6 Ağustos 2019

Unuttun mu küçüğüm, kızımız olacaktı...

'Bi yerlere yetişme' sorunum olduğunu cümle alem biliyor, o yüzden gece 12'deki uçağım için akşam altıdan itibaren telefonum susmadı. Bundan bir önceki yolculuğumda uçağı kaçırmama çok az kala alana yetiştiğim için sanırım, birkaç tehdit bile duymuş olabilirim. Ayy, suratımı unutamıyorum o anki. Alana varmama daha otuz durak var, uçak kalkmak üzere! Otobüs şoförüne bi bağırışım var, "Kapıyı açııınnnn!" diye, efsaneleştiğini düşünüyorum. Ucuza bilet aldım diye sevinmiştim güya, taksiciye İsmail Yk misali, "Bas gazaaa, basın basınnnn!" diye ağlayaşlarım taksicinin aklından çıkmıyordur. Ama ne yapayım, o an alana erken gitmek yerine evde kahvaltı etmek daha mantıklı gelmişti.
Bu sefer tek de değilim üstelik, kedimle beraber gidiyoruz. Bizimkinin zaten bi sokak travması var, apartmandan dışarı çıktığımız an o kadar acılı miyavlıyor ki, yoldakilerin bakışları hep üstümde, "Bu çocuk evde bu kediye işkence mi ediyor!" diye. "Kızım sus, kızım yapma etme, kızım ben yanındayım, bak lalalalaaaa elime bak yüzüme bak hadi!" diye milyon şekle giriyorum, iki dakika sonra tekrar başlıyor bizimki. 
Kamuran'ı sokaktan sahiplendiğim için, belediye ilgilenmiş her şeyiyle. Aşısı osu busu. Ben veteriner sokağa salmadan aldım, elimde ne aşı kartı var ne sağlık karnesi. Aşılarını yenileteyim, zamanı da gelmişti zaten, diyerek veterinere gittim. Bu arada bizimkinin yolda yine o acılı miyavlaması, yine tüm gözler üstümde, yaşlı teyzelerin Kamuran'a acıyan bakışları. O anda annem aradı, tüylerini de tıraş ettirmem gerektiğini, yoksa beni mahvedeceğini, zaten hayvanlardan korktuğunu, eğer Adana'da salona ve annemin odasına girerse olay çıkacağını öyle bir ses tonuyla söyledi ki, veterinerde elim ayağım titriyordu en son. Annemi de tanıyorum bu arada, kendisi temizlik hastası olduğu için zaten biraz gergindi, bir de her hayvanla ilgili küçükken yaşadığı bir şey olmuş, o yüzden Kamuş'tan da sanırım biraz korkuyor. 
Kardeşlerim, veteriner bana bi fiyat listesi çıkardı, yemin ederim açları doyururdum o parayla. Kadın tatlı da birine benziyor ama nasıl bu kadar pahalı olabilir her şey, inanamadım. Kadına da hikayesini anlattım Kamuran'ın, hani sokakta köpekler saldırmıştı, yoğun bakımda yattı 10 gün, sonra ben aldım diye. Belki etkilenip indirim yapar sandım ama peehhh. Bu konu hakkında sabaha kadar konuşabilirim bu arada, bi tek bana bu kadar pahalı gelmiş olamaz bence. Kamuş'un tıraşı için kendi tıraşımın 5 katı para verdim, kadın gitmiş bu salağa bi de model yapmış. Kuyruğunu püsküllü bırakmış, kafasını dörde mi vurmuş bi şey yapmış, Kamuş çok komik olmuş. Zaten anestezi ile yapıldı tıraşı, uyandığında iki duble rakı içmiş gibi, gözlerini açamıyor ama konuşmak istiyor, hani bi şeyler söyleyesi var ama sendeliyor, bildiğin rakı masasındaki İbrahim Enişte olmuş. 
