16 Temmuz 2023

İstifa ettim! Sonrası mı? Sonrası 'hayırlısı'

Birkaç yerle görüştüm. Şartlar berbat, piyasa çok kötü. İşverenlerin tavırları korkunç. Her görüşmeden sonra arkadaşlarımın "Nasıl geçti???" sorusuna attığım ses kayıtlarındaki küfür dozum yükseldi. Kimse 'diş hekimi' aramıyor, resmen 'köle' arıyorlar. 
Önce bi yer aradı cv'mi gönderdikten sonra. Zaten hemen aradıkları için gururum fena okşandı. Yer Cadde'de, hemen başladım hayal kurmaya. İşte eve yürüyerek dönüyorum, yürüyüş yaparak kilo veriyorum, cadde insanı oluyorum bi anda, zaten gelen hasta profili de iyidir, eve dönerken macro'ya uğrayıp avokado alıyorum... Görüşmek için randevulaştık izin günümde. Yakın arkadaşlarıma anlattım gideceğimi, "Ben de görüşmüştüm orasıyla." dedi ve şartları anlattı. Anlattıkça "Hassiktir lan ordan!" diye bağırmaya başladım. Paşalarıma bak sen. Aradım, "Şartlarınızı duydum, kesinlikle gelmeyeceğim." dedim, yüzüme kapattılar. 
İlk yer böyle elendi. "Yılmak yok!" dedim, bakınmaya devam ettim. Sonra bi yer daha aradı, eve tek minibüs, e5'in dibi. İçerisi fotoğraflardan iyi duruyor, yorumlar da iyi. Görüşmeye gittim iş çıkışı, nasıl heyecanlıyım anlatamam. "Bu sefer olacakkk!" diyorum, "Oldu bu iş!" Klinik sahibi geldi. Kağıda şartları yazmaya başladı. Eski çalıştığım kurumsal yerden daha kötü, kesintiler tamamen aynı, bi de gülerek anlatıyor bana. Ben "Gerçekten bunları kesiyor musunuz?" diyorum, adam "E evet, tabii ki." diyor. Böyle karşısında ellerimi dişlerimi sıkıyorum. "Tek gün tatil, 3 gece nöbeti." diyor, "Ulan ben o zaman niye işimden ayrılıyorum!" diyorum. Birbirimizden kesinlikle elektrik alamadığımız için hiçbir şey demeden ayrıldık. Bi de adam çok heyecanlanmıştı bizim okulu beş senede bitirebildim diye. 
Sonra eve yine tek metro ama bi tık havaalanına yakın bi yerden aradılar. "İsmi bi tanıdık lan buranın." derken bi baktım çok yakın bi arkadaşımın çalıştığı klinik. Hemen aradım arkadaşımı, "Böyle böyle." dedim, şartları söyledi. Hiç fena değil, hatta baya iyi. Oradakilerle de görüşmek için randevulaştık. O arada da bayram tatili başladı, ben Bozcaada'ya gittim. Tatilin son günü meze tabağım önümde, tıkınıyorum, arkadaşım aradı. "Tolga yaaa, almışlar birini. Aşırı üzüldüm. Yeni gelen kızı da hiç sevmedim yaaa!" dedi. 
Resmen kalbimin kırılma sesi Çanakkale'den duyuldu. İçimi müthiş bi karamsarlık kapladı. Yeni yer aramayı bırak, meslekten buz gibi soğudum. "Lanet olsun ya!" dedim, "Ben mesleği bırakıyorum abi, reklam yazarı olacağım!"
Yazdıklarımda abartı hiç yok. Reklam yazarlığı öğretmenime yazdım, iki sayfa bi mesaj, "Ben mutlu değilim, mesleği bırakmayı düşünüyorum." dedim kısaca. O da bana dünyadaki bütün mantıklı insanlar gibi "Tolgacım, yeni bi iş bulmadan sakın iş yerinden istifa etme." dedi ve bana birkaç yerden bahsetti. 
Şimdi hooooop, bundan tam bir yıl iki hafta öncesine gidiyoruz.
Okul bitmiş sonunda, son gün tüm puanları tamamlamışım, diplomamı alışım kesinleşmiş. Üzerimde inanılmaz bir mutluluk var, bir ay sonra da mezuniyet var, hayatımın en güzel dönemi. Onlarca kursa gitmişim, o yoğunluğuma rağmen delilerce yazmışım, her şey çok güzel. Sporla 12 kilomu da vermişim, keyfimden ölüyorum. 
O arada 3 ay kadar Reklam Yazarlığı Kursu da almışım, "Ben mesleğimi bulmuşum." falan yapıyorum herkese. Mimar arkadaşımla beraber hemen bana bi cv hazırladık, reklam ajanslarına göndermek için. Kocaman bir mektupla, "Ben aslında diş hekimiyim ama bu meslek için yaratılmışım, n'olur beni işe alın!" temalı, cv'mi ajanslara göndermeye başladım. Yaklaşık on tane yerden sonra beni aradılar bi yerden, "Sizi çok merak etti ajans sahibi, görüşmeye gelir misiniz?" diye. "Ah." dedim "Bebeğimm, koşarak gelirim!"
Yer Fulya'da. Fulya'ya bayıldım bu arada semt olarak. Sadece bi tık sapa, mutlaka bi yerde inip baya bi yürüyeceksin. Ben de karşıda oturuyorum, Bostancı Lunapark'ın oradayım. Bi tık gidiş geliş zor ama yazma aşkına değer yaaa! İş görüşmesine gidene kadar sular içinde kaldım bu arada. Kadın beni yolda duş aldım falan sanabilir. 
