18 Temmuz 2024

Kadıköy alarmlarla inlerken...

Kanal tedavisi uzmanı oluyorum, Diyarbakır'a atandım. Yine taşınıyorum. Ama bundan bahsetmeden önce yediğim son boku anlatmam lazım. 

***

Yine parasızlıktan mahvolduğum, "Acaba hangi şehre taşınıyorum?" diye merak ve stresten öldüğüm bi gün, yakın bi arkadaşım aradı. Daha önce Kadıköy'de kendisinin garson olarak çalıştığı ve güzel paralar kazandığı pub'ta eleman aranıyormuş. "Şehir belli olana kadar çalışmak ister misin?" dedi. Biliyorsunuz, garsonluk diyince de ben! Bu sefer eve de yakın, tek araçla 25 dakikada ordayım, Taksim'e kadar gitmeye gerek yok. "Tamam." dedim, "Kadınla görüşeyim." En fazla ne olabilir ki? (Bu cümle minvalinde ne zaman bi şey söylesem, başıma öyle geliyor ki...) Beğenmezsem ayrılırım. 
Kadına numaramı vermiş. Bu arada "Kadın biraz deli ama kötü bi insan değil, merak etme." dedi. Kadın gecenin bi saati şak diye beni aradı. İşte klasik sorular, "Tecrüben var mı? Olsun, bana iki gün bile fazla, ben tecrübesiz garson istiyorum." derken beni görüşmeye çağırdı bi yere. Bu arada kadından asla negatif bi enerji almadım. Belli, sıkıntıları var ama benlik problem yok. 
Kalktım, hazırlandım ve görüşmeye gittim. Kadının rahatsızlığı varmış, bi sürü ameliyat olmuş, tekerlekli sandalyede. Anladığım kadarıyla bu süreçte birçok şeyin boş olduğunu anlamış. "Param var ama bi boka yaramıyor."a getiriyor sohbeti. Tekamüle mi ermiş bi şey olmuş. "Evren seni boşuna karşıma çıkarmadı." falan diyor bana. Ablaaa bi dur, ben de çok matah bi şey sayılmam, evrene teşekkür etme hemeennnn, yanarız! Bir sene önce, kendisi bu kadar ciddi ameliyatlar geçirmeden önce Kadıköy'ün en işlek pub'ıymış ancak ameliyat olunca tüm işi yeğenine vermiş, o da içine sıçmış her şeyin. Şu an bomboşmuş, çok üzülüyormuş böyle olmasına. Bütün müşterilerini kaybetmiş, yeniden canlandırmak istiyormuş. (Bu arada haklı, dediği yere oturup bira içmişliğim çoktur, son bir senedir açık olduğunu bile fark etmemişim.) Bu zamana kadar çalıştığı herkesle sorun yaşamış nerdeyse. Kasadan para çalanlar, şişe şişe alkol çalanlar; hep karakolluk olmuşlar. Beni de "Kimseye güvenmeyeceksin!" diye tembihliyor. 
Anlaştık, "10 saate 850 tl, yeğenimle çalışacaksınız, bahşişleri ikiye bölersiniz." dedi. Beyoğlu'nda 700'e çalıştığım o anlar geldi aklıma, duygulandım. "Yarın öğlen 12'de pub'ın önünde buluşalım, direkt temizliğe başlarsın sen. Ben de kızımla geleceğim, sana yardım ederiz, ne nerde gösteririz. Bir saate de yeğenim gelir, beraber çalışır anlaşırsınız." dedi. Üstüne basa basa dedim ki "Bakın, benim iki günlük tecrübem var, daha kredi kartıyla ödeme bile alamıyorum." Sorun yokmuş, hatta öylesi daha iyiymiş, yeğeni bana anlatırmış her şeyi, tecrübeliler çok dolandırmış onu çünkü. 
Eve döndüm. Hemen kazanacağım parayla günlerimi planladım. 10 gün boyunca minibüs paralarını çıkarsam, kalanı kartıma yatırsam biraz rahatlıyorum. Geçen ay ekside kaldım ödeyemeyince, bana bi gülme geldi. Birkaç gün sonra da, veda partim için beğendiğim gömlek vardı, onu alırım. E tamam süper, zengin oluyorummm tanrımmmm!
Ertesi gün, iki dirhem bi çekirdek giyindim, tam dediği saatte pub'ın önüne geldim. "Tekerlekeli sandalyede sonuçta, arayıp rahatsız etmeyeyim, belki gelmek gitmek zordur." diyip beklemeye başladım. İşte insanlara selfie atıyorum, boş boş 101 oynuyorum, "Vayyy canım Kadıköy, ben geldim bee!" falan diyorum içimden. Ama kadın asla aramıyor ve gelen giden yok. Çeyrek geçe gibi kadını aradım, açmadı; yazdım, dönmedi. Beklemeye devam edeyim, dedim. Bu arada hava aşırı sıcak. Yarım saatin sonunda kadın beni aradı. İşte kaos tam olarak burdan sonra başladı.
