8 Temmuz 2014

Yazlıktan Psikopat Notlar

Yazlığı o kadar özlemişim ki, bunu daha kapıdan girer girmez anladım.. Önce başka bi siteye gittik, daha sonra bizim yazlığa geldik.. saat iki buçuk gibiydi, "büyük ihtimal bizimkiler yatmıştır" dedim, arabada uyuklamaya başladım.. kapıdan girdim, bi baktım bi yerden hehehe hohoho gülme sesleri geliyor.. kuzenlerim de o tarafa gidince bizimkilerin -en azından bi kısmının- orada olduğunu anladım.. sonrası sarılmaca, hasret gidermece, mutlu olmaca..
bi saat falan aşağıda kaldıktan sonra yarın hasret gideririz diye düşünüp eve çıktık.. eve çıktık çıkmasına ama yattığım çekyatı görmen lazım! sağa dönüyorum, öyle bi ses çıkarıyor ki, insanlar uyanacak diye götüm uç buçuk atıyor.. sola dönüyorum, "ahanda sanki biri yataktan kalktı çekyatın sesine!!" diye krizlere giriyorum.. e dümdüz, ölü gibi zaten yatamıyorum.. anlayacağın alışmaya başlamam gerek o çekyata.. hani ses bildiğin gürültü gibi, benim için sorun yok, ben döner döner en sonunda yolumu bulurum ama evdekiler o sese uyanır.. ben var ya, yanımda davul çal yine uyanmam.. yok yani, benim doğamda öyle bi şey yok.. ölü gibi yatıyorum.. 
çekyat yüzünden ben biraz erken uyandım.. ama evdekilerin hepsi yatıyor.. ağustostan beridir de havuza falan girmemişim, canım nasıl yüzmek istiyor sana anlatamam.. bi de balkondan baktım, arkadaşlarım güle oynaya havuza gidiyor.. hemen kuzenimi uyandırayım dedim.. bi iki kulağıyla oynadım, uyanmadı hayvan.. ben de çekyatı yanına çektim, üstünde zıplamaya başladım.. bi baktım "ne oluyor ya, bu ses ne" diye uyandı.. "kalk kalk hadi havuza gidelim yav nolur" dedim, bu götünü döndü "ya öğlen gireriz yat uyu" dedi.. "bana bak, kalksana lan yüzmüyorum kaç aydır!!" diye kulağına haykırdım çocuğun ve uyandı.. ve asıl sorun şimdi başladı..
biz giyindik her şey güzel, kapıdan çıkacağız ama kapıyı geceden kilitlemişler.. anahtarı bulduk, lan sağa çeviriyoruz anahtarı kapı açılsın diye, yok, açılmıyor!! daha doğrusu anahtar dönmüyor bile.. yengem de sesimize uyandı garibim, geldi kapıyı açmaya çalıştı.. bi iki denedi, "Bozulmuş bu kapı, balkondan atlamanız lazım, dışarıdan açın" dedi.. birinci kat ya, kuzenim geçti atladı ve kapıyı bize en sonunda açtı.. 
havuza gittim, baya bi eğlendim, lan yüzmeyi çok özlemişim ben ya.. 
öğleni de bi şekilde geçirdik, akşam oldu.. sahile gitmeyi çok istiyordum bira alıp.. bi baktım herkes toplaşmış voleybol oynuyor fileden.. tabii bu spora aşık (!) , hayatını spora adamış ve hiç değişmeyen (!!!) ve asla spor salonundan kaçmayan (külliyen yalan, kaçtı) Uska da hemen oyuna katıldı.. öküzler gibi eğlendik yemin ediyorum.. gülmekten topa vurmayı unuttuğumu biliyorum yani.. 
tam sahile gidiyoruz, kapıdan çıkacağız, sevdiğimiz bi arkadaşımız "abim izin vermiyor bu saatte site dışına çıkmama" dedi.. e tabi kanca beraber olayını benimsediğimiz için sitede kalalım dedik.. ama herkes "içelim, yok hoşbeş alalım, aaa cips de olsun, lan kola alın abim gelince ağzıma hemen kolayı koyarım" deyince herkesten topladık paraları, gittik bira almaya.. yeminle adam kısa günün kârını yaptı ya, 50 lira ödedik.. 
biralar hazır, bu sefer yeni kavga "nerede içelim?" sorusu.. herkes bi yer söylemeye başladı.. önce tabi "evi boş olan var mı?" diye sorduk ama kimsenin evi boş değildi çünkü yazlığımızda herkes bi sürü akraba beraber kalıyor.. sonra bizimkiler "damda masa kurmuştuk biz, oraya çıkalım" dedi.. 
abisi izin vermeyen arkadaşımız da "ama yine aynı durum olur, abim beni sitede görmezse ağzıma sıçar" dedi.. olayı "sen şu an bizim evdesin, abin ararsa öyle dersin." şeklinde kapattık ve dama çıktık.. 
damın kapısı önceden açılmış.. yani damda sitedeki görevlilerden birisi olabilir.. biz nasıl korkuyoruz ama.. çıksak mı çıkmasak mı derken 5. katın merdiven boşluğunda biraları fondip yaparken buldum kendimi.. 3 tane birayı 3 dakikada içme rekorunu da kırdım bu arada.. 
sonrasını pek hatırlamıyorum maalesef.. kuzenimin beni dürtmesiyle uyandım, üzerimde pijamam da vardı hem.. bi baş ağrısı, bi uyanamama, "gece ne bok yedim acaba?" merakı ve "inşallah kimseyi kırmamışımdır" telaşını da hesaba katarsak güzel bi gün geçirdim.. sonra da Adana'ya döndük işte.. yazlığa pazar günü tekrar gidiyorum.. bizimkileri o kadar çok özlemişim ki, daha yiyecek bi sürü bok varmış gibi duruyor...

