28 Haziran 2014

MİM - Cevapsız Sorular

Çok sevdiğim Spoti beni mimledi.. Mimdeki sorular da cidden aşırı güzelmiş, o yüzden severek cevaplayacağım, hadi bakalım..

♫ Her şey hakkında bir şey mi, bir şey hakkında her şey mi?
Yaz geliyor, yazığa gidicem oğlum. Bir iki bir şey öğreneyim de her şey hakkında, sohbette susmiyim. Her konu için zaten bir bilgi öğrensem, ben üzerine bir sürü şey ekleye ekleye yolumu bulurum.

♫ Kendini hiçbir şeyde yeterli hissetmemek duygusunu iyiye yorabilir miyiz?
Yok yahu, bence o çok iyi bir duygu değil. Bazen insan -bazen olmak koşuluyla- "Vay be, başardım bu sefer, tam olarak istediğim gibi oldu." demeli diye düşünüyorum. 

♫ Kendini sınıf birincisi olan komşunun çocuğuyla mı yoksa notları kötü olan komşunun çocuğuyla mı kıyaslamak daha doğrudur?
Soruları hazırlayan insan bana ulaşabilir mi, lan ne güzel sorular bunlar, röportaj falan yapacam. Bence ikisi de yanlış. Her insanın rakibi kendisidir bence. Ben ilk yazılıdan 10 aldıysam diğerinden 11 almaya uğraşırım, yanımdakinin 90 alması beni ilgilendirmez açıkçası. Tek rakip, tek kıyas kendimizdir!

♫ Aşk; satranç mıdır yoksa tavla mı?
Uzun ilişkiler, alışkanlığın ve "bak şimdi böyle davranabilir." düşüncesinin verdiği rahatlıkla satranç ancak yeni başlayan bir ilişki kesinlikle tavla, bir sonraki sayı kimden ve nasıl şekilde gelecek, bilmiyoruz çünkü.

♫ Meslekten keyif almak mı, keyif aldığın şeyi meslek edinmek mi?
Keyif aldığın şeyi meslek edinmek. Zaten sonrası geliyor ama şey durumu da var ha. Hani artık keyif verenler alışkanlık olduğunda değeri yavaş yavaş kayboluyor da sıkmaya başlıyor ya. Offf kafamda deli sorular.

♫ Olimpiyat stadında ilgisiz yüz binler mi, küçük bir sahnede coşkulu otuz kişi mi?
Küçük bir sahnede 30 kişi beni daha çok mutlu eder. 

 Doğru anı beklemek mi, doğru anı yaratmak mı?
Ben "Beklemek başarmanın yarısıdır." diyenlerdenim ama söz konusu şey doğru an olunca sanırım yaratmak kesinlikle daha iyi. Eneee spotiylen aynı cevabı vermişiz ha.

♫ Kendini eleştirmek mi, kendini şımartmak mı?
Kendini eleştirmek. Bazen kendimi o kadar çok eleştiriyorum ki, aynaya bakıp "ühüüü lan sus artık" diyesim geliyor. Kendimi şımarttığım an neredeyse çok az.

 Tevazu erdem midir, kendine haksızlık mı?
Erdemdir. Kendine haksızlıkla bir alakası yok bence. 

 Tatmin olmak; alkışlanmak mı, kendi içine sinmesi mi?
Bu konuda tam bir manyağım. 90 sayfayı eğer içime sinmediyse anında silerim, çöpe atarım. Hiç acımam, asla düşünmem. İçime sinen şey beni mutlu eder çünkü, başkasının alkışlaması çok daha sonra.

♫ Sineye çekmek mi, yüzüne vurmak mı?
Çok yakının olur, bazı davranışlarını sineye çekersin. Ama bazısı var, abi resmen "gel benim ağzıma sıç" diyor. Yani kusura bakmasın da ben de onu dinler, gider yüzüne vururum her şeyi. 

♫ Kendini ispatlamak işle mi, sözle mi olmalı? Yoksa kendini bilmek yeterli midir?
Çağın sorunlarından birisinin bu olduğunu düşünüyorum ben. Kendini ispatlama kaygısı, insanın içini yiyor, insanı değiştiriyor. Öyle insanlar var ki, kendini bilen insanı bilmiyormuş gibi göstermeye çalışıyor, bu da yeni bir soruna neden oluyor. Kendini bilmek yeterlidir, kulakları tıkamakla beraber.

♫ Hata yapma hakkı diye bir şey var mıdır, yoksa göz göre göre hata yapılması engellenmeli midir?
Her hatanın bedeli farklı. Sıcak suya parmağını sokmakla adamın kafasına sopayla vurmak arasında dağlar kadar fark var. Bence ikisi de bende şu an mevcut.

