Hah, o gün geldi. Birkaç saat sonra doğum günüm olacak. Geçen sene, aynı yazının 'yüzleşmesi'ni yazmıştım. Ben yazarken o zaman çok ağlamıştım, bir sene sonra 'çözülme'sini yazarken bu sefer gülümsüyorum.
şu koca kafalı şaşkın suratlı, "benim burda ne işim var lan?!" diyen bebek benim |
Geçen seneki yazıyı yazarken yurt odamda tek başıma bilgisayarımın yanımdaki abur cuburları yiye yiye ağlıyordum. Şimdi, maalesef internet alacak param olmadığı için en yakın arkadaşlarımdan birinin evine gelip komşunun internetine kaçak bağlanarak yazıyorum. Hmm, bi bakalım. İnternetsiz olsa da ve hâlâ internet için kumarhane, kebapçı, çayhane ve arkadaş evleri gezsem de, kendi evime çıktım mı, çıktım. Bir ayı doldurmak üzereyim, üst komşumu polise şikayet etmeyi ve karşı komşuma kafa göz dalmayı düşünmem dışında herhangi bir olumsuzluğum yok. Evet, yine her şeyi tek başıma yaptım, acayip yoruldum, yorgunluktan o kutuların, pisliğin arasında uyuyakaldım, yine hayvan gibi para saçtım, yine çok didindim ama sonunda oldu. Elimde otuz beş kilo valizle emlakçı emlakçı gezip sinir krizleri geçirerek evi buldum, ilk çıktığım apartmanın bu sefer giriş katı oldu ama olsun, döndüm dolaştım yine buraya enk geldim, "Vardır bunda da bir şey." dedim.
Sonra... O Tolga Tilbe yaratan platonikliğime rağmen ders çalışıp kazanana kadar helak olduğum bölüme sonunda başlayabildim. Yaptığım ilk dişlerden kaldım, sabun kokusundan nefret ettim, hafiften zorlanıyorum ama sevdim. Hatta beklediğimden daha düzenli çıktım bile diyebilirim. Bazen amfide olduğumu unutup lise mantığıyla, sorulan sorulara bağıra bağıra cevap vermeye bile başladım, sanırım hafiften dikkati çektim.
Senaryo yazmaya da başladım, hayallerimi büyüttüm, tiyatro oyunu yanına sinema filmi de ekledim. Kendime uygun bir karakter yaratmaya uğraşıyorum. O sabun yaparken ezik ezik oturan ben, bir arkadaşımın bana yandan Radyo Tv okuduğumu belli eden bir soru sormasıyla, hooop, bir anda dikleştim, başladım anlatmaya! Ezik Tolga öyle güzel yok oluverdi ki, mutluluk sarhoşu oldum. Sonunda o bölümde kazasız belasız ikinci sınıfa geçtim, yeni kitaplarımı aldım, kokladım, sarıldım.
Yazınki olaydan sonra acayip acı çektim, ama bir haftada kendime geldim, toparladım. Geriye tonlarca yazı bırakan bir tecrübe oldu ama yapacak bir şey yok, birçok şey öğrendim, olgunlaştım. 'Bir ben var ki benden öte, benden ziyade' sözündeki 'benden öte ben'i görmüş oldum.
Accccayip gezdim, Kıbrıs'ı tavaf ettim, İstanbul'u mahvettim. Önce görgüsüz gibi her şeyimi paylaştım, sonra akıllandım, yavaş yavaş duruldum.
Bi de, çok mutluyum, huzurluyum ama nedenini şimdilik söylemem.
Yani anlayacağın, ben sonunda yirmi oldum. İnsan iki heceden korkar mı be, 'yirmi' benim korkulu rüyalarımın başkarakteriydi yemin ederim! Şu çubuk krakere benzeyen sıfatım ve deve gibi boyumla; pişmanlığı, sevinci, 'iyi ki'si, 'keşke'si, sinir harbi, mutluluk sarhoşluğu ve daha nicesiyle; hayvanlar gibi eğlenip bi acayip üzüldüğüm on dokuza sonunda veda ettim. Önümde şu an yaş pasta ve mum yok, hatta sanırım arkadaşım benden de fakir, karşıda sadece mayonez ve salça görüyorum çünkü, o yüzden dileğimi buradan dileyeyim. Yirmi abi, büyüksün, yücesin; hani o yatağıma yatıp kafamı yastığa koyduğum anda kurduğum birçok hayal var ya, hah, onlardan birkaçı gerçekleşse çok efsane olur be. Eyvallah abi.
Şu yazılarındaki samimiyet çoğu insanda yok. Bir gün yüz yüze de tanışırız inşallah. Yeni yaşın sana sağlık, mutluluk ve hayallerini gerçekleştirecek imkan versin.
YanıtlaSilUmarım tanışırız, çok ama çok teşekkür ederim ^_^
Silbu yazıyı geç okumuş olsam da doğum günün kutlu olsun :) hayallerini gerçekleştirdiğin , iyisiyle kötüsüyle dolu dolu yaşanmışlıklarla geçireceğin güzel bir yaş dilerim sana :)
YanıtlaSilÇoook teşekkür ederim! ^_^
Silİyi ki doğmuşsun :)
YanıtlaSilTeşekkür ederim ^_^
Sil