Yolda kara kara düşünmeye başladık. Maalesef stres kontrolü konusunda berbat biriyim. Kendimle ilgili olan her konuda en kötüsünü düşünürüm. Sınava daha girmemişken sıfır alacağını aklından geçiren öğrenciyim maalesef. Evde silgimi kaybedince gidip yenisini almak yerine oturup karalar bağlamayı tercih ediyorum. Ya da ertesi gün hasta bakacaksam, hastamın şansıma hep psikopat çıkacağını düşünüp uyuyamam. Sorunlu bi asistanın olacağını, o gün hiçbir şeyin güzel olmayacağını... Deprem olsa sadece bizim dairenin yıkılacağını ve Kamuran'la beraber altta kalacağımı düşünüyorum bazen. İstemeden yapıyorum, bilerek yapsam gider bunları mı düşünürüm. Haaa, ama iş yakınlarıma gelince, "Sen nasıl bu kadar olumsuz olursun!", "Kendine gel, iyi düşün, iyi olacak!" diyorum. Tam bi 'dediğimi yap yaptığımı yapma' insanıyım sanırım.
Aklıma yine en kötüsü geliyor. "Ev sahibine de 'çıkıyoruz' dedik o kadar. Ya onca eşyayla sokakta kalırsak. Ayyy, şimdi arayıp 'çıkmıyormuşuz eheheh' mi diyeceğiz? Diyelim evden çıkmadık, ya İstanbul sallanırsa yine, bu sefer de... Tövbeee! Ayy bana bi şeyler oluyor, su mu alsak bi şurdan?" diye diye yolu bitirdim.
Evdeyim, bi o yana gidiyorum bi diğer yana. İçim şişti daha ikinci günden. Sonra bi sakinleşmeye başladım. Demet Akalın misali, burada tecrübe konuşuyor bebeğimmm yahu. Kendime gelmem lazım, yapabilirim, bi nefes alayım. Bundan öncekileri hatırla. Evi kiraladın, emlakçı eve temizlikçi geldiğini iddia etmişti, dolaplardan çıkardığın böcekleri hatırla. Emlakçı ve mafya olayını düşün, parana konacaklardı az kalsın. Sen neler atlattın ya. Ev sahibine kirayı vereceğini söyleyip senden beş ay kira alıp ev sahibine "Tolga'nın durumu yokmuş abisi, kira veremiyor sana." diyen sahtekarı hatırla, sen onu bile atlattın, ağzına sıçtın adamın. Yaparsın, bulursun.
Ertesi gün, okuldayken annem bi ilan gönderdi. Metroya bizim evden bi tık daha uzak duruyor ama gayet nezih bi yerde, üstelik ara katta. Adamı aradım, geleceğimi söylemek için. Yine aynı sahtekar ses tonu. Bu emlakçıların ortak bi dili ve konuşma tonu var sanırım, bi tanesine bile ısınamıyorum. Hepsi arkamı döndüğüm an kıçımdaki donu alacaklarmış gibi geliyor. Neyse, adama söyledim çıkışta geleceğimi. Bana resmen alttan alttan diyor ki "Hızlı olmazsan evi başkasına kiralarım." Sakin kalmaya çalıştım, o gün klinik günüydü, yine ameliyat formamla yollara düştüm.
Ofise girdim, minicik bi yer. Ulan var ya, emlakçı olmak vardı ya. Ne sürünüyorsam diş hekimliğinde anlamıyorum. Adam iki ev gezdirdi diye kira kadar bedeli hooop cebe atıyor. Ben onun kazandığı para için kaç gün çalışıyorum. Burada bile o Adanalılığım tuttu yani. Salak mıyım neyim, sucuk ekmekçiye giriyorum, çıkışında 'Tolga Sucukları' diye yer açasım geliyor. Böyle anlatınca sanki ticari zekası olan biriymişim gibi oldu ama elimde para olsun, tutamam. Biriktirmek falan, hiçbir zaman başaramadım, benimkiler hep lafta.
