, keşke oynasam ama yok spor yaptığım yok! Yapacak zamanım mı var benim, zaten bu boyla anca bi yüzüyorum bir de kuzenlerle arada sırada basket maçı yapıyorum o da aceminin de acemisi şeklinde. Futbola beni almıyorlar çünkü insan eziyormuşum. E tabi adam bana "basketçisin" diyince beynimde lambalar yanıyor, "evet lisansım var" diyorum.. Öyle de bi manyağım.. 

Geçen yine yolda yürüyordum hızlı hızlı, bi tuvaletim gelmiş anlatamam sana, eve daha 15 dakika var hızlı yürüsem 10 dakikaya iner, koşsam.. Yok koşmiyim hava çok sıcak dedim, hızlı hızlı yürürken iki tane keko kızın yanından geçtim. Kızın biri hiç abartmıyorum aynen bunu dedi:
"Höööössstt yuuuuhhh aağğğh boya bak lan çüş!"

Tabi o bunu derken ben ondan öndeydim, durup kavga da çıkarabilirdim "sen ne diyon lan" diye ama kız diye birşey yapmadım. Yani yolda yürüyen insana bu söylenir mi abi ya, sanki bu kadar uzun olmak benim suçummuş gibi. 

Sanırsam bu boy ve büyük gösterme en çok annemin işine yaradı. Annem erken evlenmiş işte 18de falan. 19'da da ben doğmuşum herhalde. Komşuya gidiyoruz bayramlaşmaya mesela, o an komşunun evinde kendi misafiri oluyor diyelim, misafir kadın "ay oğlunu niye getirmedin" diye ciddi ciddi anneme soruyor. Komşu da oradan "oğlu yanında işte" diyor ve kadın şaşkın şaşkın bakınıyor "kardeşin gibi duruyoo" diye. Valla anneme yaradı bu uzun boylu olmam be söyliyim.

Bir de diskolara barlara girmem kolaylaşıyor, hele bazıları kimliksiz alıyorlar, gerçek 18'e kimlik soruyor bana sormadan alıyor. Bir de o özelliği güzel yani.

Yani diyeceğim şu ki allah aşkına basketbolcular arada sokağa çıkanınız vardır muhakkak ama neden bu kadar asosyalsiniz!!! Anladık antrenmanınız var sizin, ama ne olur çıkın bir kere de olsa sokağa. Formasız çıkın ama, güzel güzel giyinin böyle. Bakın, sonra basketbolsuz uzun boylu olanların başı yanıyor, beyin hücreleri vıccık vıccık oluyor, ben size burdan söyliyim..

26 Ağustos 2013

Her şeyi itiraf etmenin vakti geldi

Bugün size bir gerçeği açıklamak için yazıyorum.. 

Ben aslında liseli falan değilim. Tamı tamına 31 yaşında, eli yüzü yarı yarıya düzgün, boyu bir buçuk metre, eni ekvator çizgisinin amcasının oğlu kadar bir şeyim.. Göbeğim buradan sizin köye, boyumsa evinizin önüne paspas olur cancağızlar.

31 yaşın getirdiği olgunluğa tam olarak erişmek istemediğim için açtım bu blogu. Genç arkadaşlarım olur, belki gerçek hayatta da görüşür, hatta birisiyle evlenirim diye bu yollara girdim ben. Nasıl olsa hayat değil mi bu, mutlaka yorumlaştığım birisiyle evlenir, kızımıza güzel bir blog açardım. Ha unutmadan kızım.. 9 yaşında, hepinize öpücükler yollayan miniminnacık bir kızım da var benim. Karımla da geçen sene parasal bir şeyler yüzünden boşandık, o konulara girmek istemiyorum zaten.

Bu blogun yüzde 50si doğru bence. Evet, gerçekten kitap yazıyorum. Evet, bir okul için senaryo yazdığım doğru ama kendi okulum için değil. Allah aşkına kendi okulum mu kaldı, en son adını falan değiştiriyorlardı da neyse. Bir devlet lisesi için benden oyun istediler, kıramadım tabi. 

Beni nereden bulduklarını da açıklayayım da egom tavan yapsın. Gazetedeki köşemi ve iki tane kitabımı okumuş beğenmişler, ben de kitabın bir yerinde tiyatro yazarım, oynarım gibi bir şey söyleyince de teklif ettiler işte. Hemen yazmaya başladım ama yazıp yazıp sildim, içime sinmeyen şeyi hemen çöpe atarım ben. Olgun değilim diyorum ama ruhum da var yaşlılık.

Bir sürü bloga temaları için yorumlar yazdım, yazılarını yorumladım, onlarla güldüm, onlarla üzüldüm. Yaklaşık 6 senedir bloggerlık yapıyorum, bırakın da yorum yapacağım blogları bileyim değil mi... Uska benim için bambaşka bir dünya ama gerçek dünya böyle adaletsiz, böylesine yalnız, kızım ve ben hayata sımsıkı..........

Hay ağzına sıçayım lan. Buraya kadar, bir yerden sonra ben bile inanarak yazdım. Nasıl da role giriyormuşum ben ya, nevrotik nevrtotik diye boşuna kendime demiyorum ben. Gayet de 17 yaşında ama 18e girmek için günler sayan bir ergen olduğum için ve içimde kalıp alnımda dötümde sivilce yapacağına bloga yazıp kurtulmak isteyen bir ergenim ben.

Ne göbeği be! 190 boy, 76 da kilo. Fena sayılmam yani. Ah ahhh.. Keşke kızım olsa, artık baba olsam, ama karım beni terk etmese şu sittiğimin parası için.. Ne güzel olurdu be! 

Gazetede köşe mi?! Efendim? lan ben ne demişim böyle, allahım en büyük hayalerimden birisi bu zaten! Güncel bir gazetede haftada bir yazılarımı yayınlamak. Para da istemez yemin ediyorum istemez, yeter ki orada yazayım ben. 2 kitabım var evet ama yayınlatacak bok gibi para bende yok efenim.. 

Okul için tiyatro çalışmalarım hala devam ediyor, son kontroller falan da filan..Bu arada ruhum harbiden biraz yaşlı.. 

Seni hayal kırıklığına uğrattığım için ben, hayal kırıklığına uğradığın için sen üzgünsün belki de. Merak etme, 31 yaşında birisinin blog yazdığı falan yok yani. Ama ne de güzel uydurmuşum ha. Uydurmak benim hobim falan olsun, kitap okur gibi uydurma şeyler yazayım bence. Uydurma uydurma uydurmaaa, dondurma, uydur - dondur.. Bismillah! Aklım Atiyenin dondurma şarkısına kaydı.. Aklımı bulup geleyim ben..