21 Ocak 2018

Olan yine bana oldu

İSTANBUL-MALTEPE'DE BİR ÇATI KATI/İÇ/GECE (2 EYLÜL 2016)
İlk olarak tam iki hafta önce okula kaydım için geldiğim İstanbul'a, bu sefer evimi düzenlemek için geldim. İnternetten bulduğum bir emlakçı, dört saat rötar yapan uçağıma rağmen beni Bostancı Köprüsü'nden aldı ve evime getirdi. Evi bildiğin bok götürüyor, telefonda söylediği "Eve temizlik yapan bir abla geldi, merak etme." cümlesi kocaman bir yalanmış, görür görmez anladım. İki metre boyumla tavanı yere yakın ev tutmanın cezasını da gelir gelmez çekmeye başladım, kafamı tavana vura vura sağ tarafı kocaman oldu.
Aylarca süren platonikliğim de yerini aşk acısına bıraktı. Öyle efsane bir şekilde reddedildim, öyle korkunç bir mesaj geldi ki; aklıma her gelişinde gözlerim doluyor. Uçaktan inerken bile "Onunla aynı şehirde nefes alıyoruz şu an!" diye sevinen biri, yarın ağlaya ağlaya yerleri silecek, dolapların içindeki böcekleri temizlemeye çalışacak, mahallesini keşfedip temizlik malzemeleri almaya gidecek. Üstelik daha faturaları üzerime almadım ve nasıl yapmam, nereye gitmem gerektiğini bile bilmiyorum. Koca şehirde hiç kimsem yok, hazırlık sınavı için gelen tek kişi benim sanırım. Her adımımda "O şimdi yanımda olsaydı böyle olmazdı, dünya neden böyle bir yer, Allahım bu acı ne zaman bitecek?" diye geçiriyorum aklımdan. Telefonumdaki acı veren bütün şarkıları sildim ama "E mi?"yi silemedim bi türlü. Durup durup dinliyorum, yarın temizlik yaparken nasıl bir halde olacağım kim bilir.
E5 YOLUNDA BİR MİNİBÜS/İÇ/GÜN (4 EYLÜL 2016)
Faturaları üzerime almak için yola çıktım, en son hasta olacaktım soğuk suyla duş almaktan çünkü. Doğalgaz bürosunu sora sora bulacağımı düşünüyordum ama altıncı minibüsteyim, cebimdeki para giderek azalıyor ve şoför beni unutup Tuzla'da indirdi, bildiğin Tuzla'da.
'Tuzla'ya hoş geldiniz.' tabelasının altına çökmüş ağlıyorum. "Beceremiyorum, yapamıyorum, olmuyor." diyerek. Bir de, aşk acısı öyle despot bir duygu ki; hayatımdaki her olumsuzluğun onun yüzünden olduğunu düşünüyorum: "Ben yanlış yerdeyim, adam beni unuttu çünkü o beni sevmedi! Cebimde param kalmadı çünkü o yanımda değil! Tuzla'ya yanlışlıkla geldim çünkü ben sevilmeyecek birisiyim!"
Son dakikalara kalarak fatura işlemlerini hallediyorum. Mutlu değilim, kendimden hoşnut değilim, umuyorum ki her şey güzel olur.
AYNI ÇATI KATI/İÇ/GECE (29 EYLÜL 2016)
Evden ayrılıyorum. Ev arkadaşı bulamadım ve annemler kirayı karşılayamayacaklarını anlatıyor. En yakın arkadaşlarımdan birisi şu an evimde ve ikimiz de çok hastayız. Yarın eve kamyon gelecek, kutulara eşyaları koymamız gerekiyor. İkimiz de gözlerimizi açamıyoruz, erkenden yataklara gidiyoruz, "Sabah erken uyanıp hallederiz." diyerek. İstanbul'un soğuğu öyle bir çarpıyor ki, aşk acısını bile unutuyorum boğaz ağrımdan ve ateşimden.
Bir yurda kayıt yaptırıyorum, yine aynı umut dolu sesimle "Belki her şey güzel olur." diyerek.
ZÜMRÜTEVLER'DE 910 NUMARALI YURT ODASI/İÇ/GECE (KASIM ORTALARI, 2016)
