29 Temmuz 2013

Yazlıktaki çeşit çeşit insancıklar

Evet efenim, dönmeli koltuğunuza mı yaslanıverirsiniz, mutfaktan ya da salondan getirdiğiniz sandalyeye mi bilemicim ancak bir yere yaslanın bence, yazı okuyacaksın sonuçta di mi? Bu yazıyı Twitter'daki çeşit çeşit insancıklar yazıma verilen harikuladenin fevkinde tepkilerden sonra, odamda kara kara düşünüp "bunun twitter'ı oluyomuş da niye yazlık'ı olmuyormuş?!" yazdım. Madem twitter bu kadar çok çeşit insan barındırıyor, hem de sanal olduğu halde yuh! , bir yazlık kim bilir hangi çeşit insancık modellerini barındırıyordur.

1- Bensiz bunu mu yaptınız, bir daha konuşmayalımcılar: Evet sevgili ya da sevgisiz Uska okuyucuları, eğer yazlığınızda bir tane bundan yoksa ya sizin yazlık azıcık huzur evi kıvamında ya da aranızdan biri kesinlikle pislik bir şeytan. Ben size arkadaşlarınıza, suratına baktıklarınıza dikkat edin demiyom mu? Mutlaka aranızda bundan var efenim, belki en seslisinden, belki de en sessizinden. 
Bu çeşit insanlar alınganlığın ansiklopedisi yazmış, ev ev gezerek satmış kişiliklerdir yahu. Hep beraber buluşur sözleşirsiniz, "Akıyoz mu gençlik?" gibi konuşmalar geçer ve en sonunda da dışarı çıkarsınız. Ancak söylemeyi unuttuğunuz birisi kesin vardır! Ve o kişi... O kişi... Maalesef, gaydırı gubbak bensiz bunu mu yaptınız, bir daha konuşmayalımcılar'danın en asil üyesidir.
Bunlardan kurtuluş kesinlikle yok. Dua etmen lazım, "Allahım, canım Allahım, deprem olsun, bu kızın sadece ayağına bir şey olsun ama iyileşsin, yazlıktan gitmek zorunda kalsın. Aa bizi unuttum, bize bişe olmasın, bak valla üzülürüm." Dua eğer tutmazsa, ki büyük ihtimal tutmayacak, git bir abdest al kendine gel. Ben mi söyliyim onu da!?

2- Yalanım varsa iki gözüm önüme aksıncılar: Bir gün iki gözü önüne değil de eline gelecek diye korktuğum insan çeşidi kendisi. Yaşamadığı, yapmadığı şeyleri sana öyle bir anlatır ki sanki "yıllardır yaşıyor, hatta daha yeni yaşamış" gibi bir şey olur.
Bizim yazlıktan örnek alırsak; çocuğun bize anlattığı şu: "Eve hırsız girdi, ben hırsızı gördüm biliyon mu? Sonra kafa göz daldım, tam bıçaklayacaktı ki elimle tuttum ve kurtuldum. Evde kimse yoktu, dayak delisi ettim!" 
Bizim içimizden söylediklerimiz: "Vay orruspi çoccii, yalancı seni. 1 buçuk metre boyuna, kızlardan daha beter, içi yağ dolu memişlerine bakmadan hırsız dövdüğünü söylüyorsun ha!"
Bizim dışımızdan söylediğimiz: "Oha kardeş, inanılmazlıksın!"
Bunlardan kurtulmak kolay, çünkü bir sene sonra akıllanıp dönüyorlar siteye genellikle. Ama olan sana oluyor, o çocuk yokken arkasından demediğin kalmıyor, günah hanene puanlar yazılıp duruyor. Çocuk varken de aganiginaganigeee!

3- Ben aşk doktoruyum biliyon mucular: Eğer hep beraber kızlardan abidik gubidik bahsetmece yapacaksanız, ki yapmazsanız bir sorun var, bu çocuk her düşüncenin arkasından bir şey söyler. Diyelim bir şey söylemedi, o may gat! , sizin anlattıklarınız biter, sohbet durgunlaşır, o zaman kendi aşk anılarını anlatmaya başlar.
Yine tipine, kişiliğine bakmadan, asansörcülük oynadığını kendine itiraf edemeden size milli oluşunu anlatır. Kaç kızla aynı anda sevgili olduğunu, kaçıyla birden mesajlaştığını beyninize jiletle kazır! 
Kurtulmanın tek yolu sohbette o söze başladığında başka bir konuya atlamak. Konu konu gezin vallaha, eğer kızlar konusunda kalırsanız kim bilir saat kaça kadar anlatıcının bile inanmadığı aşk anılarını dinlemek zorunda kalırsınız. Benden söylemesi!