♫ Bir insanla sadece fiziki bir birliktelik her iki taraf da kabul ediyorken münasip midir?
Her iki taraf da kabul ediyorsa biz anne babalara da kabul etmek düş... Offf ne diyorum ben ya, münasiptir efenim.

♫ Egoyu okşamalı mı, köreltmeli mi?
Gerektiği yerde ego iyidir ama aslında bok gibidir. Hem iğrenç bir duygudur ego hem de iğrençlikten alır kurtarır seni. O yüzden aşırı olmamak kaydıyla iyidir diyorum.

♫ Kendin olmak nasıl bir şey? İnsan tamamiyle kendisi olabilir mi?
Ben bu soruya "kesinlikle evet!!!!!" diyorum. Ben öyle elit ortamda değişen, evine geldiğinde bacakları açıp uzanan bir insan değilim. Neysem oyum. Bazen maalesef diyorum ama olsun. Ve insan tamamen kendisi olabilir, ben bile olduysam.

Loretta'yı ve canlarım Zompirink kardeşleri mimliyorum. Yapmazsalar küserim ha!


25 Haziran 2014

Biraz Ondan Biraz Şundan

Yazmayı nasıl özledim sana anlatamam.. Yaz geldi aslında, istediğim kadar yazabilirim ama bazen olmuyor ya.. Neyse, konu konu, aşırı manyak bi yazı olacak, umarım yine çok konuşmam..
-D&R'dan kitap sipariş ettim, ulan hâlâ gelmedi!!! Anneme sordum, o da "5 iş günü diyor oğlum, araya haftasonu girdi." dedi,o yüzden mi gecikti acaba.. Fark ettiniz mi bilmiyorum ama her hafta bir yayınevi haftanın yayınevi oluyor ve gelsin indirimler! 
Buse'yle (sevgiliciğim) beraber alışverişe gittik. İşte benim telefon pert olmuştu, lan bataryam şişmişti!! Herkes "Patlar bu telefon, hemen yeni al" falan dedi ama ne biliyim, zaten etüte baya para ödüyoruz, bi de telefonla annemlere yük olmiyim dedim. Bence bataryam elemden kederden şişti ama neyse.. Gittik bana batarya aldık, bir de yeni telefon kabı aldım, vallahi harika oldu!!! Sonra çıktık bana şort aldık, derken D&R'a da bi girelim dedik. (4 SAAT KALDILAR) Ben habire kitap beğeniyorum ama lan bu kitap fiyatları niye bu kadar pahalı abi ya. 180 sayfalık kitap 18 lira olur mu allah aşkına. Bir de şu şekilde düşünüyorum, çakma kitapların da sayfa sayısı aynı, kapak bile aynı, hatta bazısı daha renkli! Ve 3 lira!!! Bazen diyorum biz kazıklanıyor muyuz acaba, madem maliyeti bu kadar düşük ve adamlar 3 liraya satmalarına rağmen hayvan gibi kâr yapıyor.. Neyse, ben beğenip beğenip arkalarına bakıyorum, sonra da "Ya hıhı kalsın ya sonra artık.." diyorum. Sonra eve geldim, bi Facebook'a bakayım dedim ve "haftanın yayınevi Okuyanus" haberini gördüm! Olmuş mu her şey neredeyse yarı fiyatına! 18 liralık kitap sen ol 9 lira! Hemen sipariş ettim tabii, Allah seviyor bence beni, çok mutlu oldum. Şunları aldım:

  • S*ktir Gitli Aşklar
  • Arabesk Bir Fikşın
  • Muazzam Bey'in Değersiz Hayatı
  • Heralde Kız!