Aldı eve götürdü beni. Ev sahibi hemen altımızda oturuyormuş, bu durum bi tık korkuttu ama yapacak bi şey yok. Evin kapısını açtı, açar açmaz "Tutuyorum." dedim. Ev o kadar güzel ki! Güneş resmen evin içinde, her tarafı açık, odalar kocaman, mutfağa iki kişi değil artık bi ordu sığabilir! Odalar eşit büyüklükte, banyoyu yeni yaptırmışlar. Tek sorun, klozet için ayrı bi kabinimsi yer var. Amaaan, dedim; olsun. Bu eve değer kesinlikle, banyoyla tuvalet başka odalarda olsun, sıçarken ölmem ya.
İndik, ev sahibiyle tanışmaya. Yemin ederim, bu ameliyat formalarının bi büyüsü var. Beni de görmeniz lazım, bi havalı havalı duruyorum, gerekmedikçe konuşmuyorum. "Hastaneden geliyorum kusura bakmayın."lar bi şeyler. Ev sahibim yaşlı bi amca, adamla konuşuyoruz ama bi odaklanamadım adama. Birine benziyor ama kim kim... Hah, Kavak Yelleri'nde Mine'nin dedesi vardı ya, huysuz bi adam. Delirtiyordu herkesi, huyu benzemesin ama valla dıştan aynısı.
Sözleşmeler yapıldı, emlakçı tutturdu "Kefil getir bana." diye. Sana ben eşşeğin nikahından mı bulayım kefil, diyemedim tabii ki, gülümseyerek "Birkaç güne geliriz." diyip çıktım. Sonra o işi de hallettim, imzalar atıldı.
Kefille imza attığımız gün eve bi tekrar gittim. Hani metroya kaç dakika, minibüse kaç dakika, bi bakayım, geç kalmayayım her yere diye. Metroya yürürken bizim evden iki apartman sonra bi tanıdık geldi bana buralar. Haydaaa, bu minik yokuş, şu yol, şu apartmanın rengi. Derken, hassiktir! Lan burası benim eski sevgilimin evi! Komşu olmuşum yanlışlıkla! Sonra baktım bazı şeyler yoluna giriyor, umurumda olmadı. İsterse üst kat komşum olsun, kafamı sokacak yer buldum ya, şimdilik işin o kısmıyla ilgileniyorum.
Emlakçıdan nakliye şirketi numarası istedim, verdi iki tane. "Servet'ten selam söyle." dedi, indirim yapacaklarını söyledi. Adamın selamını söylüyorum, adam bi fiyat söylüyor bana, selam söylemesem sıçacak çarkıma sanırım. İkinci yer de keza aynı, anacım bu fiyatlara ne olmuş böyle, nakliyeciler de döndü köşeyi sanırım. Adanalı olmaaa, olmaaa! Hayır Tolga, daha götünü kaldıramıyorsun, neyin nakliyatçısı olmayı hayal ediyorsun acabaa! Sakin olur musun, gözündeki dolar işaretlerini kaldır çabuk!
İnternetten kendim bakmaya başladım. Bi yer, inanılmaz ucuz bi şey söyledi. Adamın sesi de güven vermiyordu, daha doğrusu anlaşılmıyordu, Taksim Dayı sandım, oradan vazgeçtim. Başka bi yer ikisinin ortasını söyledi, bi tık daha indirsin diye konuştum, kırmadı beni. Ayarladık her şeyi, salı taşınıyoruz!
Valla çok yoruldum, ciddi söylüyorum. Okulun stresi, taşınma telaşı, osu busu... Şu işi umarım sorunsuz halledebiliriz, bana şans dileyin. Hatta şans dilemeyin, kalkın gelin salı günü ev dizelim beraber.
Bir daha bu kadar sensiz bırakma bizi, bol şans her şey için :)
YanıtlaSilGeldim geldim, bu sefer gitmeye niyetim yok. Teşekkür ederim ^_^
SilTam Ankara'dayım be hacı. Ankara'da olsan gelirdim diyecektimmm ki tarihi fark ettim :D. Yeni evinizde güle güle ağız tadıyla oturun sayın blogger.
YanıtlaSilGelmeyi düşünmen bile mutlu etti, teşekkür ediyorum :)
Silokuldaki yakın erkek arkadaşlarından kumral olanı beğeniyorum selam söyle ona sanırım 4 kişisiniz :))
YanıtlaSilBen selam söylerim ama bence ona sen de söyle ^_^
Sil