4- Dedikodu yapmayı hiç sevmem ama...cılar: Bu çeşitin adı sitede zaten çıkmıştır. Hatta annelere babalara kadar gitmiştir, "Ayy Şerife'nin torununun ağzı nasıl da yerlerde!" diyerekten. Bir şeyinizi anlatırsanız, aynı gün belki de sitedeki 4 yaşında veletlerden duymanız mümkün.
Yapacağınız tek bir şey var. İntikam! Soğuk mu, sıcak mı, ara sıcak mı yenir bilmem ama; eğer sizin bir sırrınızı herkese söylediyse siz de aynısını yapın. Akıllansın pis gossip! 

5- Sonra devam ederizciler: Alınlarında "Ben küfür gibi bir insanım ama yine de beni sevin." yazar. Bir dakka bir dakka, ben hayatımda hiç bu kadar büyük alın görmedim! Neyse, okey 4 kişiyle oynanan bir oyundur ve o oyun artık kurulmuştur. İlk el oynanır. İkinci elin yarısında karşıdan koşarak yaklaşan bir küçük çocuk masadan birine "Annem seni yemeye çağırıyoo" der ve o çocuk masadan kalkar. Tüm oyun ekşir, bozulur, yok olur. Gitmeden de "Sonra devam ederiz ya." der ve gider. 
Bu çeşit için yapacağınız pek fazla bir şey yok. Büyük ihtimal içinizden "velet oğlu velet, sıçacam senin ağzına!" diyorsunuzdur. Ama aile işte, ebeveynuslar işte...

6- Kışın sevgili açlığından helak olduk, bari yazlıkta bulalımcılar: Bunların hepsi grup olaraktan gezerler. Hepsinin kendine özgü bir reis havaları vardır. Sanki sitede onlardan başka erkek yokmuş, onlardan başka nefes alan canlı yokmuş gibi davranıp benim sinir katsayımı yükseltirler. 
Siteye yeni bir kız geldiği an, hele de güzelse! , bunların radarları açılır, antenleri havaya dikerler. Kızın yanına gidip basit basit saat sormacalar mı dersin, salıncaktaysa yanındaki salıncakta sallanmacalar mı dersin...
Bunlardan kurtuluş yok. Farkındaysan grup olarak geziyorlar bunlar, birine sataştığın an hepsi başında biter. O yüzden sen kendi aleminde takıl, onların antiklimakıztetik havalarına girme!

7- Ay burda da mı yakaladınızcılar: Bu sözü söyleyen genellikle yazlıkta sevgili olmuş çiftin kız olan bireyidir. Siz gezerken onlara rastlarsınız, onlar da artık ne yapıyorsa! , kız da bu lafı söyleyerek alttan alttan size "Ay bıktık be bıktık! Pembe Panter ordusu mübarek! Hadi bizi rahat bırakın!" der. Anlarsanız zaten gidersiniz, ha kıtsanız buyrun doktorun telefon numarası: 05xxxxxxxx
Bunlardan kurtulmanıza hiç gerek yok, çünkü onlar sizden kaçar zaten. Lütfen kalbinize mukayyet olun ve "kaçar kovalanır anam." düşüncesine girmeyin! Kovalamayın, bırakın kaçsın pezevenkler!

8-Telefonu elimden bırakıyorum ama siz çok sıkıcısınızcılar: Vay götümün kenarı! Bu kişilerin elinde mutlaka bir teknolojik aletimsi şey bulunur. Psp olabilir, telefon olabilir, iPod olabilir, orası çeşidin parasına göre değişir. Siz "Ya ne olursun elindeki zımbırtıyı bırak! Aramıza dön!" dersiniz ama o sizin sıkıcı olduğunuzu iddia eder. Hatta kendinin Cem Yılmaz, sizinse Fatmagül olduğunuzu söyler.
Bunlardan kurtulmanıza gerek yok. Yapacağınız işlem şu; bir yere giderken onu çağırmayın, yalnız gördüğünüzde yanına gitmeyin, o telefonla uğraşırken onunla ilgilenmeyin, sohbete katmayın. Sonrasında zaten yollar bir o yanaaa bir bu yanaa.

