1 Ekim 2016

Bundan sonrası umarım güzel olur, çünkü ben cidden yoruldum

Yine olan oldu, yine Tolga her yere koşturdu ve yine Tolga'nın sinirleri bozuldu. Şu evi tuttuğumdan beri sanki kendi evimdeymiş gibi hissedemiyordum. Ama bir haftadır öyle bir his geldi gibiydi, uyurken daha rahattım, ne bileyim eve arkadaşlarım gelmeye başlamıştı, ben hayatımda ilk kez birilerine yemek yaptım, kahvaltı hazırladım. Kumarhaneye bile alışmıştım, nargile içen amcaları bile sevmiştim, bazısı gelmeyince içimden "Nerde lan bu?" diyordum. Mahallemin efsaneliğine; arka sokakta çingenelerin, yan sokakta Suriyelilerin yaşamasına; otobüs durağında dört farklı dilin konuşulmasına da alışmıştım.
O 3800. yedek, nasıl oldu da sıfıra indi ve yurt çıktı, ben de anlamadım. Bu cümleden sonra anlatacaklarımın ve yaptıklarımın dünyanın en saçma şeyleri olduğunun farkındayım ama rica ediyorum bana kızma, çünkü 5 yıldır yazıyorum ve maalesef 5 yıldır değişmedim.
Yurda gelip kayıt yaptırmak için adamlar sadece 3 gün vermişler. Bu da ayrı mallık, belki işimiz var, belki önemli bir şeyler oldu, belki çıkışta gezmek istiyo.. öhömmm, pardon. Ama aynen öyle yaptım, her çıkışta gezdim durdum. Hatta kendi bulunduğum yaka yetmedi, karşıda daha çok gezdim. Beşiktaş'ın altını üstüne getirdim, Nişantaşı'na gittim, kendi fakültem yetmedi, başkalarının fakültesinde dolandım.
Yurt haberi geldikten sonra da aynı şekilde devam ettim hatta. Her gün arıyor annem ama, gariban kadın, "Bak" diyor, "Ben seni tanıyorum, sıçtırtma ağzına, hadi çocuğum git hallet." Ben de sürekli "Heheheh, vallahi gidiyorum az sonra." diye diye yine son güne kaldım. Ha bu arada, vapurda üst katta oturmaktan ben bir hasta oldum, böyle bir şey olamaz. Okula gidemedim daha ilk haftadan, boğazım nasıl şişti anlatamam. Yutkunmayı bırak, konuşamıyorum, lan ağzımı açamıyorum. Ateşim fırladı, öksürüyorum, bir de gribin dibini oldum sanırım, burnum musluk gibi oldu her yanımda peçeteler. Nasıl kötü hissediyorum anlatamam sana, geçecek umarım, geçsin artık ölüyorum.
Neyse, hayatımda hiç bilmediğim bir yere gittim ben. Şu belgeleri çıkarmak, fotoğraf çekilmek ve para yatırmak için. Taktım kafaya, indiğim yerde hepsini halledip öyle gideceğim, o banka orada yoksa zorla gelecek! Ve gerçekten başardım, titreye titreye banka buldum. Tabii ki parayı yatırmayı beceremedim, bankayı aradım ve azıcık sövdüm adama. Delirtmeseydi abi, deli ettiler beni. Fotoğraf çekildim ve yine sövecektim tuttum kendimi. 12 tane kıçım kadar vesikalığa 25 lira ödedim, bir de fotoğrafta ölü balığa ve seri cinayetler işlemiş bordo tişörtlü bir katile benziyorum. Belgeleri çıkarmak için kırtasiyedeki kadınla kavga ettim ama çıkarmadı manyak kadın, tutturdu "Ben yapmam." diye. Gittim bir kafe buldum, halletim ve yurda geldim.
Şansıma odam üç kişilik. Bina yepyeni, otel gibi. Kendi evime bakıyorum, çöplükte yaşamışım bir ay resmen. O tuvaleti gördüm ya, yatak atıp orada yaşamak istedim... Bir de iki öğün yemek var, ben evde makarna yemekten boruya dönüşecektim az kalsın.
Sıra geldi evden çıkmaya. Ev sahibim ve emlakçımla telefonda kavga ettim yine, maalesef artık beni tanıyorlar tamamen. En son "CANIM ANLAMIYOR MUSUN SEN, BUGÜN ÇIKMIYORUM KİMSİNİZ LAN SİZ ÜSTÜME GELİYORSUNUZ" dedim. Suratıma kapattı pezevenk. Bu arada nasıl hastayım hâlâ, donuyorum kalorifere sarılmış bir halde. Adamlar bugün öğlen geleceklerdi, cumartesi günüm gidiyordu yani, ve ben cuma günü de gezdim, hiçbir şey yapmadım. Bu sabah, arkadaşım geldi, eşyalarımı yerleştirmek için. Deterjanlar, masa, kıyafetlerim, yorganlar... Sabahtan başladık. Bu arada, evde valiz yok! Gariban gibi doldurdum kutulara her şeyi, en son koli bandıyla kendimi boğuyordum.
Okul da başladı. Günlük üç saat sadece, okula uğruyorum resmen. Halimden memnunum, lise gibi zaten, bu ortamı özlemişim sanırım. Evet, keşke her dersime 35 dakika geç kalmasam. Evet, geç kalınca hocalara "Ya ben soluklandıktan sonra benimle konuşsanız olur mu?" demesem. Evet, her gün 10 dakika geç çıkarsam yol süresinin 45 dakika uzayacağını bilip geç çıkmasam. Evet, her çıkışta gezip para harcarsam boku yiyeceğimi bildiğim halde para harcamasam.
Önümüzdeki pazartesi değil de, diğer pazartesi doğuyormuşum. Yine arkadaşlarım hatırlattı. Doğum günü kutlamayı hiç sevmiyorum bu arada. Her sene kendime hediyem akşam 7'de uyumak oluyor ancak hep bu planım bozuluyor. Keko muyum neyim, beni düşünüyorlar, dediğim lafa bak! Doğum günü yazısı yazacağım bu arada, baya duygusal bir şey geliyor, hazırlıklı ol.
Bu yazı peçetelerle burnum kapanmış bir halde yazıldı. Bundan daha kötü bir halde olamam sanırım, umarım bundan sonrası iyi olur. Umarım.

1 yorum:

  1. Çok geçmiş olsun, yurt içinse tebrik ederim :)
    Ben de senin tam aksine kendimi kampüsün benim fakültem ve yurdumun olduğu kısma kendimi kapadım ve bunun dışında dışarıya adım atmıyorum resmen. Hoş, bu duruma babamın koyduğu "kampüs dışına çıkmak yasak" isimli kural da bir nebze etken ama ben yine de çıkarım derken kendimi hapsettim buraya resmen. Manyak mıyım neyim. Zaten önümdeki bir hafta biraz zor çıkarım muafiyet sınavına hazırlanmaktan ama ne bileyim, bazen için daralıyor valla :D
    Bir de hazır sen de İstanbuldayken sana sorayım, İstanbul kart çıkartmadım da ben halen :D Sivil kart falan nereden satın alınır biliyor musun? Üşenmezsem bir ara gidip öğrenci kart da çıkaracağım, tabii önce bir fotoğrafçı bulmam lazım :D

    YanıtlaSil