Beklemedeyim..
-Birazdan kuzenimin nikahına gidiyorum, sonrasını bilmiyorum. Artık kutlama için ya yazlığa gidip mangal yakarız ya da evde bir şeyler yaparız.. Mutluyum o yüzden ama param yok... Komşudan alacam heralde lan..
-Her gün kendine "Ders çalışmam lazım" diyip ders çalışmayan insan sadece ben değilimdir di mi? Zaten ağustosun başında dersler başlayacak.. Ha dur şunu yazmadım. Etütteki hoca annemi aramış, "Uska gelip programı alsın." diye. Ben de ne sanıyorum, işte hangi tarihlerde hangi dersler var. Meğer kazın ayağı öyle değilmiş.. Koca bir kağıdı 8'e bölmüşler, 8 hafta boyunca ders çalışacağım yani. Bir de konuları yazıp yanına 200 soru falan yazmışlar!? Haftada 1050 soru ediyor ve ben yıl içinde o kadar çözmedim.. Hatta bizim performans ödevimiz soru bankasıydı, ben arkadaşımınkini gösterdim, o kadar gıcık alıyorum.. Neyse, daha hiçbir şey çözmedim, ben boku yedim...
-Günlerim öğlen uyanmak, yemek yemek, uzanmak, bilgisayarda işsizlik yapmak, film izlemek, dizi izlemek, kitap okumak, uyumak, yemek yemekle geçiyor.. Benim aradığım tatil zaten bu abi! İşsiz olacağım böyle, kafam boş, elimde bilgisayar ve telefon.. Her şey iyi şu an.
-Pazartesi Bora geliyor.. Bana Amerika'dan Açlık Oyunları baskılı tişört almış manyak ya.. Geldiği gün giyinip öyle karşılayacağım çocuğu.. Manyak ha bu. Biz sohbet ediyoruz mesela, dedi ki "Abi bana Açlık Oyunlarının ikinci kitabını alır mısın?" Dedim ki "Ben de var, veriyim istersen. Ama niye 2'den başlıyorsun?" Güya kapağı kırmızı diyeymiş.. Bu çocuk beni delirtecek yemin ediyorum...
-Japoncamı ilerlettim! Leleleleeeyy! Bir kitap aldım internetten, daha doğrusu internette pdf formatındaydı, ben de hemen çıkarttırıp cilt yaptırdım, harika oldu. 3 kitapmış 1.seviye, şu an 1. kitabın ortasını biraz geçtim.. Yavaş yavaş ilerliyorum ama cidden seviyorum. İngilizce kitap bu arada, o yüzden İngilizcemi de geliştirmeyi düşünüyorum.. 
Bi de şeyden çok gıcık alıyorum. "Niye Japonca?" diye soruyorlar. Benim en büyük hayallerimden birisi de Japoncayı su gibi konuşmak yani. Nedeni de ilgi duyuyor oluşum. 8. sınıftan beridir her yaz kendi kendime öğrendiklerimle şu an a1 seviyesini bitirmişim. Alfabeleri de okuyup yazabiliyorum yani. Biraz daha ilerletmek istiyorum o kadar. Bir de tam anlamıyla 1. seviye bittiğinde anime izleyeceğim, bakalım ne kadar anlıyorum. O günü heyecanla bekliyorum valla..
-Bazen diyorum ki "lan ben neyin kafasındayım?" Allah aşkına, bir insan Hande Yener dinleyip Yıldız Tilbe söyleyebilir, sonra Ebru Gündeş'le düet yapıp arada bi Adele'e kayabilir mi? Aradaki Mabel Matiz'leri unutmayalım.. Müzik zevkim her telden heralde ya, arada bi klasik bile dinliyorum çünkü.. Deli manyak Uska heyoo..
-Blogger'daki sorun düzelmiş çok şükür..

24 Haziran 2014

PENCERELİ MİM

Canımın içi LoverK beni mimlemiş. Ben de vakit kaybetmeden yapayım dedim. Mimin konusu oldukça güzel. Pencereye ya da balkona çıkıp gördüğümüz ilk kişinin ruh halini yazıyoruz. Hooop kaçtım ben. 
Şimdi sana bi şey diyeceğim ama inanmayacaksın... Şaka gibi ama arkadaşımı gördüm lan!!!! Yürüyüş yapıyormuş, 10 dakika boyunca balkondan konuştuk.. Beni de çağırdı da vallahi bu sıcakta değil yürümek, ayağa kalkacak gücüm yok.. Bütün gün gezdim bi de.. 
Yarım kollu beyaz bi tişört giymişti, altına da hani şu bilekte biten kot pantolonlar var ya onlardan.. Yüzünü gözünü de boyamış manyak.. Sanırsın yürüyüşe gitmiyor da, amcasının karısıyla buluşacak.. 
Odamın penceresinden bakayım dedim de, şimdi burası biraz arka taraf, hiç gerek yok.. Tam caddeye doğru bakan pencereye, mutfağa gittim ve oradan baktım...
Arkadaşını gören tek blogger da benimdir herhalde.. Allahım deli miyim neyim...


NOT: Lan bu bloggerda neden kumanda panelinde tek blog var ya.. Herkeste mi var sorun, yoksa bende mi sorun var.. Ohooo yaz geldi, herkes yazılar yazıyor, okuyamıyorum ha!