9- Aşk acısından ölüyorumcular: Allah sitesinde bu çeşit bulunan insana yardımını esirgemesin efenim! Kışın çok sevdiği, çok bağlandığı, onun için her gün püslenip süslendiği kişiyle sevgili olmuş ancak yaz başına doğru kıçına almış olduğu minik darbeli bir tekmeyle ayrılmıştır. Aşk acısı çekenden daha çok acı çeken kim var peki? Arkadaşları! 
Her dakika, her saniye sevdiği kişiyi anlatır, mutlu olduğu anları gözünüzde canlandırmak ister ama ona göre siz her şeyi götünüzden anlarsınız! Hiç onu anlamıyorsunuzdur, yardımcı olmuyorsunuzdur. Tü sizin suratınıza!
Kurtulmanın yolu var mı bilemem bunu. Aşk acısını size anlatıyorsa büyük ihtimal yakın arkadaşınız. Naaparsın, gülü seven dikenin akupunktur yapmasına katlanır!

10- Ben cono değilimciler: Bu çeşit kimi zaman en yakınınızda, kimi zaman da şu an arandığınız gibi uzağınızdadır. Zarların siyah ipe sıralandığı ve ucunda da fil dişi gibi bir şeyin olduğu kolye boynunda, 100 kilo saç spreyi ve tavuk kıçı saç modeli kafasında, çömelerek oturup eller sıçar vaziyetteki dizlerin üstünde kişiliğimizdir bu.
Söyleyeceğim tek söz, ona bu yaptığının yanlış bir şey olduğunu anlatmamanız. Aranız falan açılır görürsünüz yani. Alttan alttan bilgiler verin, "Kızlar bu kolyeyi sevmiyor!" deyin. 

Yazlıkta bu kadar insan çeşidi yok biliyorum, çok daha fazla! 
Maddeleri oku bakalım, sen hangisisin? 

28 Temmuz 2013

"Ben Kimim?" -daha yeni yapıyorum.-

Blogumdaki izleyicilerin bloglarında biraz dolanayım istedim ve Spotty'nin bloguna denk geldim. Bi blog okuyorsam yazılardan önce yorumları okurum ben. Yorumlara falan baktım, bakıyorum, aaa ileride de yazılar varmış derken mime denk geldim. Lan herkes yapıyormuş bi Allahın kulu mimlememiş beni ya.. Blog aleminde sevilen bi blogger olmadığımı biliyorum ama naparsın kader kısmet.. 
Neyse, yapmayanlar yapsın demiş. Bari fırsat bu fırsat, cevaplayayım soruları.

Ben kimim?
Yahu kim olduğum o kadar önemli mi? Yeter ki kalpler uyuşsun falan hehehe! Adana'da yaşayan bir garip liseliyim.

Blogun adı nereden geliyor?
Evet açıklayalım bunu. Çoook alay eden oldu bu konuyla ilgili. "Böyle isim mi olur, tü senin suratına, kısa saçlı kel adam olur mu ya?" diye soranlardan artık gına geldi bana. Ya işte sanırsam ocak ayında arkadaşlarımın facebook profillerinde gezinirken bir durum gördüm. "Hayat bazen çok uzun saçlı kel adam." diye. İlk önce anlamadım itiraf ediyim, sonradan bir daha okudum öyle anladım bu zıtlığı.. 
Şubat ayına geldik, bende bi yazma isteği, okuma isteği, yorum olsa da cevaplasam be isteği.. Blog açmayalı baya zaman da olmuştu, arkadaşın durumu aklıma geldi. "Uzun Saçlı Kel Adam" olsun dedim.