Oda arkadaşlarımdan birisiyle inanılmaz iyi dost oluyoruz, yediğimiz içtiğimiz ayrı gitmiyor. Ancak şunu çok iyi anlıyorum, yurt odası bana göre değil. Hiçbir şey yazamıyorum, özgür hissetmiyorum, temizlik görevlisi masada kitap bıraktığım için laf sokup duruyor, sinir krizleri geçiriyorum. Onca kitabı ne yapacağımı soruyorum, cevap veremiyor.
Diğer arkadaşımla aram iyi değil. Tanıdığım en faşist, en cinsiyetçi, en geri kafalı kişiyle tanışıyorum sanırım. (Daha beterlerini gördüm.) Birbirimize laf sokup duruyoruz. O kadınları aşağıladıkça ben ortalığı ayağa kaldırıyorum, gece beni yastıkla boğmazsa iyi.
Plan yapıyorum, şu bir hafta yakın davranıp onu odadan göndermeyi düşünüyorum. Yurdu kötüleyip buradan soğumasını sağlayacağım ve o da gidecek. Maniple etme yeteneğime güveniyorum, umarım başarırım.
Aşk acım hafiflemek yerine daha da kötü halde, her gün oda arkadaşıma bir şeyler anlatıyorum. Maalesef, anlattıkça büyüyor içimdeki şey. (Sana tavsiyem, birini seviyorsan çok az kişiyle paylaş, anlattıkça kazıyorsun içine çünkü.)
AYNI YURT ODASI/İÇ/GÜN (KASIM SONLARI, 2016)
Sabah uyanır uyanmaz oda arkadaşımın yatağının nevresimlerinin olmadığını görüyorum. Başarmışım, çocuk yurttan kaydını sildirmiş! Vicdan azabı çekmem gerekiyor mu bilmiyorum ama içim çok rahat. Yakın olduğum arkadaşımla beraber, aynı umut dolu ses tonumla "Her şey güzel olacak." diyorum, yine.
BEŞİKTAŞ-OKKALI KAFE-ÜST KAT BALKON/DIŞ/GECE (ŞUBAT ORTALARI, 2017)
Yurda, onca ulaşım zorluğu ve sıkıntıya rağmen, sevdiğim birisiyle beraber olduğum için mutlu mesut gittiğimi arkadaşlarıma anlatırken telefonum çalıyor. Oda arkadaşım, kendi üniversitesinin yurdunun çıktığını söylüyor ve ayrılmak zorunda olduğundan bahsediyor. Yıkılıyorum, bu sefer içimde kötü bir his var çünkü.
AYNI YURT ODASI/İÇ/GECE (ŞUBAT ORTALARI, 2017)
Giden arkadaşımdan sonra gelen çocuklardan birisiyle yine çok iyiyim, beraber çok gülüyoruz. Ancak o da gidiyor. Odaya anında yeni bir kişi geliyor. Milliyetçilik yapacak en son kişiyim ama gelir gelmez kendi ana dillerinde konuşmaya başlıyorlar. Ara ara bana bakıyorlar, ne dediklerini asla anlamıyorum. Kendimi resmen fazlalık gibi hissediyorum. Hakkımda konuştuklarını düşünmem de cabası.
Aynı gece, cips paketi sesiyle gecenin ikisinde uyanıyorum. (Hâlâ duyduğum zaman gözlerim doluyor, öyle bir travma yarattı bende.) Bir tanesi hatır hutur cips yiyor, diğeri güya sakız çiğniyor. Yemek yemeyi de mi öğrenmediler, diyorum içimden. Yorganı kafama kadar çekip duymamaya çalışıyorum.
Ayrıca, temizlik görevlisinden yine şikayet geldi. Masada kitap bıraktığım için. Türkiye'deki en idealist temizlik görevlisi bana denk geldi sanırım. Dolapta yer olmadığını anlatıyorum, "Yapacak bir şey yok." diyor, ağlamak üzereyim.
YURT BAHÇESİ/DIŞ/GÜN (MART BAŞI, 2017)
Bir haftadır arkadaşımın evindeydim. Mutlu değilim, bunaldım ve onun yanına gelmiştim. Okula bile gitmedim doğru dürüst, paso evde yatıp halimi düşündüm. Odamı değiştirmeye karar verdim, sanırım yapabileceğim en doğru şey bu.
Ancak sadece on dakika sonra aynı yurt bahçesinde bağırıyorum. Bildiğin bağırıyorum ama, avazım çıktığı kadar. Memurun tavrının rezilliğine, bana söylediği cümlelere, gevşekliğine. Bir sürü öğrenci başıma toplanıyor, herkes beni seyrediyor. Olanları telefonda anneme anlatıyorum, o da Adana'da beni merak etmekten mahvoluyor. Telefonla birilerini arıyor ve söylüyor: "Eşyalarını topla, 4. Levent'e gidiyorsun, abinin yanına."
Acilden gelmiş, burnu yara, elinde eczaneden aldığı ilaçların olduğu poşetin olduğu Tolga, odasına gidiyor ve eşyalarını toplamaya başlıyor. Dört koca valiz ve sırt çantaları.
"Aynı umut dolu ses tonu..." diye başlamama gerek yok sanırım.
4. LEVENT'TE BİR DAİRE-SALON/İÇ/GÜN (MART SONLARI, 2017)
Evde iki çift var, önce birinin yanına yerleşiyorum. Sevgilim yok, biraz kıskanıyorum evdekileri. Çocukları gibiyim, yan koltukta ben uyuyorum ama böyle olmayacağını hepimiz biliyoruz. Biraz daha mutluyum artık, ev arkadaşlarımı seviyorum. Diğer çiftle pek konuşmuyoruz, selamlaşmak dışında iletişimimiz yok. Odadan ayrılıyorum ve çözümü, salon kapısı olmadığı için duvarın bir ucundan diğer ucuna korkunç bir tonda sarı renk çarşafı çekip kapı yapmakta buluyoruz! Alttan üstten açık olsa da, dolabım olmasa da, kıyafetlerimi bir koltuğa sermiş olsam da, sonunda kendi odamdayım, mutluyum!
Ayrıca, Japonca kursuna yazılmaya karar veriyorum. Küçüklükten beri kendi başıma öğrenmeye çalışıyorum, biraz biliyorum ama geliştirmek istiyorum. Aşk acım hafifledi, biraz daha motiveyim. Dergilere yazı gönderiyorum, hatta yemek yapmaya bile başladım.
AYNI DAİRENİN SALONU (TOLGA'NIN ODASI)/İÇ/GECE (NİSAN BAŞI, 2017)
Arkadaşımla görüntülü konuşuyoruz, odamı ve çarşafımı gösteriyorum, gülüyoruz. Sessiz olmaya çalışıyorum, kimseyi rahatsız etmemek için. Birden, "Ohhhh!" diye bir inleme sesi geliyor. İçimden "Bu ses ne sesi?!" diyorum. Hemen arkasından art arda gelen ten tene değme sesleri ve yine "Ahhh, ohh!" sesi! "Şaka mı bu, bir dakika Can!" diyorum ve telefonu kapatıyorum.
Sevişebilirsin, istersen fantezi bile yapabilirsin de bir dur! Sen kimsin de beni cinsellikten soğutuyorsun! Midem bulanıyor, müzik açıyorum hemen.
30 saniye sonra bitiyor ama o 30 saniye bana 30 günmüş gibi geliyor. "Ulan," diyorum, "Ne çok çeşit insan var be!" Çocuk kendini Johnny, sevgilisini de Sasha sanıyor muhtemelen, şimdilik bir şey demiyorum.
TOLGA'NIN ODASI/İÇ/GECE (NİSAN SONU, 2017)
Japonca güzel gidiyor, kendimi mutlu eden şeyler yapmaya başladım sonunda. Yazılarımı yazıyorum, geceleri rahatım. Dizi olarak her gün Sihirli Annem izliyorum, neden bilmiyorum ama bana iyi geliyor.
Sihirli Annem'i açmışım, uykumun tam olarak dalma evresindeyim, sesleri hayal meyal duyuyorken; bir anda "Oooooh, aaaah!" diye bir ses! "Perihan Teyze Taci'yi mi götürüyor lan, n'oluyor?" derken, sesler yine aynı sevişgen çiftten geliyor. Uykum için savaş açacak birisiyim, gözlerimi kapatıp avazım çıktığı kadar bağırıyorum: "ULAAAAN SİZ NASIL İNSANLARSINIZ, İNSAN MISINIZ LAN SİZ, MİDEM BULANIYOR, YETER ARTIK YETEEEER!"
Sabahında bu evde olay çıkacak, diğer ev arkadaşlarım da benimle aynı fikirde üstelik.
ADANA OTOGARI/İÇ/GÜNDÜZ (EYLÜL'ÜN İLK HAFTASI, 2017)
Efsane bir 4. Levent macerasından (sevişgenler evden gidiyorlar) ve üç aylık tatilden sonra dönem başlıyor, İstanbul'a dönüyorum. Annemle sarılıp duruyoruz. Okulun açılmasına üç gün var ve ben kalacak ev bulmadım, aramadım, sormadım bile. Otobüsten iner inmez emlakçı emlakçı gezeceğim, valizim it ölüsü gibi üstelik. Yine her şeyim son dakika ancak huyumdan asla vazgeçmiyorum. Otobüse doğru yürüyorum.