5 Temmuz 2014

Allah belanı versin senin!

Hani şu ergenliğimle ilgili olan yazıdaki fazla gelişen çocuk var ya.. benim o yazıyı yazdığım gün bi baktım bunun babası annemi aradı, akşam yemeğini bizde yiyin dedi.. çocuğu da ne kadar çok -sevdiğimi- biliyorsundur bu kadar olaydan sonra.. yazıyı yazdım, yayınladım, o anda annem geldi yanıma, "akşama çağırıyorlarmış gelecek misin" dedi.. nasıl bi cenabetsem ben de anlamadım yani..
akşam eve gittik biz.. ben nasıl kasılmışım ama.. bi anda öğrenseler yani blogu, rezilliğimi, yemin ederim boku yerim.. çocuğun dilinden binlerce yıl kurtulamam ve onu da geçtim, annem gelir sorar "niye çocuk hakkında böyle diyorsun" diye.. deşifre olursam blogu kapatmam bu arada, zaten öğrenmeyen kalmadı ama maşallah benim kıçım dağlardan serin.. kapıdan girdim, allah allah çocuk evde yok.. annesi geldi, "kuzenlerine gitti 10 gündür orada" dedi.. içim bi rahatladı, zaten bi araya geldiğimizde de çok iletişim kuran bi ikili değiliz.. genelde onun elinde telefon oluyor, ben mal mal kendimle konuşuyorum.. ya da bunun bi kardeşi var benden -baya- küçük, onunla uno falan oynuyorum ki dün komşunun minicik kızını da çağırdı, oturdum kıç kadar çocuklarla uno oynadım lan..
sonra konu bi hastalıktan açıldı.. daha doğrusu önce Serdar Ortaç'tan açıldı.. e magazin de benim ilgi alanım, daha doğrusu kendi derslerimi magazini bildiğim kadar bilmem gibi bi durum olduğu için hemen konuşmaya başladım ama bi hastalık aklımıza gelmedi.. annesi de bana "odasında internet var, oradan baksana" dedi.. ben de oturdum internetin başına, tabii ki o hastalık haricinde her bi boka girdim.. önce birazcık bilgisayarını kurcaladım ama bi bok bulamadım, buraya yazacaktım.. yaptığım çok ayıp ama ne yapayım yani aaaa.. sonra da açtım interneti.. 
önce twitter'a gireyim dedim.. lan insanın twitter şeysinin saçlı kel adam olması çok kötü bi şey.. yani bi insan benden bu isimde bi yerlere girse direkt neymiş diye araştırırım.. o yüzden hiç giriş yapmadan hemen geri çıktım..
bloggera bakayım dedim.. sadece kumanda paneline girsem, bloga tıklamasam geçmişte çıkmaz uzun saçlı kel adam diye düşündüm.. girdim, sonra da çıktım, bi şey görünmedi.. 
bi de şimdi içinden geçmişi silseydin diye geçirebilirsin ama tarayıcı yandexti ve ben bilmiyorum onu..
bi de Facebook'a bakayım, uzun zamandır girmiyorum dedim.. girdim, o anda bişeyler oldu.. mesajlar açıldı, bi sürü mesaj gitmeye başladı herkese.. oha lan noluyor demeye kalmadan onlarca kişiye aynen şu mesaj gitti..
"xxxx youtube'da senin rezilliklerin var bi bak istersen, linki de şu: " 
yerin dibine geçtim yaaa..
herkese "özür dilerim" diye mesaj yolluyorum, facebook "mesaj engeliniz var şimdilik" diyor.. kimseye de mesaj gitmiyor.. hemen durum yazdım, "mesajlar için çok üzgünüm" diye..
meğer bu pisliğin bilgisayarında virüs varmış, girdiğim an mesajlar gitmeye başladı tabi.. yaklaşık 50 kişiye bu mesajdan gitmiş, verilen cevapları aynen yazıyorum..
"Uska, uska ciddi misin? ne rezilliği? Uska?"
"ya he he aq"
"uska kardeşim virüs bulaşmış haberin olsun"
" :(( "
"yav kanka sana da mı virüs geldi"
"noluyo lan"
kesin porno falan indirdi de böyle virüsler bulaştı buna ben eminim.. yani diyeceğim şu ki bir daha asla başka birinin bilgisayarından facebooka girmeyeceğim.. ancak benim gibi bir malın başına gelir böyle bir saçmalık.. allahın belası, yokluğu bile başıma bi bok açmaya yeterli oluyor.....