Blog açmaya nasıl karar verdin?
Yıllar önce ben ilk blogumu açtım. Google amcamıza "en güzel oyun siteleri" yazdım, o da beni blogspotlu bi yere yolladı. En üste, navbara, bi baktım ki giriş yap falan yazıyor. Acaba bu ne demek falan dedim, tıkladım üye oldum. Bizim zamanımızda (Gören de beni 100 yaşında sanacak) yoktu öyle kendi adınla açmalar falan.. Bir de ya öğretmenler beni google'da falan ararsa diye Bay Joe adıyla açtım blogu. İşte daha göt kadar boyuma bakmadan insanlara öğüt falan verdim. Yaz bitince de sildim blogu.
Aradan biraz zaman geçti, bu Bay Joe aklımın bi köşesinde ama. Tekrar açtım blog. Artık daha fazla olgunlaştım, daha fazla arkadan vuruldum bir şeyler öğrendim diye tekrar hayat dersi vermeye başladım Bay Joe şeklinde. Sonradan dersler bi ağırlaştı, anam yarabbim, bir de benim bilgisayar falan da çökünce.. Sallamadım hiç blogu, onu da unuttum gitti. 
En son da sıra Uska'ya geldi işte. Baktım benim hayatım aslında çok da monoton değil. Bir de gece yatmadan falan bildiğin beyin yoluyla sayfalarca yazı falan yazıyorum. Yaşadıklarımı içimde şekillendiriyorum. Yukarıdaki soruda anlattığım gibi Uzun Saçlı Kel Adam yapıp açtım blogu işte. 

Neden kişisel blog?
Bi kere kişisel blogun şöyle bir avantajı var. Mesela ben bu bloga istersem kitap da yorumlarım, filmlerden de bahsederim. Ya da arkadaşlarımla kavga mı ettim, hoop bloga yazarım. İnsan çeşitlerinden bahsederim falan filan. Tutup da sağlık blogu falan açsaydım sadece sağlıkla ilgili şeyler yazmak zorunda kalırdım. Ama Uzun Saçlı Kel Adam ismi bütün konuları kapsıyor gibi geliyor bana.

Kişiliğin?
Hümanist, realist ve kesinlikle biraz da nevrotik. Edebiyat öğretmenim beni Yalan Dünya'daki Açılay'a benzetir mesela. Hani onun da sanata saygısı vardır, sanatı yaşar falan ya. Ben de öğretmenle çalışırken "duyguya giriyorum, burada sitemli olacağım." falan filan dediğim için.. Kesinlikle bende delilik var yani, bu kesin. Duygusalımdır hafiften, bir de bir şeye taktım mı var ya, o şey gözümde öyle bir büyür ki.. Hayatım sadece o olur. Mesela bi telefonu çok istiyordum, sabah kalkıyorum onu söylüyorum, gece rüyamda ellerimde o var. Eski telefonuma o telefonun resimlerini indiriyorum falan. Takıntılı manyağım!

Hoşlandıkların?
Bir şeyler okumaya bayılırım. Yaşadığım şeyleri yazmaya da bayılırım. Sohbet etmeyi de severim. Ve hayattaki en büyük hoşlantım uyku.. Ha bir de yemek yemeye bayılırım. Ve gündemi takip etmeye, yorum yapmaya. Ve bir şey yazacaksam mutlaka gönderme yaparım, sinirimi o ince göndermelerle çıkarırım. (Jelibona sevgiler.)

Hoşlanmadıkların?
Birisi bana bildiğim bir şeyi zorla Öğretiyorsa, bu o kişiden neFret etmemi Sağlar. (Neden 3 harfi eğik yazdığımı anlatırım sonra.) Burnu havada olan insanlardan nefret ederim. Kendine bakmadan eleştiri yapmaya çalışanın üstüne kusasım gelir. Küçümseyerek konuşan insanların ağızlarına vurasım gelir. Bir de haksızlıktan nefret ediyorum.

En son okuduğun kitap?
Kürk Mantolu Madonna. Ha aynı anda okuduğum Ruhi Mücerret de var tabi.

Gelelim kimi mimliyorum. Herkes yapmıştır bence ama.. Artemis görüyorsan yap, (Kızımızın twitterda başı azıcık dertte de..) Hasan efendi sen de yap ollum, Pehito seni unuttum sanma, Maviye İz süren ve Nugi lütfen siz de yapın ve Imtırak Imsı.. Bir de Elzem. Aaaa bir de KurguRoman. Valla bekliyorum sizden ha.

