11 Haziran 2018

Yeni evim umarım son evimdir!

Buraya şu yazıyı yazdığım gün, gezmek için aklımda olan evlere gittim. Bi ayrıntıyı yazmadan geçmeyeyim, emlakçı kadına "Saat 10'da orda olurum, beraber evleri gezeriz, olur mu?" diye tembih ettim. Ben gittiğimde kimseyi almasın, ben de orada oturup beklemeyeyim, zaman kaybetmeyeyim diye. Neticede beş günüm kalmış, ortada ev yok, üstelik şu an kaldığım evi de boşaltmamışım. Ama ne oldu... Emlakçıya tam 7 saat geç kaldım! En son kadına telefonda ağlıyordum "Hemmmennn geliyoroooom, çok özür diliyorooom." diye.
Nefesler içinde emlakçıya vardım. Kadının bana ev gezdiresi varsa bile tipimi gördükten sonra gitmiştir. İki metre boyunda bi zürafa, anammm anammm terler içinde, gergedanvari sesler çıkarıyor. "İki tane ev göstereceğim size, ikisi de buraya yakın. Beğenirseniz ev sahibini arar, fiyatta yardımcı olmasını isteriz." dedi. Kalktık, gezmeye başladık.
Semt inanılmaz güzel. Evler kadının dediğine göre metroya da minibüse de yakın. Hemen aklımdan "Hmmm geceleri sürttükten sonra tek minibüsle evdesin, korsan taksilere para bayılmaktan kurtuldun." diye geçirmeye başladım. Bi yandan da dua ediyorum aradığım gibi bir yer bulabileyim diye.
İlk eve geldik. Ev bahçe katı diye geçiyor ama bir kat aşağı iniyorsun zeminden. Biraz fazla karanlıktı sanırım, içime hiçbir şekilde sinmedi. Benim şu anki evim de yerden biraz aşağı, bazı odalarımdaki o karanlığı bildiğim için gözüm korktu açıkçası. Ama ev kocamaaaan. Ciddiyim, ben bu evi tutsam beş kuruş param yok, ölsem eşya dolduramam. Bahçede bi teras yapmışlar, o kadar güzel ki! Biraz temizlense bütün yazımı orada geçirebilirim, diye düşündüm ama bu aydınlık olmayışı maalesef evin üstüne bi çizik attırdı.
İkinci eve gittik. Daha kapıdan girer girmez, Allahımmm, içime bir güneş doğdu. Cephesiyle alakalı sanırım, güneş hâlâ evin içinde sanki, o denli aydınlık. Üstelik dört katlı bi apartmanın üçüncü katı, eğer tutarsam hayatımda ilk kez ara katta oturmuş oluyorum. Metro ve minibüsün hemen ortası, konumu da güzel. Odaları gezmeye başladım. Ev sahibi, evi daha yeni almış, içini yaptırmış hemen. Ufacık bir balkonu bile var, oraya masayı atıp bütün yazı geçirebilirim.
Kadına bu evi beğendiğimi söyledim. Kirası ayırdığım bütçenin üstündeydi. Ciddi olduğumu ve indirim istediğimi söyledim. Büroya vardıktan sonra ev sahibini aradık. Adamla önce kadın konuştu. Bu arada, kadın bana "Düzgün yüzlü bir kardeşimiz." dedikçe, "Düzgün yüz nasıl oluyor lan, benimki gibi mi be! Orman kaçkınıyım mübarek." diye düşünüyordum zaten. Kadın istediğim gibi bir indirim yaptıramadı adama, telefonu ben aldım.
En son bu kadar yalvardığımda, ilkokulda Kızılay kulübü toplantısı yerine arkadaşlarımla döner yemeye gittiğimde yok yazılıp disipline gittiğim için müdür yardımcısı karşısında ağlıyordum. Neler diyorum adama, sevap yapmaktan girdim, iyilik ayından çıktım yemin ederim. Sonunda adam çeneme dayanamadı sanırım, istediğim indirimi aldım! Ve evi tuttum!
Ama birkaç yalan söylemek zorunda kaldım, emlakçı kadın beni buna itti çünkü. Sanki bunları söylemesem evi vermeyecek gibilerdi vallahi. "Diş hekimliğini bitirmek üzereyim." dedim, halbuki daha yeni başladım, 4 yılım var... "Annemle yaşayacağım yaaa, evet evet genelde o olcak evde." dedim, annem Adana'da... Komisyonu indirsin diye "Bakın kaç tane emlakçı gezdim, bi sizde böyle iyi hissettim." dedim, bütüüüün emlakçılara zaten aynısını söylüyorum. "Eğer komisyonu indirirseniz çok büyük bi iyilik yaparsınız, zaten aşırı şeker bi kadınsınız." dedim, içimden kadına neler neler sayıyordum elli liranın hesabını yaptığı için.
Evi tuttuktan sonra arkadaşlarımı ayarladım, önceki gibi sürünmemek için bu sefer yardım istedim. "Pazar günü saat 2'de attığım konumda oluyorsunuz, evin temizliğini bitirip eşyalara bakmaya gidelim." dedim. Saat 2 oldu, benim ruhsal sıkıntılı arkadaşlarım aradı, "Tolga yaa, hava çok sıcak, istersen akşam 6 gibi evde olalım, her yeri tertemiz yapıp sabahlarız, bi yerlerde otururuz." dediler. Tamam, dedim. Sonra ben bi uyumuşuuum, uyandığımda saat 7'ydi! "Sıçtın Tolga, mahvedecekler seni." dedim, telefona bi baktım. Sıfır arama, sıfır mesaj. Hemen aradım, "Togi hemen çıkıyoruuuz." dediler. İşte benim arkadaşlarım, sadece benim yapacağım bi hareket çünkü bu "Hemen çıkıyoruum." yalan söylemesi.
Benim evden viledayı aldım, şişe şişe temizlik malzemesi aldım, kocaman bi örtü aldım üzerine otururuz diye, yeni eve gittim. Tabii ki kayboldum bu arada, yer yön sıkıntılarımı sonra gözden geçirmeliyim. Yiyecek bir şeyler de almıştım ama onları beklerken midem kazındı, yarısını yedim vallahi. Ve saat 6'da diye ayarladığımız buluşmamız, saat 11'de gerçekleşti... Benim arkadaşlarımla buluştuğum tamamen aklımdan çıkmış, tabii ki bana benzemek zorundalar!
Herkes bir odayı aldı, ben de tuvaleti seçtim. En son, çamaşır suyu kokusundan içerde bayılıyordum fayansların üstüne "Annecim annecimmmm!" diyerek. Bildiğin takıntı yaptım, ellerim acıyor hâlâ ovalamaktan.
Bu arada, dünyanın en güzel şeyi dostluk. Birilerinin yanında olduğunu bilmek, desteğini hissetmek çok güzel değil mi ya? Arkadaşlarımı mutfak dolaplarını, yerleri, camları ovalarken görünce gerçekten çok duygulandım. Yalnızlık gerçekten korkutucu sanırım benim için, sabaha karşı dörtte çamaşır suyu kokusu eşliğinde dünyanın en salak şeylerine beraber güldüğüm birileri olmasaydı ne yapardım bilmiyorum.
Evim artık temiz, sadece eşyasız. Bugün de eşyalara bakmaya gideceğim. Çok merak ediyorum bu yaz neler olacağını.

4 yorum:

  1. Hayırlı olsun efendim. Bir sonraki maceranızı heyecanla bekliyoruz :)

    YanıtlaSil
  2. Hayırlı olsunn :) umarım yeni evinde mutlu olursun.

    YanıtlaSil