NOT: birazdan yazlığa gidiyorum, yarın ya da pazartesi geri dönecem. bari orada başıma bi bok gelmesin, koca burnum beladan çıksın...

3 Temmuz 2014

Çok çok zaman önce -4- (Kıl Oldum Abiii)

Kendi ergenliğime baktıkça düşmanıma sürekli şu bedduayı ediyorum, oh olsun pisliğe. "İnşallah çocuğunun ergenliği benimki gibi olur da görürsün gününü." Bi insan ancak bu kadar rezil ve manyak bi ergenlik geçirebilir zaten.. Hani şu "bela mıknatısı" olayı var ya, ergenliğimde aynen öyleydim..
Şimdi biz böyle 10 senedir falan, bütün ailelerin toplandığı gün adı verilen hadiseyi gerçekleştiriyoruz.. son zamanlarda iyice azaldı ama olsun.. İşte 4 aile bi araya geliyor, her ailede iki haftada bir toplaşma, çocukları oturma odasına postalayıp büyüklerin içerideki salonda oturması olayı yani.. Genelde pasta çörek börek üçlüsü ile başlayıp meyve ile devam eden yiyecekler bütünü diye de anlatabilirim..
Bi tane arkadaş edinmişim gün'den.. Böyle benim yaşıma çok yakın, biraz saf ve salak bi şey.. baya en yakın arkadaşım olmuş olabilir hatta.. kim en uzağa işeyecek oyunu oynardık, kim en uzağa tükürür oyunu oynardık, burnumuzu oyar koltuğun altına sürerdik, küçükleri dövüp annelerine "duvara çarptı kafasını, o yüzden ağlıyor" derdik bi de yazık, garibanları tehdit ederdik lan.. pislik bişeydik yani ama olsun, en yakın arkadaşımdı işte..
Bu çocuk benden 2 ay falan küçük sadece bu arada.. o yüzden iyi anlaşıyoruz.. Derken ergenliğe girme vakti geldi.. daha doğrusu ben ona girmedim, gayet de o bana girdi lan.. 
Bi gün oturuyorum gün yapılacak evde, oturma odasındayım, ilk gelen aile biziz.. sonra yanıma bu çocuk geldi.. böyle hiçbir şey söylemeden hızlıca kapattı kapıyı.. Benim kolumdan tuttu, koltuğun arkasına gittik.. Sonra bi anda bu pislik, pantolonunu indirdi.. Beni gör, lan beni sikecek mi napacak diye içimden geçirmekten olayları anlayamıyorum.. Derken bu ağzındaki baklayı çıkardı.
-Baaaak, benim bacağımda kıl varr sende var mı?
Şöyle bi baktım bacaklarına, gayet de siyah siyah şeyler var gerçekten.. Bi de kendi bacaklarımı düşündüm, banyoda sabunlarken nasıl olduğunu hatırlamaya çalıştım.. Gayet de Eda Taşpınar'ın amcasının oğlu gibiydi.. böyle oraya zeytinyağı sürsen, sadece bacaklarımı çeksen kimse "bu erkek bacağı" demez, o derece bişey.. bi de zayıf ve ince bişeyim ya, tam benziyor.. Çocuk bana bönbön bakıyor, dedim susturayım şunu ama çocuk o kadar güzel gösteriyorki bacağındaki kılları, sanırsın orospuda kıl yok bacaklarında altın var.. 
-ıyyy kıl mı o beeööö? yok bende yaa, olmasın da zatenn.
Biz geçtik koltuğa oturduk, ama benim içime nasıl battı bu durum.. sürekli Eda bacaklarımı düşünüyorum, düşündükçe gözlerim doluyor.. Derken gün bitti, biz eve geldik.. Eve girer girmez vestiyerde pantolonumu soyup aynaya baktığımı söylememe gerek yok bence.. Baktım, anam doğru tahmin etmişim, gayet de Eda'nın amcasının oğlu gibiymiş.. hemen ağlamaya başladım, bi baktım annem geldi..
