2 Haziran 2017

O kurnadan bu kurnaya çirkef sıçramış!

Gecenin iki buçuğunda, sınavlara çalışmanın verdiği yorgunlukla koltuklara sığamadığım için Fındıklı'dan 70 liraya aldığım yer yatağıma uzanmışım, karşımdaki sarı çarşafımın bana gülümseyişini görmezden gelerek telefonumdan dizi izliyorum. Çocukluğuma döneyim, beni mutlu eden dizilerden birisi olsun diye de Sihirli Annem açmışım, zaten en fazla 11. dakikada uyuyakalıyorum. "Aman kimse rahatsız olmasın, aman duymasınlar, sonuçta çarşaftan kapı da yapsam dışarıya ses gider şimdi." diye düşündüğüm için de, o kadar kısık bir sesle izliyorum ki; karakterlerin ağzını okuyorum diyebilirim. Kaç dakika izledim inan bilmiyorum, en sonunda uykuya hazırlığın en güzel evrelerinden birine geldim. Hani tam uykuya dalacağın, eğer bir ses duyarsan uyanacağın ama duymazsan uykuya teslim olacağın an. Yarı uyur yarı uyanıktan biraz daha fazla uyur bir hâl.
Hah, tam o anda, bi inleme duydum, şak diye açıldı benim gözler. Önce bi idrak edemedim, "Lan bizim habara hubara hup Perihan Teyze yapmaz öyle şey, kimi yatağa attı oğlum bizim köpek Taci'yi mi acaba?" diyerek aldım telefonumu elime, kulağıma yaklaştırdım. Sihirli Annem terbiyesini hiç bozmadan devam ediyordu, Perihan Teyze Dudu'yu cezalandırmakla meşguldü. Şöyle yavaşça doğruldum yataktan, etrafa odaklandım. Aynı inlemenin daha yüksek seslisi geldi bu sefer, "ulan" dedim, "ben sizin ağzınıza sıçmaz mıyım!"
Geçen yazıda bahsettiğim sevişgen çift, o iğrenç sesleriyle yine halvettelerdi. Mutfakta da diğer ev arkadaşım ders çalışıyor, mesaj attım hemen, "Bu şaka di mi?" diye. Önce mutfak kapısı açıldı, sonra çarşafım; ev arkadaşım geldi. Arka fonda "Sana ninni dinletirim, inim inim inletirim" çalıyor resmen, kahpe kızı çocuk içeride artık boğazlıyor mu, tokatlıyor mu; kız nasıl bağırıyorrr, kendini Sasha Grey sanıyor sanırım, O allahın salağı oğlan da orada o kız inledikçe muhtemelen kendini Johnny Sins sanıyor, daha beter abanıyor. Midem bi bulandı, hayattan soğuduğum an olarak tarihe geçti diyebilirim. Libidomun içine sıçtılar deyyuslar, bahar gelmiş anladık kıpır kıpırsınız da abi yapmayın allah aşkına, bu nasıl bi sestir ki duyduğun an kafanda kim altta kim üstte betimleyebiliyorsun! 
Kusmak üzereydim ki, ev arkadaşım "Abi oha artık!" dedi. Bak, normalde beni başından beri okuyorsan çabuk sinirlenen birisi olduğumu anlamışsındır. Bu özelliğimle birçok arkadaşım eğleniyor hatta. Bi de, anneme söz vermişim, kesinlikle ortalığı karıştırmak, ayağa kaldırmak, insanların üstüne yürümek, son radde olarak da karakola düşmek yok. Az kalsın düşecektim birkaç ay önce, onu daha sonra anlatırım. Neyse, ben ne zaman böyle şikayet etsem, annem "Sakin ol, sen büyük olan ev arkadaşına söyle, o konuşsun. Sen yeter ki sus, aman oğlum, Adana'dan uğraştırma bizi. Sen sonradan geldin." falan diyor. Hayır, aynı kira bana da giriyor her ay, ama ben şu boktan odama daha bir allahın kulunu getiremedim çarşafımdan utanıyorum diye. En son, sanırım çocuk kızın dalağını yerinden çıkarıyordu, kız öyle bağırıyordu çünkü, durdum durdum "İĞRENÇSİNİİİİZ, BIKTIM ARTIK, MİDEM BULANIYOR SİZDEN. LAN SAAT GECENİN ÜÇÜ OLDU, UTANMAZLAR!" diye, yazlıkta gece saklambaç oynayan çocuklara kızan Orhan Amca gibi bağırmaya başladım. Hop, sesler kesildi. 
Yatağa yattım. Abi sağa dönüyorum, yok! İçimde kaldı bir sürü şey, annem yüzünden o kadar susmuşum ki, muhtemelen sabaha sivilcem çıkacak. Sola dönüyorum, "Şunu söyleseydim, şöyle deseydim, şöyle dövseydim, hadsizler, görürsünüz lan siz!" diyorum. Aklımdan türlü türlü işkenceler geçiyor, çocuğun pipisini koparıp kızın burnuna sokmak, kızın ses telleriyle çocuğu boğazlamak, öhömmm öhömm. Sabaha kadar uyayamadım, erkenden uyandım. 