Veterinere anlattım tek tek, bu kedi yolda çok miyavlıyor, korkuyor, uçakta ona bi şey olmasından korkuyorum diye. Bir ilaç yazdı, "Al bunu, yan etkisi uyku, yan etkisinden faydalanalım." dedi. Yola çıkmadan kırk dakika önce ver, dedi.
Ama ben yine ve yine bir salaklık yaptım! En yakın arkadaşlarımdan biri aradı, "Vedalaşalım, gel kahve içelim." dedi. Ayyy, laf lafı açmış, valizimi de hazırlamayı unutmuşum, bi baktım saat uçmuş! Terler içinde leş gibi bi vaziyette eve koştum, ortalığı toparlamaya çalışıyorum, bi yandan Kamuş'un peşinde ilacı vermeye çalışıyorum. Ev zaten sıcak, annem her saniye arıyor. "Evden çıktın mı, bana yalan söyleme niye kalabalık sesi gelmiyor, evdesin sen daha!!! Bana bak Tolga efendi, bu sefer de aynı boku yersen taksiyi falan unut, bu yazı İstanbul'da geçirirsin, sorumsuz!!!" diyip duruyor. Normalde carlardım ama kadın o kadar haklı ki, ağzımı açıp tek bir şey söyleyemiyorum. 
Valizimi "Umarım bi şeyler unutmuyorumdur." gerginliğiyle hazırladım, Kamuş'u kafese koydum. Daha evdeyken bizimki başladı miyavlamaya, ilacın etkisini bekliyorum. Yarım saat geçti, bizimki şeytan gibi, bir saat oldu, miyav da miyavvv! Ne uyuması, durakta uyuklayan teyze Kamuş'un sesine uyandı resmen. 
Bir elimde kocaman valizim, sırt çantam, bir elimde Kamuş'un kafesi ve çığlıkları; evden çıktık. Sırtım, belim, bıhınımmm, Allahımmmm, gitti kulunçlarım! Bindik alana giden otobüse, yer yok, sıkış tepiş, Kamuş'u mu sabit tutayım, valiz uçacak onu mu tutayım karar veremedim. Kamuş zaten miyavlayıp duruyor, herkesin gözü bizde. Sürekli birileri ayağıma basıyor, ben bi çocuğun üstüne yıkılıyorum sürekli, korkunç bi yolculuk sonrası alana vardık.
Hayvanının rezervasyonunu önceden yaptırıyorsun, aşı karnesiyle beraber kafesinde götürüyorsun. eğer hayvanın 7 kilodan fazlaysa kesinlikle seninle uçamıyor, aşağıya vermek zorundasın. Bizim Kamuş daha atletik vücutlu olduğu için yedi kilo değil, benimle uçacak muhtemelen. 
Girdik alana, bi susadım bi susadım anlatamam. Bir de karnım feci aç, annemle gecenin ikisinde uçaktan inince ciğer yeme planı yapmışız, ağzıma tek lokma koymadım ki fazla fazla yiyeyim. Bi bisküvi mi alsam, bi de su, ayy bak şu çikolata da yeniymiş, derken kart bakiyeme bi baktım, sadece Kamuş'un bilet parası kalmış. Su bile alamıyorum. Lıkır lıkır tuvaletten mi içsem acaba, diye şeytanca planlar yaparken gidip biletini aldım. Kafesine gereken müdahaleler yapıldı, kenarlarını sıkıca tutturdular. Sonrası hüzün...
"Maalesef, bu plastik kutuda sizinle beraber uçamaz."
"Anlamadım, neden? Böyle bir şey yazmıyordu kurallarda."
"Almanız gereken kutu şöyle bi şey. Fiyatı da 200 tl. Şuradan edinebilirsiniz."
O an ettiğim küfürleri adam iyi ki duymadı. Bana gösterdiği kutu bile değil, bildiğin kılıf, her yeri kapalı, üstünde üç tane yuvarlak kıç kadar delik var. Nefes alamaz be hayvan bunun içinde. 