MALTEPE'DE ÇATI KATININ OLDUĞU APARTMANIN -1. KATI-MUTFAK/İÇ/GÜNDÜZ (EKİM BAŞI, 2017)
Karşımda dünyanın en iyi ev arkadaşı adayı oturuyor. Çocuk inanılmaz sakin, hafif mahçup. Ev arkadaşı aradığımı duyar duymaz aradı, masada detayları konuşuyoruz. Yirmilik diş ameliyatı olmuşum, ben susuyorum daha doğrusu, o anlatıyor. Yüzüm gözüm şişmiş ama kira ikiye bölünecek diye inanılmaz mutluyum. Onca hadiseden sonra ev arkadaşım doğru dürüst birisi olacak, bundan güzeli olamaz yahu.
ADANA-YAZLIK BELDEDE BİR VİLLA-SALON/İÇ/GECE (14 OCAK 2018)
Dayılarım, kuzenlerim; hep beraber oturuyoruz. İstanbul'daki üçüncü evime çıkışım ve bir kere yurtta kalışım yüzünden, insanlar bende bir sıkıntı olduğunu düşünüyor. Dayım soruyor: "Ev arkadaşınla aran nasıl, nasıl gidiyor?" Kendi kardeşim olsa bu kadar övemezdim, başlıyorum: "Muhteşem, çok iyi, inanılmaz sessiz, her şey çok güzel, yarın arayacağım kira günü, konuşursun istersen, dünyalar tatlısı birisi."
Her şey, güzel gidiyor.
MERKEZ-TOLGA'NIN DAYISININ EVİ-SALON/İÇ/GÜN (15 OCAK 2018)
Kira günü, ev arkadaşıma kocaman mesaj atıyorum. Faturaları gönderiyorum, IBAN yolluyorum ve  ödeyeceği parayı yazıyorum. Telefonuna sık bakan bir çocuk değil, "Görünce nasıl olsa yollar." diyorum. Annem parayı iş yerinden ödüyor ve beni arayıp duruyor: "Hemen söyle de yatırsın parayı oğlum, yerine koymam lazım."
Ancak bütün gün, ev arkadaşımdan cevap yok, tek bir mesaj bile...
TOLGA'NIN DAYISININ EVİ-ÇOCUK ODASI/İÇ/GÜN (16 OCAK 2018)
Telefonum çalıyor, arayan ev arkadaşım! Hemen açıyorum, parayı yatırdığını söyleyeceğinden eminim. Hemen annemi arayıp parayı yerine koymasını söyleyeceğim.
Uzun uzun konuşuyoruz. Komitelerinden bahsediyor, hastalanmış, bronşları dolmuş, antibiyotikleri yeni bitmiş. Çok üzülüyorum. Evde sigara içmediğimizi söylüyorum ve hastalığının benimle bir ilgisi olup olmadığını soruyorum. "Hayır, saçmalama." diyor.
Telefonu kapatmaya yakın bana geçen yılın habercisi olacak o cümleyi bir çırpıda söylüyor: "Kanka ya, bu arada ben odamı boşalttım, evden ayrıldım. Dört gün oldu başka eve çıkalı, dizdim evi."
Bir on saniye bekliyorum, sadece "Neden?" diyebiliyorum. Yine ben ne yaptım, yine neden olmadı acaba?
"Doktor daha havadar ve yüksek bir yerde olmak zorundasın, dedi çünkü. Odamı iyi havalandırmam lazımmış. Annem de hemen başka ev tuttu bana. Kusura bakmadın, di mi?" diyor.
Telefonu "Geçmiş olsun." diyip kapatıyorum.
Yine aynı umut dolu ses tonumla, "Her şey güzel olacak." demeye çalışıyorum. Olacak, olmalı, ya yine olmazsa...


4 yorum:

  1. Ah be saclikeladam, şu orda burda milletin anlata anlata bitiremediği hayatın 'iyi ki' leri artık seni de bulsun yahu, bunu o güzel kalbinle o kadar çok hakediyorsun ki♥

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Çok teşekkür ederim, asıl sana kocaman kalp ^_^

      Sil
  2. Bu kadar iyi bir kalp sonunda en güzellerini bulacak inanıyorum. ☺
    Üzülmeye inan değmez.

    YanıtlaSil