-Alo, Tolga, nerdesin?
-Mekanın önündeyim, siz nerdesiniz? Yarım saattir bekliyorum sizi. (Bunu da bilerek söyledim, 10 saatim dolunca vınnnn uçmak için)
-Evdeyim canım. O zaman şöyle yapalım, sen eve gel, ben sana anahtar vereyim, git aç mekanı.
Pat diye kapattı telefonu. Yarım saat bu sıcakta beklettiği yetmiyor, bi de ayağına çağırıyor sanki dün konuşmamışız gibi. Bana öyle bi sinir geldi ki bi anda, gözüm seğirmeye başladı. Attığı konuma yürüyerek 12 dakika gösteriyor. Hayır, madem eve çağıracaksın anahtar vermeye, dün neden mekanda buluşacağımızı söyledin mal karı. Neyse, dedim; 850 tl'ye aşırı ihtiyacın var, ağzını açma, belli ki kadın bunadı, git anahtarı al. Kalktım, gittim. 
Kızı açtı kapıyı, anahtarı aldım, "Ay kolay gelsin." dedi, arkadan da kadın geldi, "Sen git, alt katta temizlik malzemeleri var, onları al, başla etrafı silmeye, geliyorum ben de arkandan, yeğenim de gelir birazdan." dedi. Ama benim suratımı görmeniz lazım, resmen terör estiriyorum. Sinir oldum, zekama hürmetsizlik yapılıyor gibi hissediyorum böyle durumlarda. 
Söylene söylene pub'a gittim. Kapıyı açtım, yeğeni alttan üstten her yerden kilitlemiş. İçeriye girdim ve hooop, olanlar oldu! 
İçerde alarm varmış meğer. Bi ötmeye başladı, Allah belamı versin bakın kaç gün oldu, hâlâ kulaklarımda çınlıyor sesi. Asla durmuyor, asla! Flaş açtım önümü görmek için, kumanda gibi bi şeyin önüne geldim, her tuşa basıyorum, asla durmuyor! Bakın, aklınıza ne ses getiriyorsanız onu beşle çarpın, öyle bi alarm düşünün. Kadını arıyorum, asla açmıyor; 37 kere aramışım kadını. Sen nasıl iki günlük garsona koca pub'ın anahtarını verip telefonuna bakmazsın abi, sen ne salak bir kadınsın. Yok yok yok; durmuyor alarm!
Aklıma ilk gelen insanı aradım. Beyoğlu'ndaki pub'ta beraber çalıştığım ablayı! Beni görüntülü aradı hemen, kumandayı gösteriyorum, bi tarafında ufacık 1968 yazıyor, onu gördü, onun üzerinden şifre deniyoruz. Asla durmuyor! 
İşi ayarlayan arkadaşımı aradım, o da hastada kanal yapıyormuş, çocuk ben kriz geçirdiğim için hastayı koltukta bırakıp Youtube'dan güvenlik sistemini çözmeye çalıştı bir saat. Markayı aramış, açan yok; kadını arıyor, açmıyormuş; "Kızına ulaşmak lazım." diyor, kızının numarası yok! 
Tam 45 dakika geçti. Bütün Kadıköy ayağa kalktı. Önce dönerciler geldi, sonra Köstebek çalışanları, yan taraftaki hediyelikçinin elemanları, kapının önünde arabalar durmaya başladı, insanlar toplanıyor ve ben içerde tek başıma kriz geçiriyorum. Dışarı çıktım, bildiğin bekleyenlere yalvarıyorum, "N'oluuur bilen varsa kapatsın şunu n'oluuur!" diye. Kimse bi şey bilmiyor, herkes bakıyor öyle. 
Bu arada polis gelirse sıçtım, sigortam da yok, atanıyorum, soruşturmam var. Daha garsonluktaki ilk günüm, içimden "Polise ne derim?" diye senaryolar uyduruyorum. Bildiğin uzak resimde hırsız gibi görünüyorum çünkü. 
O anda da apartmanda balkondan balkona kavga çıktı. Pub'ın üstündeki apartmandaki bütün Kadıköy teyzeleri balkona çıktı.
-Yeteeeer yeteeeeer! Beynimizi mahvettiniz öğlenin şu saatinde!
-Ay bu ne yaaa, kapatın artık şunu!
-Susun beee, çocuk da belli ki bilmiyor alarmı kapatmayı, ne bağırıp duruyorsunuz!
Ayyy, bi teyze beni savununca hemen gittim balkonunun altına. "Teyze," dedim, "Ben kadına ulaşamıyorum." Bu arada kadını herkes tanıyormuş, her gören "O zaman kızını ara." diyor. Kızının numarası yok, kızında ayrıca bi zeka da yok, insan alarm var demez mi anahtarı verirken. En son teyze dedi ki "Kapat kapıyı, belki durur." İçerden anahtarı aldım, çantamı aldım ve pat, alarm durdu! 