-noldu oğlum, niye soyunmuşsun böyle, niye ağlıyon sen!!
-anne yaaa bacaklarımda niee kıl yokk?
-ergenliğe girince çıkacak oğlum, merak etme
-çıkmicak yaaa.. off hayattt off yaşamakkk ölmek istiyom yaa (aynen böyle diyordum)
-sus lan eşşoleşşek anneye bağırılır mı??
Sustum, geçtim oturdum yerime.. her gün dua etmeye başladım.. iki hafta sonra tekrar gün olacak ve benden 2 ay küçük çocuk daha erken girdi ergenliğe.. depresyon gibi bi iki hafta geçirdim.. sonra aradılar bizi, aşağıdayız, sizi almaya geldik dediler.. gün yapılacak eve götürecekler bizim arabamız yok diye.. aşağı inmeden hop diye indirdim pantolonu vestiyerin önünde, bacaklarıma doğru eğildim ve mutluluğu o an yaşadım!!! lan bende azıcık siyahımsı şeyler var, kıl mı ya o?!! nasıl mutlu oldum sana anlatamam yani.. hemen pantolonumu kaldırdım, aşağı indim ve hayal kurmaya başladım..
Çocuğa bacaklarımı gösteriyorum, o da kıskanıyor hemen beni.. diyor ki nasıl ya hemencecik çıkmış bunda.. sonra ben mutlu oluyorum heyyyo.. 
Gün yapılacak eve geldik, bi baktım bu sefer bu çocuk tek başına oturuyor.. aldı beni kapının arkasına götürdü.. hooop diye pantolonunu indirdi yine.. allaaah dedim valla ayaküstü sikecek beni, sonra dedimki sanki sende yok Uska, sen de ağzına sıçarsın.. bi baktım bu manyak külotunun yarısını indirdi!!!! Sonra bana "baaaak" dedi ve o an bi şok daha..
-baksana yaaaa benim pipimin üstünde de kıl var artıkkk
-ıyyyy allah kahretmesin offf hayattt off yaşamak, bu ne yaaa
-sende yok diye kıskanma salakkk
-iğrençsin yaa midem kalktıı
oturduk koltuğa yine.. bu çocuk bi havalı bi gururlu bana pipisinin üstünü gösterdi diye.. sanırsın kıl savaşındayız gerizekalıyla.. (evet aynen öyleyiz) ben televizyonda sihirli annem izlerken bi baktım ordaki Cem de sakalı çıksın diye tıraş oluyor.. ama çocukta sakal yok.. ben başladım mı ağlamaya.. sanki pipimi kesiyorlar, öyle bi ağlama düşün ya.. kendimi yerden yere atıyorum, onun yerine koydum kendimi, sen de bendensin kardeşim dedim..Annemler falan geldi, "ayağımı sehpaya vurdum" dedim, ne yapayım yani.. "pipimin üstü tertemiz diye ağlıyorum" diyemedim.. 
Yine iki hafta geçti aradan ve bu mal Uska iki haftayı yine dua ederek geçirdi.. Ama bende hiçbir gelişme yok abi.. bi bacaklarımda azıcık çıkmış, başka yerlerim maşallah Eda gibi.. o yüzden depresyondayım.. neyse, bu sefer gün sırası bizim evde.. ben böyle odamı toplamışım, sonuçta onu kıskansam da yakın arkadaşım geliyor yani.. kapı çaldı, herkes girdi, bu da benim odama girdi ve beni dolabın arkasına götürdü.. iki saniyede tişörtünü çıkardı, dedim allaaaah Uska kaçç erkeklik elden gidiyor.. bi anda kolunu havaya kaldırdı..
-baaaakkk benim neremde kıll varrr?
-allaaahım kriiiiiiiiizzz!!