23 Temmuz 2013

Bi insan ancak benim kadar şanssız olabilir

Yaz tatili bakımından en şanssız yılımı yaşıyorum.. Normalde nenemden sonra içimden yazmak gelmiyordu, böyle sanki birileri içten içe ağzıma sıçıyor gibi hissediyorum.. Uzaklarda birileri var görüyorum, ellerimi uzatıyorum tutamıyorum.. Ailemizin çınarı gitti artık.. 
Hastayım, hatta hastalıktan ölüyorum desem yeridir. O kadar çok öksürüyorum ki, artık kasılıyor bir yerlerim öksürürken, çok acıyor. Bütün herkese "Çok mutluyum biliyon mu, hatta ilk gün ağladık geçti bitti." imajını vermek istiyorum ama elimde değil, cidden iyi değilim.. Hastalıkla üzüntü birleşince bıyığın ortasında ve alında sivilce yapıyormuş onu anladım.. 
Bi ara ateşlendim, tam burun deliğimin altında da hayvan gibi bir uçuk çıkmış, kabuklandı falan.. Yüzüm siyah nokta içinde.. Terlediğim her vakit yaralarım yanmaya başlıyor, kaşırsam izi kalacak biliyorum, kaşımazsam da ben kötü hissediyorum.. 
Nenemin tam 8 çocuğu olduğu için cenaze aşırı kalabalıktı.. Her gün saat 8de uyanıyorduk.. Bir de nenem o kadar bonkör biriymiş ki, hiç tanımadığımız ama nenemin yardım ettiği herkes gelmişti.. 
Hele 7'sinde cidden feleğim şaştı.. Toplam 600 kişi varmış, hatta daha fazla olabilir çünkü bazı şeyler yetmedi ve gidip tekrar alındı.. 35 40 arası tepsi baklava bir de artık ne kadar olduğunu bilemeyeceğim su alındı.. Onu dağıtırken öyle bir terledim ki sana anlatamam.. Sanki vücudumdan okyanus akıyordu ya, nasıl terliyorum dağıtırken.. 
Bu arada tartıldım, cenazede insanların iştahı falan kapalı olur diyorlar ya, ben de durum biraz ters.. Ben eğer çok mutluysam çok heyecanlanırım, çok heyecanlı olduğum her vakit de tokumdur.. Ama eğer stres yaptıysam ve bir şeye üzüldüysem o kadar acıkıyorum ki.. Sanki Afrika'dan gelmişim de ilk kez görüyorum yemekleri.. Mesela lokum dağıtıyorum, eğer 10 tane dağıttıysam tabakta kalan 3 tane benim mideme iniyor.. Çay, gazoz, kahve, oralet, kola falan dağıtıyorsam mutlaka dağıtmadan önce kendime ya bir bardak kahve koydum ya da iki bardak kola.. 
Yolun başından sonuna kadar iftar sofrası kuruldu mesela.. Yemekleri taşımadan önce bir kase yiyorum sonra taşıyorum.. Daha sonra içeri giriyorum, başka yemek olmuş oluyor, ondan da biraz yiyip götürüyorum.. Hele tatlılar da, bu konu hakkında konuşmayalım yani. 
Neyse, yazlıkta tartılmıştım 69 70 o civarlarda bir şeyim.. Boyum 1.91, kilomun 81 olması lazım ben 70 kiloyum yani zayıflıktan öleceğim falan sanıyorsan öyle değil.. İstediğine sor, benim kadar yiyen biri şu anda diyetisyende oturuyor olabilir.. Benim metabolizmam biraz fazla hızlı.. Görsen, bir tek yüzerim başka yaptığım spor da yok.. Oturup izlemeyi severim ben.. Neyse, tartıldım ve bir haftada 4 kilo alıp 74 kilo olduğumu fark ettim.. Stres gerçekten acayip kilo aldırıyor.. Sınav zamanı ne bok yiyeceğim hiiç bilmiyorum.. 
Hastayım hem de öyle böyle değil demiştim.. Sanırım ilk nedeni her dağıtışımda o kadar terlemiş olmam ve terli terli buz gibi koca bardak kolaları mideye indirmem.. İkincisi de sigaralı ortamda bulunmuş olmam diye düşünüyorum.. 
Sümüğüm akmıyor, sadece fazla öksürüyorum.. Bir ara gece öksürerek uyandım.. Hatta herkesle vedalaştım, "Çok kötü öksürüyorum haberiniz olsun, halsizim bir de birazcık, başım da çok ağrıyor, boğazım yanıyor, sesim kısıldığı için travesti gibi.. Sanırım verem oldum, gelin sizi bi öpim!"dedim.. 
.......
Eve geldiğimde de baya iğrenç şeyler öğrendim.. Bu anlatacağım cenazeden önce bu arada.. Şimdi ben bir kitap yazdım bilgisayarda 120 130 sayfalık bir şey.. O bitti, baktım ben yazabiliyorum, bari ikinci kitaba başlayayım dedim onu da yazdım bi 40 sayfa falan.. Sonra dedim ki "alla alla hayal gücüne maşallah uska, o kadar tv izliyorsun, bir tane de dizi sen yaz." Oturdum, 90 sayfalık (90 dakika oluyor) bir sit-com yazdım.. Bildiğin bir dizinin ilk bölümü oldu yani..
Sonra yazlığa gittim.. Yazlıkta kuzenlerimle oturuyoruz telefon çaldı.. Babam arıyor.. Açtım, biraz konuştuk sonra da "Elektrik kesildi bilgisayar açıkken, sonradan açmayı denedim açılmadı. Ben de gittim format attırdım.." dedi.. Ah baba ah ciğerimi alaydın iyiydi yani.. Babam işte formatın kaç para olduğunu anlatıyor, ben ağladığımı belli etmemeye çalışıyorum.. 
Adana'ya döndüm, hemen geri gideceğim ama yazlığa.. gelme nedenim kardeşimin bilgisayarını almak, yeni bir kitaba orada başlamak.. Şerefsiz ya, benim psp'im karşılığı bana verdi laptop'ını.. Bir de klavye ingiliz klavyesi, ne ö var ne ü.. Denetim masasından falan girdim, bilgisayar ingilizce kaldı ama klavyeyi Türkçe yapmış oldum.. Gittim hemen stickerlar aldım, harfleri üzerlerine yapıştırdım.. Başladım kitaba.. 14 sayfa falan yazdım ve geri verdim kardeşime.. Sen tut, ben bilgisayar verince babamla halam bilgisayarcıya götür laptopu, formatı attır getir.. Ben evde sinir krizine gir, hayata küs.. 
Neye başlasam yarım kaldı amına koyim ya.. Daha okulun tiyatrosu da var.. Salak gibiyim, ona da başlamıştım ilk bilgisayarımda 5 sayfasını falan yazmıştım o da gitti.. 
Benim yerimde sen olsan ne yapardın bilmiyorum ama gerçekten kötüyüm.. Neyse ki bir tane bitmiş kitabım arkadaşımdaymış, ona faceten yollamıştım.. Şu an beni mutlu eden tek haber o.. 