Tam o anda önümde koca bir bira kamyonu durdu, ayak ucuma altı kasa bira ve iki fıçı indirdiler, hiçbir şey söylemeden elime bir fatura uzattı adam, "Hadi kolay gelsin." diyip gitti.
45 dakika kulaklarımın kanadığı bir savaştan çıkmış ruhum, etrafımda litrelerce bira ve dağılmaya başlayan kalabalıkla pub'ın önünde kalakaldım. Bütün vücudum uyuşmuş gibi hissediyorum stresten ve kadın telefonlarını hâlâ açmıyor. Teyzeler bile aradı, yok kadın ortada!
Yirmi dakika bekledikten sonra kadın geldi. Önce kapının kapalı olduğunu gördü, sonra suratımı, "N'oldu?" dedi.
-Nerdesiniz siz? Defalarca aradım, neden açmadınız?
-Aradın mı? (Telefonunu çıkardı çantasından.) Ah canım, 30 kere aramışsın gerçekten.
-Bütün Kadıköy alarmla ayağa kalktı, insanlar toplandı buraya, neden bana bir alarm
olduğunu söylemediniz?
-Ah evet alarm vardı, di mi? Dur ben yeğenimi arayayım, ondan öğrenirim şimdi. Bira mı sipariş etmiş bi de, onu da sorayım...
Kadının sakinliği karşısında ellerim ayaklarım daha fazla titremeye başladı. Saygısızlık etmek de istemiyorum ama karşısında aptal yok. Yeğeni telefonunu asla açmadı bu arada, beş kere falan aradı. 
-O zaman ben bi kızımı arayayım, o biliyordur belki.
Ne 'belki'si yaaa! Abi, ben mekan sahibi olsam asla böyle olamazdım ya, çıldırmak üzereyim! Kızıyla konuşurken telefonu bana uzattı.
-Ay Tolga Bey kusura bakmayın ben alarm olduğunu söylemeyi unutmuşum size, işe dalmışım da. Şifre xxxx, kolay gelsin.
Bunlarda ailecek sıkıntı var ya, söylemen gereken tek bi şey var zaten 'kolay gelsin'den hemen önce. Ne bu rahatlık abi! 
Bana bi anda geldiler. Allahım, böyle anlardaki Tolga'yı hiç sevmiyorum ama gerçekten iyi sabrettim bence. Bundan 8 sene önce 4. Levent'teki ev arkadaşımı da bu yüzden dövmüştüm, hani bi çift vardı ya, bağır çağır sevişen. Onuncu uyarışıma rağmen beni takmayıp inleyerek uyandırdıkları için. Yine bana o sinir geldi.
-Yeğeninizi arayın. 
-Arıyorum da açmıyor canım ya. Senin var mı bir arkadaşın bugün sana yardıma gelsin.
-Anlamadım?
-Bugün sen tek kalma diyorum, yeğenim, kerata, açmıyor telefonlarını. Sen yanına birini bulsan mı fakülteden falan? Ben az ileriye kiracımla görüşmeye gideceğim de canım, bir iki saate gelirim.
-Ne diyorsunuz siz ya, ne fakültesi? Ben mezun olalı kaç sene oldu, fakülte mi kaldı; hem ne demek birini bulmak? Bana bakın, o yeğeninizi arayın buraya gelsin, benim asabımı daha fazla bozmayın. Beynimin içinde alarmlar hâlâ çalıyor, beni sakın germeyin daha fazla, ben gerilirsem sizi burada öyle bir gererim ki şok olursunuz. Alın şu anahtarı da, (anahtarı kadına verdim) bir daha da düzgün iş yapmadan, insan gibi iletişim kurmadan çağırmayın kimseyi buraya. Asabımı bozdunuz öğlenin şu sıcağında. Kiracıya gidecekmiş, ha ha ha, siz ne dediğinizin farkında mısınız?
Kadının gözleri büyüdü büyüdü, şoka girdi resmen. Etrafa bakmaya başladı, bi sürü kasa bira, fıçılar... 
-Ama şey... Biralar, bunların içeri konması lazım. Ben gideceğim şimdi, bunlar dışarda mı kalsın?
-(İtici bi şekilde güldüm.) Kaldırmayacağım. Niye belim ağrısın ki? 
Ve çıktım gittim. Bi daha da bu sektöre tövbe, benden bu kadar. Karşısındaki insanın bi insan olduğunu, duyguları, düşünceleri ve bi zamanı olduğunu unutan veya yok sayan herkesten nefret ediyorum. Dünyayı kurtaracak şeyin ne olduğunu bilmiyorum ama batıracak şeylerin listesini ezberden sayabilirim böyle insanlar yüzünden. 
Saygısız karı!!!! Sinirim geçmedi hâlâ!!!!

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder