30 Temmuz 2016

Sahalara dönüyorum!

Böyle yazınca da, şu an aşırı mutluyum sanacaksın. Değilim, çünkü kendime verdiğim sözü tutamadım. Bu huyumdan gerçekten çok gıcık alıyorum, tutabilirdim ama yapmadım. Hep böyleyim, uzun vadeli şeylerde kesinlikle hırs yapıyorum, uğraşıyorum; kısa vadede yapmam gerekenlerin hepsinde popoma ayaklarımı vura vura kaçıyorum.
Neler neler oldu, anlatmaya başlıyorum. Bu arada, burası baya boş kalmış, neredesiniz yahu? Geçen yaz, ondan önceki yaz hep birlikte coşardık, ne yaptık ne ettik diye merak ederdik. Kimseler kalmamış gibi.
Mıh gibi aklımda, en yakın arkadaşıma ağlamaklı bir suratla "Bu yıl bitmeyecek biliyor musun, sonsuza kadar üniversitesiz kalacağım." dediğim an. Bitti, zaman bir şekilde geçti. Biliyor musun, zaman gerçekten geçiyor. Kimi zaman geçirse de, o korktuğun her şey bir bir bitiyor. Sonu kötü bile olsa, önce "Olmalıydı." diye ağlasan da, sonra kendi şifanı buluyorsun, etkisi azalıyor.
Bu satırları hekim olarak yazıyorum bu arada. Kazandım! Vallahi billahi sonunda oldu!
Bu yıl, inanılmaz farklı bir dönem oldu benim için. Olgunlaştım. Eskiden her şeye "asla yapmam" derdim, asla dememeyi öğrendim. Paramı idare etmeyi. Hoş, haftalığımın yüzde doksanını ilk gün harcayıp kalan yüzde onla altı gün geçiniyordum ama olsun, bu da bir şey yani. Bana saygı duyulmasını istediğim için, etrafımdakilere saygılı davrandım. Ki bu, kendimden asla beklemeyeceğim bir şeydi. Negatif olduğum zamanlarda hem kendimi hem yakınlarımı pozitif duruma getirmeyi öğrendim, en çok buna çabaladım hatta. Şu pozitif enerji olayına inanmayı da bu yıl öğrendim. Pozitif bakınca Polyanna şey etmiş gibi durduğumu değil de, daha olumlu durumlarla karşılaşabileceğimi fark ettim. Oturma organımla içki içiyordum resmen, çok elim bir hadiseyle artık sarhoş olmamayı da öğrendim. Yarım saat içinde; yemek yemeyi, tuvalete gitmeyi, merdiven çıkmayı, azıcık kestirmeyi, soru çözmeyi ve gıybet yapmayı öğrendim. Tek sorun, artık hem çok hızlı konuşuyorum baş ağrıtıyorum, hem de çok hızlı yürüyorum, kimse bana yetişemiyor. Yıldız Tilbe şarkılarının acı verdiğini öğrendim mesela. Eskiden olsa, dinleyene "Baymıyor mu seni?" diyeceğim şarkılarda hıçkıra hıçkıra ağlamayı öğrendim. Acı verdikçe bundan zevk aldığımı da kendime itiraf ettim ve bu yüzden, tüm şarkılarımı sildim. Pes etmemeyi öğrendim, hatta sanırım biraz saykoca ama üzüldüğüm an "Bu anının kıymetini bil, ileride yazarsın, oynarsın filan, lazım olur." bile dedim. Mesleki deformasyon naparsın! Güvenmemeyi de öğrendim, sanırım en çok bu işime yarayacak. İnsanlardan nefret edemediğimi, aynı zamanda kimseye acıyamadığımı da fark ettim. En fazla "Üzülüyorum onun için." diyebiliyorum, bu kadar. "Fizik" diyince beni afakanların bastığını da öğrendim, üzerine üzerine gitmeme gerek yokmuş, biz birbirimizi sevmiyoruz. Platonik aşkın aslında dünyanın en saf şeyi olduğunu ama bir yanımın her zaman "keşke karşılıklı olsa..." dediğini ezberledim hatta. Ve kimsenin, benim gözyaşlarımdan daha kıymetli olmadığını fark ettim. Mesajlaşmamız 4 cümlede bitti diye, gece ateşlenip ağzımda yaralar çıkarmayı, beni sevmediğini fark ettiğimdeyse üzüntüden 5 kilo vermenin dünyanın en korkunç şeyi olduğunu, kendime yazık ettiğimi anladım. Öğrenemediğim tek şey sinir kontrolü oldu, hâlâ sinirlendiğim an gözlüğümü alnıma takıp çemkiriyorum. Hakkımı aramayı öğrendim bir de, ya da sanırım biliyordum, mastır yaptım sanırım. Adımı çirkefe çıkardılar bu yüzden ama herkes faydalandı vallahi. Geceleri o kadar mekan gezdim, dans etmeyi hâlâ öğrenemedim. Uzaktan bakan birisi videoya çekip yutub'a "Allah yardım etsin, napıyor acaba ya..." diye koyabilir, ona çalışmam lazım. Sabahları erken uyanmayı öğrendim, bunu asla başaramayacağım sanıyordum. Bir şeyi çok istemenin yanında çok emek verip çok hayal kurmanın önemini kavradım mesela. Kendimi hastalıktan korumayı bir türlü öğrenemedim, şu an yanımda kırk beş tane peçeteyle yazıyorum bunları, çok hastayım. Beklemeyi de öğrendim sanırım. Hep bekleten taraf ben olurdum, ki hâlâ öyleyim de; bu sefer zaman beni bekletti, bir kişi değil. "Bekle, beklersen iyi olacak. Aaaa, ağlama ama sadece bekle, gerçekten iyi olacak. Söz söz!" diye diye hem de.
Sanırım mutluyum. Ya daha 19 yaşındayım, "mutluyum" derken bile korkuyorum! Şimdi yukarıdan birisi bana bir şey yapacak, beni üzecek, "naniik naniiik" diyecek gibi geliyor. Halbuki bitti yani, kuş kadar tatilin kalmış, otur tatil yap. Ama yoook, ruh hastası olmak böyle bir şey sanırım.
Hah, ne diyordum? Kitap için, kendime söz vermiştim. 19 gün önce bitmesi gereken kitabın 50. sayfasındayım daha. Gerçekten kendimden utanıyorum, bir bok bildiğim yok sanırım. Böyle durumlarda hep "Kendine ayıp ediyorsun." diyorum, buna daha çok üzülüyorum.
En geç bir haftaya açıklanacakmış tercihler. Bu arada, yaptım tercihlerimi. Kendi şehrim hariç her yeri yazdım. Yüz tane aile büyüğü "Yapamazsın, edemezsin, geri gelirsin." dese de, umurumda değil kimse. Zaten genelde konu bensem, kalan insanların düşüncesi açıkçası beni pek alakadar etmiyor. Geçen sene, derecemi duyanlar "Ya bu sene bu dereceden kötüsü yaparsan, ya olmazsa." demişlerdi; şimdi de aynı kadro "Başka şehirde yapamazsın sen." diyor. Yok efendim "Üst komşunun kızı, amcamın torunu, halasının görümcesinin oğlu İzmirlerde yapamamış, dönmüş, çok zormuş." bilmem neymiş. Yapan nasıl yapıyor? Hem okuyup hem çalışan arkadaşlarım var, onlar nasıl yapıyor? Kulaklarımı tıkamaya çalışıyorum ama patlamam yakındır.
Diş hekimliği yazdım sadece. Ekim'den beridir istiyorum. Kendime çok yakıştırdım nedense. Küçükken de hayalim insanlara yardım edeceğim bir şeyler olmaktı. Kızılay koluna yazdırırdım adımı, okul bahçesinde nöbet tutardım, üst sınıflardan birisi maç yaparken düşüp bir yerini kanatacak da ilk yardımı ben yapacağım diye. Tıp için, açıkçası korktum, bir de geçen seneden sonra soğumuştum. Diş de aynı zorluktadır biliyorum ama nedense daha bir istedim. Halimi bir gör, televizyonda diş hassasiyeti reklamı çıktığı an dünyam duruyor resmen, ekrana kilitleniyorum.
Sonbaharda da, yandan Radyo Televizyon Programcılığı başlayacak. İki yıllık ama olsun. Üstüne Medya ve İletişim de okudum mu, diş bittikten sonra üç diploma, belki bir sürü meslek seçeneği olacak. Daha bir heyecanlıyım o yüzden.
Neymiş, bu kadar işi nasıl aynı anda yapabilecekmişim. Siz karışmazsanız ben her şeyi yaparım, endişelenmeyin siz.
Bu arada, spor salonuna yazıldım. Birinci nedeni, gerçekten sağlık için. Benim karaciğer aldı başını gidiyor. Oturup yarım kilo jelibonları, çikolataları, hamburgerleri yemekten organceyizim pert oldu. İkincisi de, valla yalan söylemeyeceğim sana. Baktım parasız kaldım, kas çalıştıktan sonra bir ajansa kaydolurum diye düşündüm. 192 boyum var, ben olsam beni kaçırmam. Offf, tamam sustum.