Bir iki ısrar ettim, kesinlikle kabul etmediler. Cebimde on lira bile yok, kafesi mi çalsam lan acaba. Ayyy, kesin hapislerde çürürüm ben, o kadar salağım çünkü. Benim gözler doldu tabi, ağlamak üzereyim, uçaktan birini aradılar ben kötü olunca ikna etmek için. Yanda da diğer yolcular var, herkes gelip arkadan bana destek oluyor, "Ben hep veriyorum, merak etmeyin, çok rahat uçuyorlar, sakın canınızı sıkmayın." diye. Uçaktaki görevli geldi, "Basıncını oksijenini pilot çok iyi ayarlıyor, inanın sizden daha rahat uçacak, lütfen merak etmeyin." falan diyor. Lan kızımı alıyorlar benden bildiğin, Aliye dizisi gibi her şey. Ayy, ben ağlıyorum bildiğin salya sümük, herkes bana arkadan sarılıyor, bilet veren abla bile gelmiş omzuma dokunup destek oluyor. Başımıza toplandı herkes, her kafadan bir ses, Kamuran miyav da miyav zaten, canım inanılmaz sıkkın. 
Daha "Tamam, benim yanımda uçmasın o za..." demeye kalmadan, bıyıklı bi dayı geldi, aldı kafesi, yürüyor beyinsiz. Lan bi dur, bi veda edeyim ya, arkadan bağırıyorum bildiğin "Kızıııımmmm, kızıııımmmmmm!" Adam asla durmuyor, onlar durmadıkça ben Aliye gibi bağırıyorum, "Kamuuuuraaannnn, kızımmm!" Ve gittiler.
Kadın hâlâ destek olmaya çalışıyor, "Yedi kilodan fazla olsaydı zaten seninle uçmayacaktı, n'olur üzülme artık." diye. 
Uçağa da az kalmıştı bunca olaydan sonra, kalktım gittim. Bütün yolculuk aklımda bizim salak var, "N'aptı, orda iyi mi, çok korktu mu, kalp krizi geçirir mi, beni affedecek mi?" Bütün yol bu soruları sordum, kendimce cevapladım, kendimce üzüldüm. Bazen dellendim, bazen fena korktum. Sonunda yol bitti. Ama dakika saymak çok zormuş, kesinlikle geçmiyor. Yanımdaki teyze de bi rahat edemedi zaten, habire kıçını sağa sola kaydırıyor, duramadı yerinde. 
İndim, valizi beklerken kızımı getirdiler. Ben uçakta ayılıp bayılayım, bizim salak geçmiş uyumuş orda, o suratını nerde görsem tanırım çünkü. Yeni uyanmış hanımefendi, yine miyavlıyor. Beni duyunca daha beter tabi, miyavlar coştu.
Şimdi Adana'dayım. Annemin o korkması bitti, şu an Kamuş'la bildiğin aşk yaşıyorlar. Yüzünü gözünü öpüyor sürekli, mama hediye alıyor, sürekli peşinde "Aman pencereye balkona dikkat edelim Tolga." diye tembihliyor beni. İnternetten sürekli kedilerle ilgili bir şeyler okuyor, bana gönderiyor, "Al çabuk bak böyle böyle diyor!" diye. Odama sokmam dediği hayvanla uyumak istiyor şimdi. Kamuran da çok mutlu, o boklu öğrenci evinden şu kocaman tertemiz anne evine geldiği için. Kliması açık, mamaları efsane, üç balkon var lan evde, hangisinde kıçını yaylandıracağını şaşırdı mutluluktan. 
Ben de Adana'yı çok özlemişim, bunu söyleyeceğim aklıma gelmiyordu hiç. Bugün Mersin'e gidiyorum, biraz tatil yapayım, ulan deniz suyuna hasret kaldım be! Kamuş'la da annem evde aşk yaşasınlar. Bu arada bloga bu tatilde baya baya yazacağım. 

3 yorum:

  1. Kamuran'a da Sana da iyi tatiller ...

    YanıtlaSil
  2. Merhaba.Blogunuz oldukça hoş ve dolu sizi yeni keşfettim ve takibe aldım.Zaman ayırmak isteyip bloguma uğrarsanız çok mutlu olurum.Sağlıcakla Kalın.

    https://dizifilmkitaptavsiye.blogspot.com/

    YanıtlaSil