10 Temmuz 2013

Bir yaz günü, hiç bu kadar üşüdün mü? -2-

Blogu çok özlemişim onu anladım.. Hele ki böyle güzel yorumlar, mailler geldi mi içim bir hoş oluyor.. Adeta Beyaz Show'a çıkmış Binnur Kaya gibi utanıyorum güzel yorumların karşısında.. İnşallah bu yorumlar yazdığım tiyatroya da söylenir, tek isteğim bu.. 
Neyse, yaz geldi ve benim başıma daha ilk günden neler neler geldi, okudunuz.. Buradan Nugi'ye beni filmdeki uzaylılara benzettiği için bir sesleniş yapacağım.. Hayatımda hiçbir yoruma bu kadar çok gülmemiştim.. 
Herkesin yazın gittiği yerde çok sevdiği bir kankası olur.. Kesin olur yani, kuraldır bu. Benimki de Alkan.. Alkan; hayatınızda hiç görmediğiniz kadar doğal ve manyak birisi.. Bir de ben ve onu yan yana düşünün.. Başımıza gelmeyen kalmadı bu lanet yazlıkta.. Bir kere bu manyak kankamla alışveriş merkezine gittik, iddiaya girdik. Niye girdik efendim? Aşağı inen yürüyen merdivenden düşmeden yukarı çıkacak beyefendi. Çıkarsa Burger King'den dondurma ısmarlayacağım, çıkamazsa o alacak.. Tabii ki her şeyi videoya çekiyorum.. 
Alkan merdivenin ortasına kadar indi, sonra başladı yukarı çıkmaya.. En alttakilere kıçını dönmüş, onlar da artık Alkan'ın neyine (kıçına) gülüyorlarsa.. Alkan çıkıyor, evet sayın seyirciler çıktı mıı, hayır; en sonda takıldı ve yere yapıştı.. 
Alkan yere yapışınca ben gülmekten yere yapıştım.. Yaşlı teyzeler bile durdu gülmeye başladı, ama o sahneyi ne telefondan ne de aklımdan silmeyeceğim yani.. Bir ara yeri tekmeledim artık ve sonuç ne oldu? 
Geri zekalı ben; Alkan'la bu kadar çok güldük diye hem ona hem bana dondurma aldım.. 
Çifte kazık yedim yani.
.....
Kışın yaşadıklarımız yeter şimdilik, yazın olanlara geçelim.. Alkan da yazlıkta nenesi gilde kalıyor. 5 teyzesi ve hala sayısını tam olarak öğrenemediğim kuzenleriyle beraber yaşıyor.. İnşallah oruçlu değilsinizdir, özür dilerim ama mangal yakacaklarmış. Alkan'la beni de sitenin dışındaki markete kola almaya yolladılar..
Site içindeki markette üstünde "3 Tl" yazsa bile bize "4 Tl"ye satan Sabit amcaya, hem bizi kazıkladığı hem de bana Orço dediği için sevgilerimi yollamıyorum.. 
Çıktık site dışına, kıçımızı sallaya sallaya markete gidiyoruz.. Hava da öyle bir sıcak ki anlatamam.. Tam gününü bulduk yani.. Yolda gördüğümüz her şeye gülüyoruz, bazen durup gülüyoruz, bazen yürürken gülüp yolu tekmeliyoruz, insanlar bize bakıyor falan.. Yani anormallikte sınır tanımıyoruz.. 
Markete girdik, kolayı aldık ve siteye dönüyoruz.. 
Şimdi düşünün, elinizde ağır bir kola var, üstelik asitli. Sallanırsa ne olur, açınca aile bizim ağzımıza sıçar.. 
Ama o kadar çok gülüyoruz ki anlatamam sana.. Ya ota boka gülüyoruz elimizde kolayla yani.. Siteye vardık varacağız, yolun kenarında sandalyesini çekmiş bir nene var.. Bir görsen, minnacık boyu var ve bence 100 yaşını geçiyor.. Bize gülerek bakıyor, o bize gülünce biz de ona güldük ve..
Ve..
Kola Alkan'ın elinden düştü. Özürlü manyak.. 
Ve daha kötüsü, ucu sivri bir taşa değip delindi.. Pislikler bu kolayı yapanlar, malzemeden çalmışlar.. 
Kola o delikten fışkırıyor, biz daha çok gülüyoruz.. Sonra baktık nene ayaklandı.. Alkan'la teyzenin o taraftan yürümeye başladık. Birden nene konuştu..
- ver emim emim
- ney? 
- vıy?
- la nene bizden kolayı mı istiyor?
Alkan'la şoka girdik.. Nene bi daha konuştu, eliyle deliği gösteriyor..
- ver emim emim!!
Benim gözümden yaşlar akmaya başladı, ben susunca Alkan konuştu.
- yav nene git yav. 
Nene peşimize koşmaya başladı, ama yaşlı olduğu için iki adım yürüyüp durdu.. Sonra sandalyesine geri oturdu, biz de siteye vardık..
Ama biz iki manyak, o deliği parmağımızla kapatmayı unuttuk..
Bütün kola delikten fışkırmış.
Aç kaldılar.

9 Temmuz 2013

Bir yaz günü, hiç bu kadar üşüdün mü?

Yine insanlardan farkımı koruyarak neredeyse 1 ayımı "Allah kahretsin, okul başlamak üzere lan!!" diyerek geçirdim.. Kuzenlerimden sırf bu laf için dayak bile yedim, arkadaşlarım beni aralarına almadı.. Sonradan evde banyo yaparken marş gibi söylemeye başladım. "O-kul baş-lı-yor Al-lah Kah-ret-sin!!!" şeklinde.. 
Bir yazım vardı belki hatırlarsınız, teması "Siz tatile çıkıyorsunuz ama Uska çocuk bakacak!" şeklindeydi. Biliyor musun? Aynısını yaşıyorum.. Hayatımda geçirdiğim en yorucu tatil bu oldu.. Alman kuzenim yerinde durmadı, başka siteden gelen diğer kuzenlerim kıçlarının üstüne oturmadılar.. Bir de evde ilkokulu bitmek üzere olan başka bi bicirik düşün.. Ve hepsine tek tek bakan bir Uska!