2 Temmuz 2014

Gelelim Şu Gazeteden İstifa Meselesine

Yok ben gerçekten çok salak ve şanssız bi insanım.. Ne zaman hayatım böyle tam tıkır, harika, ov yee tadında gitse sonra olan bana oluyor. Her şey boka dönüyor resmen. Yazarken bile aşırı sinirleniyorum da neyse sakin olmaya çalışayim bari.. Tam diyorum ki "oley be sonunda her şey harika oluyor, hayallerimi gerçekleştiriyorum resmen." diye. Sonrası hep hüsran ya.. Düşünsene, belki de aramızdan onlarca kişinin bi hayaliydi gazetede yazısının çıkması ve benim 3 tane çıktı.. Mesela bi pazar boyunca gazetede benim yazım vardı lan.. Daha ne olsun, o hissi anlatmam mümkün değil.. Neyse...
İlk iki yazı için o kadar güzel tepkiler aldım ki.. En son bu tebrikleri sanırsam 2 veya 3. sınıfta İstiklal marşını ezberledim diye almışımdır.. Bide şey yönü çok güzeldi, hani insanlar gelip "samimi, aynen bunları ben de düşünüyorum senin gibi" diyorlar ya, ahanda amacıma ulaştım diyorum.. Sonrası bok oldu ama işte... Zaten unutmamdan belliydi böyle olacağı ya..
Şimdi bizim okulda tiyatro yapıldı ya, aynı zamanda dinleti de yapıldı.. Dinletiyi yapan öğretmen de geldi bana rica etti, bizim dinletimize gelip gazetede bunu yazar mısın diye. Ben de ne yapayım, ricayı kıramadım.. (gayette dedi ki uskacım sana bişey dicem sen de yapacaksın) Sonra aklıma geldi, lan ben tiyatrodayım!! Onu da yazsam ne olur, böyle bi yazı yazayım hem o hem tiyatro olsun, sanat şöleni tadında, azıcık okulu da överim hem.. 
Dinletiye gittik güzeldi tamam.. Eve geldim, dedim yarın yazarım.. Sonra aradan iki gün geçti, yarın yazarım dedim yine.. Ve ben bi baktım yazılı haftası gelmiş, benim yazı ortada yok. Hemen oturdum bi tane yazdım, bi de ayın sonuna yaklaşıyoruz.. Hep böyle oluyor zaten ya.. yumurta kıçımın deliğine gelince hareket etmeye başlıyorum.. zaten var ya kendim kadar son güncü bi pislik tanımamışımdır kesinlikle.. her şey unuturum, son güne bırakırım.. düğün olur mesela, herkes hazır, ben ayakkabımı bile onbeş dakikada giyerim.. öyle bi malım yani.. neyse konu kaçmasın..
Yazdım, flasha attım, hemen gittim verdim.. Aradan bi haftaya yakın bi süre geçti.. Benim de yine içime doğdu gibi bi şey oldu, sabahın köründe gazete aldım ve bi baktım benim yazım var.. Çok mutlu oldum, geçtim dolmuş bekliyorum, okula gidecem.. Sonra benim dolmuş beklediğim bi kız var, dediki yazını okuyabilirmiyim.. al dedim, hani okusun, ben de kendimle gurur duyuyorum çok mutlu oluyorum.. O okurken bi bakayım dedim yazıma ve gerçek yüzüme bi tokat gibi çarptı!
ben bilgisayarda aynen worde şöyle yazdım..
"En son bundan 6 sene önce böyle bi heyecan yaşamıştım. Eski okulumda tiyatro ve folklor seçmeleri vardı, ayağımı yanlış adımlamıştım tiyatroya seçilmek için." 
Peki yazıda nasıl yazıyor???
"Okulumuzda tiyatro ve folklor seçmeleri var. Tiyatroya seçilmek için ayağımı yanlış adımladım." 
Sanırsın koskoca lisede folklor seçmeleri var, sanki onu kastetmişim.. Ama aslında en eski okulumu anlatmışım, adamlar yazım uzun diye kesmişler ya yazımı.. Cümleleri değiştirmişler falan, beni gör, resmen ağladım.. Sonra yazımın devamını okudum ve asıl gerçeği sonra gördüm.. Yazının yüzde 60ı tiyatroydu, kalanı dinleti.. dinletiyle ilgili yazdığım iki paragrafı da silmişler yazı kısalsın diye.. 
Aldım elime gazeteyi, çıktım hocanın yanına, sorucam yani niye hocam diye.. Bana dediği lafa bak: "Benim kocam sildi bazı yerleri, çok uzunmuş. ben sana dedim kısalt diye, sana da kapak oldu şimdi hahahaha" Bi sinir oldum.. ya allah aşkına insan öğrencisine böyle mi der ya.. ben ağlamak üzereyim güya kapak olmuş diyor.. Ben de dedim ki "hocam buraya kadar, her şey için sağolun" Bana bi de pişkin pişkin "aaa hocana veda yazısı yazmicak mısın??" diyor. nasıl üzüldüm sana anlatamam yani.. böylece kocaman bi gazete defteri de kapanmış oldu.. 3. yazım yayınlandı yani ama ben hiçbir yerde paylaşmadım, boka dönmüş çünkü.. 
......
Benim hayatım hep böylemi olacak acaba.. tam "hayallerimi gerçekleştirdim" diyorum, sonra bi anda bişey çıkıyor mutsuz oluyorum.. Aslında var ya, ben çok dediğimdedik ve piskopat bi insanım.. yapacam diyorsam yapmam lazım, yapmazsam kendimi cezalandırmak istiyorum çünkü.. Umarım sonum güzel olur..

1 Temmuz 2014

En Samimi Blog Oldum Hey Hey!

Canımın içi Lowerk, sen tut beni "en samimi blog" yap,bana ödül var. Bana yahu bana, deli manyak olan Uska'ya yani.
Nasıl teşekkür edeceğimi bilmiyorum ama Lowerk'ı çok sevdiğimi söyleyerek başlayayım bi. Ben onun Güney Kore sevdasını sevdim. Ben de Japonca falan öğreniyorum ama hani bu Kore'yi seven bloggerlar tam bi aile gibi değil mi lan:PpP Anladığım kadarıyla Lowerk benden bi yaş büyük ve bence ösym sonuçları çok da kötü değil sanki. Ama hedefine göre kendisi beğenmiyor sonucunu, olsun. Seneye benim rakibim oldu yahu!!
Bazı yazıları salata gibi.. Satır satır yazıyor yaşadıklarını, hızlı hızlı, aklına geldikçe.. Her telden var yazılarında, bi yandan Dünya Kupası'ndan bahsederken diğer yandan klipleri beğenip beğenmediğini söylüyor hanfendi. Beğenerek okuyorum kendisini ve çok teşekkür ediyorum tekrar tekrar. 
Gelelim ben kime veriyorum bu dünya tatlışı ödülü.. Aslında 3 kişiye ama 2'si kardeş olduğu için biz 2 kişi diyelim.. 
Sonuna kadar da hak ettiklerini düşünüyorum açıkçası. Samimiyet bence blogger'daki en önemli şey. Bi blogu okumak için olması gereken en önemli şey diyelim hatta. Ben, benim gibi, bana yakın gelen adamı okurum yani, daha doğrusu bu. 
Samimiyet yaptığımız salaklıkları, pislikleri anlatırken kendimiz olmamız, eksik ya da fazla değil, o an ne hissettiğimizi tam olarak verebilmemiz.. Bunu yaparken de kendimizi kasmadan rahat rahat yazmamız bence. 
Loretta, seni ne kadar çok sevdiğimi biliyorsundur eminim. Bunu sonuna kadar hak ettin bence. Yazılarını okumayı çok seviyorum ben, sondaki şarkıları da hoşuma gidiyor ama ben okumadan önce şarkıyı açıyorum, biraz tersim yani.. 
Naslo ve Zompirya, yani namı diğer bizim vampiringlerimiz.. Daha doğrusu zompiringlerimiz. Onların mizahı kesilikle apayrı. Bi yerden sonra artık gülmekten yoruluyorsunuz hatta. Ki ben o düğünlü günlüklü yazıyı okuyup gülüyorum şu an bile.. İkisi de beni hiç yalnız bırakmadılar şu zamana kadar. Köşe olayında, kitap yazdığımda hep destek oldular. İyi ki varlar. 

-Gazeteden kendi rızamla istifa ettim gibi bi şey oldu. Bunu da anlatacağım.