8 yorum:

  1. Evet ya uzun süredir sessiz buralar seni zaten Twitter'dan takip ettiğimiz için yokluğunu hissetmedim ben ama bu zorlu dönemin bittiği, istediğini kazandığın ve tekrar döndüğün için sevindim :)

    YanıtlaSil
  2. Haa ha haa! Sen sen ol seni kaçırma :) Genel olarak bir hayat muhasebesi gibi geldi bana. Öğrendiklerinin farkında olman güzel de yapabileceklerin konusuna biraz daha çalış bence. Yapamazsın demiyorum, senin azmine bağlı. Sana bol azimli bir gelecek dilerim. Diş hekimliği hayırlı olsun, inşaallah diplomanı da burada görürüz de gururlanırız.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Sanırım yazı gerçekten biraz öyle olmuş. Çalışırım tabii, çok teşekkür ederim çok! ^_^

      Sil
  3. Başlarda biraz zor olacaktır ama tam anlamıyla kendi ayaklarının üzerinde durabildiğini görünce birey olduğunu hissedeceksin hatta memleketine dönmemeyi düşüneceksin.. :)

    2. Kez sınava hazırlandığını yazmıştın anımsıyorum ve başarmana çok sevindim.. herhangi biri olarak niye sevindim bilmiyorum ama samimiyim :) tebrikler..

    sevgiler..

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Ben de o samimiyeti hissettim zaten, çok teşekkür ederim ^_^

      Sil
  4. Ya çok samimiydi sıkılmadan okudum neler başarmışsın kendinle gurur duy boşver çevrendekilerini. :)
    Bende şuan farklı bir şehirde okuyorum 1. dönem özellikle zor. günlük aman ya bırakıp gidicem ne olursa olsun deyip geri ağlayarak sustuğumu devam ettiğimi biliyorum ama geçiyor ya ne biliyim hayırlı olsun şimdiden hekim bey ^.^

    YanıtlaSil