Kendimi anlatmaktan, övmekten nefret ederim.. O yüzden karne günü gelip de karnede ne bok yedim şeklinde bir yazı yazmadım.. Ama şu liseli halimle takdir aldım ve ödülümün çocuk bakmak olması gerçekten manyakça.. Aslında suç bende, diyebilirim teyzeme, yengeme, dayıma "Kalk çocuğun bak!" diye ama ailedeki herkes çok düşünceli çünkü nenemin sağlık durumu iyi değil.. Hal böyle olunca çocuklara bakması gereken en uygun yaşta tek kişi benim.. Diğerleri de üniversitede yoruldular, üniversite kazandılar, küçükler havuzu hayal etti.. Ben de kendimi feda ettim işte, neyse halimden çok memnunum ama yorgunum.
Cüzdanıma 50 Tl'yi aldım ve çıktım yola.. Zaten en fazla 2 hafta kalacağım, yaz geldi artık okul yok, otobüs yok.. En fazla bira alırsam alırım, onu içtikten sonra 2 gün para harcamam diye düşündüm.. Yani hesaplarıma göre bana para bile kalacak! 
Ve sadece bir haftada 30 lira harcadım.. 
Ancak bu kadar mal olunur..
Alman kuzenim sağ olsun, annesinden istiyor, teyzem veriyor. Ama çocuk dondurmadan, dipsten ve özellikle sodadan doymuyor, son olarak benden istiyor..
"Uska bana bir milyöön!"
"Uska bana üç milyöön!"
"Uska bana keyat paraaa!"
Derken tüm param bitti, sadece 5 tl kaldı, o da yol paramdı işte!
.....
Herkesin sitesi öyle mi bilemem ama bizim site feci kötü.. Belki de kendi şehrimin ilçesine gittiğim içindir.. Ama hava serin, oradan kurtardı kerata! Havuz diğer tüm sitelerde Haziran'ın başında açılırken, bizimki Temmuz'da açılarak Karataş tarihine adını yazdırdı.. Bir de o göğüs kılları kıvırcık, hafif kel ve şişman havuz yöneticisi "Canan!" yok mu.. 
Daha gittiğim günden onunla, markettekiyle ve bıyıklı bir şerefsizle kavga ettim! Ne yapayım, adam bana havlıyor, benim de "hoşt!" demem lazım.. Benden çok büyük kişilere köpek diyorum ama gerçekten hak ediyorlar. Havuzun içinde şu bıyıklı adam çalışıyordu, temizlik falan.. Adama insan gibi sordum.
- havuz ne zaman açılacak?
- herkesin derdi de havuz olmuş!!
- o zaman bu kadar geç açmayacaktınız.
- sana hesap mı vereceğim ben?
- evet, ben de bu sitenin bir sakiniyim çünkü?
- Canan Beeey, havuzu soruyorlar..
Oradan aldım bir sinir, adama iyi akşamlar falan hiçbir şey demiyorum.. Kendimce trip atıyorum adama ama adamın götüne salladığı yok maalesef..
Çok sinirlendim, strese girdim, bari jelibon yiyeyim diye markete gittim.. Orada da kır saçlı, kendince adeta bir Cem Yılmaz birisi var..
- Uska ya seni Pis Yedili'deki Orço'ya çok benzetiyorum.
- Anlamadım?
- Orço yok mu, o deli manyak hareketleri falan, çok benziyorsunuz. Bence senin adın Orçun olsun bundan sonra.
- "Sabit"Amca, adım Uska ve bana öyle demeni istemiyorum!?
- Deme öyle ama, çok yetenekli bir oyuncu.
- Te allam, tamam  bir şey almıyorum, bu arada adıma Orçun demezsen sevinirim.
Nasıl dellendim!! Bakın buradan Burak Alkaş'a sonsuz sevgiler, çok seviyorum onu. İlk bölümlerini kaçırmadan izlemiştim ama sonradan beğenmeyince bıraktım. Orço'yu da çok sevdim ama karakter olarak. Bana benzemesin yani.. Ama oynayan kişi süper bir oyuncu.
Kafeden çıktım bu sefer, yürüyorum ön bahçede ellerim bomboş.. Canan Abi'yi gördüm.
- Ooo uzun, hoş gelmişsin.
- Hoşbulduk Canan abi.
- Temelli mi geldin?
- Yani, sayılabilir.
- O zaman havuzu 2 hafta daha geç açacağım.
- Of yeter!!!!!! 
Deyip fırladım adamın yanından.. Ve yazın ilk günü böyle başlamış oldu..