Maalesef Tolga olmak, 'içinde tutamayıp atarlanarak ortalığı velveleye vermek' demek. Elimde değil, abi sakin bir insan değilim! 
Sabahın köründe geçtim bunların kapısının önüne, bağdaş kurup oturdum. Annem aramıştı, aradım kadını hemen. Sonra bir bağırmaya başladım, kızın inlemeleri benim bağırmamın yanında sinek vızıltısı gibi kalır. "Ağızlarına sıçmayan ne olsun, bu odanın kapısı açılsın bi, görecekler günlerini. Kimsiniz lan siz, yaşamak istemiyorum artık o iğrenç sesleri yüzünden! Ben raporluyum olum, ağzınıza tükürecem lan sizin!" temalı, yaklaşık yirmi dakika bağırdım. En son annem telefonda ağlıyordu, "Hemen arkadaşlarını arıyorum gelip seni evden götürsünler, ayyy allahımmm oğlum erkenden ölecem senin yüzünden!" diyip duruyor.
Mutfağa kurdum pusumu, çıkmalarını bekliyorum. Sesime uyandılar bu arada, kızı duydum "Noluyor ya?" gibi bir şey dedi çocuğa odada. 
Ve ikisi de odadan öğlen bire kadar çıkmadı! En son, bi baktım, Sashacığım çıkış kapıdan sessiz sessiz çıkıyordu Johnny ile sessizce vedalaşıp. Hazırladım kendimi, Johnny elindeki kaseye mısır gevreği koymak için mutfağa girdi.
O an içimden geçen tek şey, işkencelerimi gerçekleştirmekti. Ama aklıma annemin suratı geldi, bir de diğer ev arkadaşımın "Bu salağın babası eli her yere uzanan bir adammış, kendisine hakaret edenleri mahkemeye veriyormuş." demesi geldi. Hayır versin mahkemeye, kazanırım! Derin bi nefes aldım, eğer ters bir şey derse döveceğim, sandalyenin kolunu tutuyorum sakin olmak için. Kıçım sandalyede bile değil, atlayacağım üstüne.
Sandalyemde döndüm bunun olduğu tarafa doğru, "Sen benim bu dünyada gördüğü en saygısız varlıksın." dedim. Sohbeti aynen yazıyorum:
"Anlamadım?"
"İki kişi arasında kalması gereken ilişkileri, eğer etraftaki insanlara duyurmaya çalışırsanız ucuzlaşır; siz ucuz insanlarsınız."
"Ha?"
"Ben senin kız arkadaşının o iğrenç inlemelerini duyup hayattan ve cinsellikten soğumak zorunda mıyım? Gecenin üçünde, o seslerden görüntüyü şak diye aklıma getirip kusacağım anlar yaşamak zorunda mıyım? Sen kimsin lan?"
"Kem küm."
"Bu evde birisi sabah beşte uyanıp işe gidiyor. Her gece ikide o korkunç kahkahalarınız yüzünden uyanıp size bağırmak mı gerekiyor, laftan anlamıyor musunuz lan siz?"
Durdum şöyle, çocuğun o bakışını görünce bi durdum. Şey gibiydi, bilgisayar ekranındaki videolara bakıp kol kası yapmaya çalışırken babasına yakalanan ergen bakışı. 
"Tamam ya anladık, teşekkürler. Bitti mi?" dedi, densiz! 
"Evet, bitti, çıkabilirsin şimdi." dedim. 
Sonraki günler sevişmediler, ya da seviştilerse de ben duymadım. Hatta kahkaha da atmadılar, parmak ucunda yürüdüler, içeride insan gibi sohbet ettiler. Ve asıl bomba, bugün evden ayrıldılar!!!! 
Evet, yurt odamda nefret ettiğim oda arkadaşımın bir hafta boyunca her gün aklına girip en sonunda onu yurttan soğutarak yurttan göndermiş olabilirim ama bu performansı gerçekten beklemiyordum kendimden. Bi rahatladımmm, bi rahatladımm var ya; ne zor şey içinde tutmak, susmak. Dövecektim ama hem mahkemeden korktum, hem de gerçekten çok salak bi çocuk, dövdükten sonra üzülürdüm muhtemelen. O hareketleri, ıslık çalışı, giydikleri, tavırları, ya bakışı bile buram buram "Benim zeka seviyem eksi on bir." diyor. Hayır, sanki ben Aynştaynım da çocuğa laf ediyorum. 

Not: Tek isteğim, bir gün bi şekilde bloga denk gelsinler de "Ayy ne komik çocukmuş." diyerek birlikte beni okurlarken kendilerini anlattığımı anlasınlar. 
Not 2: Ayıptır söylemesi, ama söyleyeceğim, işleri en fazla otuz saniye sürüyordu. Ama otuz dakika gibi geliyordu, bana ne!

2 yorum:

  1. Ne pis bir öğrencilik hayatı yaşıyorsun
    Ben sabırla askerliği bekliyorum nasıl atlatacaksın acaba 😊

    YanıtlaSil