Hemen bi dipnot geçiyorum. Tam o aralar, ev sahibimiz bizi evden çıkarıyor, kesinleşti, kiralar uçmuş vaziyette. Minimum altı yedi oldu (şu an 15 oldu), ben ikiye oturuyordum. Ve annemin net kararı, "Eğer yeni eve çıkmak istiyorsan çalışıp kendin ödersin, altı sene ebemizi ağlattın, yetti artık!" Kadın da haklı, hiçbir şey diyemiyorum. 
Ajansa gittim. Tam böyle derste anlatılan gibi, inanılmaz güzel, herkesin kendi bilgisayarı var. Baya baya konuşuyorlar "Şu marka için şu hazır mııı?" falan. İçim bi hoş oldu. Ajans sahibi geldi. İşte uzun uzun konuştuk. Çok şaşırdığını, yazdıklarımı merak ettiğini, yaptığım şeyin büyük cesaret gerektirdiğini ve inanılmaz saygı duyduğunu söyledi. Yazdıklarıma baktık beraber, beğendi, kadının yüz ifadesi çok tatlı bu arada, o beğendikçe ben mutlu oluyorum. O an ben tabi başladım hayal kurmaya. Çoook büyük bi reklam yazarı olmuşum, işte 'hem diş hekimi hem reklam yazarı' diye beni Gör Beni'ye çıkarıyorlar, Armağan Bey'le sohbet ediyorum. Sonra şartları söyledi...
"Üç ay boyunca bin tl veriyoruz, sonra işe alıyoruz..." Sonrasını dinleyemedim maalesef.
Bin mi? Ulan benim Marmaray param daha fazla binden! Yeni evimin kirasını bırak, faturaları bile ödeyemem ben bununla! Üç ay bi de... Kibarca reddettim ve eşek gibi klinik aramaya başladım. Sonra da istifamı geçen hafta verdiğim yeri buldum. 
.....
O meze tabağıma bakarken aynı dönemeçteydim işte Bozcaada'da da. "Yine denemeliyim ya şansımı başka sektörde." dedim, karşımda arkadaşım var, inanılmaz mutsuzum, tatilini de rezil ettim çocuğun son gün. Sonra annemi aradım, "Ben mesleği bırakıyorum." dedim, "Yazar olucam ben!" dedim. Artık kadın bu cümleyi duymaktan o kadar bıktı ki... "Ne bok yersen ye oğlum ama n'olur aç kalma, mutsuz olma." dedi. 
Ertesi gün arkadaşım tekrar aradı. "Kız istifa etti bi günde. Gel görüşmeye hemen." dedi. Hooop benim ruh hali değişti mi anında. Tekrar diş hekimi oldum mu... "Tamam canım Pazartesi geliyorum hemen." dedim mi ben... 
Kalktım görüşmeye gittim. Bi geldim, kimse yok. Ne klinik sahibi ne resepsiyonda beni arayan kişi. Çıkmışlar beklemeden. Yaptıkları çok ayıptı, sinirlerim inanılmaz bozuldu. Cehennemin dibinden kalktım geldim çünkü, yetişemem diye kıç kadar yolu taksiyle geldim. Resepsiyondaki diğer kız özür diledi ve aradı birilerini. "Ben sizinle görüşeceğim, kusura bakmayın." dedi. 
Neymiş, klinik sahibi önce bir ay kendisini izlememizi istiyormuş. Anestezi yaptırıyormuş, küçük işleri veriyormuş. Ben bi afalladım. Ulan ben sadece bi cumartesi günü 20 hasta baktığımı biliyorum eski iş yerimde, üç odaya ayrı ayrı hasta oturtup! Ne izlemesi, ben yeni mezun muyum! Ki onu da geçtim, zaten okulda biz üç sene hasta bakıyoruz, yeni mezuna dahi izletmek ne demek! Kibarca kesinlikle izlemeyeceğimi, bir senedir dur durak bilmeden hasta baktığımı, aradığım şeyin bu olmadığını, başhekime bunu aynen iletmesini söyledim. Beni oradan da aramadılar tekrar. 
En son, artık kendi çalıştığım yere şükrederken, beni bi yerden aradılar. İnanılmaz kibar bi şekilde görüşmeye davet ettiler, cv yolladığım ilk yerlerden, ben cevap alamam sanıyordum hatta. Sonra bi baktım, okuldaki asistanlarımdan birinin çalıştığı yer. Eve aşırı yakın, yaptıkları işler güzel, yorumlar iyi. Kalktım görüşmeye gittim. Asistanıma sormuşlar beni, o da bana referans olmuş. Referansla gidince şartları dahi ben belirledim resmen. İçime inanılmaz sindi ve kabul ettim. 
İstifa ettim kabul ettikten sonraki gün, mektubumu yazdım. Herkes şok oldu. Ben de çok üzüldüm ama bazen risk almak gerekiyor sanırım daha mutlu olmak için. 
Haftaya pazartesi başlıyorum yeni yerimde. Umarım, her şey çok güzel olur. 

2 yorum:

  1. Sevgili USKA, Ben de ilk iş yerimden ayrılırken çok üzüldüm ve gereksiz bir risk mi aldım niye böyle bilinmezliklere doğru yol alıyorum diye düşündüm. Sektör ve hatta şehir değiştirdim bir de. 6 ay oldu ve şuan hiç pişman değilim. İnsan gereken zamanlarda gereken riskleri almalı hele de gençken. Umarım sen de hiç pişman olmazsın,
    Sevgiler

    YanıtlaSil