8 Haziran 2014

Koca Bir Okul Yılının Koca Bir Özeti

En sonunda şu lanet sene bitti, ben de rahat bi nefes aldım. O neydi öyle ya, gelmiş geçmiş en zor seneydi bence.. Sürekli bi koşuşturma, oradan oraya sürüklenme, "Ya şu işi de bi haledim de sonra konuşuruz." durumları.. Artık gına gelmişti ve son anda bitti.. Şimdi madde madde anlatmak istiyorum neler olduğunu, çok konuşuyorum biliyorum ama okursan ne mutlu.. 
-Yılın en başında hedefim ilk yazılılarımı gayet yüksek tutup diğerlerinde eşşek gibi çalışmamaktı.. Ama herkesin iyi aldığı sınavlardan pek iyi alamayınca ben de mecburen baya bi çalışmak zorunda kaldım.. Zaten dünyanın en saçma olayı herhalde benim çalışma stilim. Dizi izliyorum ya, dizimin olmadığı günler saat 9'da uykum geliyor! Hatta bazen daha erken.. Ben de sabahın 4'üne alarm kuruyorum, mesela 2 yazılı var diyelim. Akşam birini hallediyorum, sabah 4'ten 7'ye diğerini. Öneriyor muyum? Eh! Özellikle dil yazılılarında çok işe yarıyor, sözeller baya kalıyor aklınızda ama işte uyanana.. 
-İlk dönem "tıp istiyorum, ya daktır olcam ya da hiç" diyordum ama ben çok düşündüm.. Cidden baya bir düşündüm. Tıp okuyana bir sözüm yok, benim 6 senedir en büyük hayalim çocuklarla aram iyi diye çocuk doktoru olmaktı. Ama okumasından mı korktum, o hastane hallerinden mi bilmiyorum. Diş hekimliğine taktım kafayı! O kadar istiyorum ki şu an, sürekli internette diş hekimliği ile ilgili yorumları okuyorum. Haa söylemeyi unuttum. Biliyorsun, yazmayı seviyorum. Aslında ben o rezilliği seviyorum ya. Hani o parmağının havada kalmaktan sızlayışı, boynunun tutulması, ekrana bakmaktan gözlerinin yaşarması, 5 dakikada şurayı kurgularım deyip 4 saat başında oturuşun.. Bunlara aşığım işte ben! Önce cahil ben hiç araştırmadan gittim herkese "Ya ben diş hekimliği okucam, 2. sene sınava yine girip aynı üniversitede radyo tv ve sinema okucam" Gittim üniversite mezunu kuzenime anlattım hayallerimi. O da bana açıköğretimi söyledi. Yararlanışlı bi blog olsun, link vericem birazdan. Dedi ki sadece kitaplarını alırsın, sınavına girersin, bittiğinde 2 üniversite bitirmiş olursun. Hemen araştırdık beraber, radyo tv sinema yok, bi de sanırım gazetecilik de artık bu bölümün içinde. Bi Radyo ve Tv Programcılığı var, bi de Medya ve İletişim var. Benim hayalim diş hekimliği okurken aynı zamanda bi kanalda ya da radyoda bi şeyler yazıp ya da bi şeyler sunup para kazanmak, babamdan para almamak. Sanırım bana uygun olan radyo ve tv programcılığı. Ya da ben olayı anlamadım, bana yardımcı olsanız...
-Fizik dersiyle olan sorunumu bu yıl bitirdiğim için kendime öpücükler atıyorum. İlk dönemin ilk yazılısı kolaydı, herkes iyi iyi aldı, ben tırt oldum. Hırs yaptım, ikinciye baya çalıştım ama hani tam da Amerikadan halamın geldiği zamana denk geldi. O yüzden gecelemek zorunda kalmıştım ve 'sınıfta ikinci oldum!!!!!!!!!!!! dönem birincisi benden 3 puan yüksek aldı!!!' Mutluluğumu anlatmam mümkün değil. Sonra ikinci dönem başladı, biz ilk yazılıyı olduk. Benim bi arkadaş grubum var böyle deli manyak bi şeyiz, 4 kişiyiz ve hepsi beni geçti.. 50 mi ne aldım, hooop bendeki tüm güven tırt oldu. Sonra birden haber geldi, kurtarma sınavı yapılacak diye. Allaahhh dedim, gideyim de azıcık çalışayım, bu sefer öyle olmasın. Yine güzel güzel çalıştım, bu sefer de şaka gibi ama kurtarma sınavında en yüksek notu ben aldım ve sınıf birincisi oldum leleleleley! Fizik, öpüyorum aşkım, bu yaz çok eğlenicez.
-Sanırım en büyük sorunu kimyayla yaşadım. Çok ağırdı lan bu sene, feleğim şaştı anlayacağım diye. Bir de biliyorsun dershanemden atıldım dönemin ortasında, zaten derslere gitmiyordum o ayrı da ama arada bi defter falan alasım geliyordu (gelmiyordu yalan) Neyse, etütte de bu senenin konuları yoktu, seneye kayıtlıyım diye lise 1 gösteriliyordu. Boku yedim sandım da eh işte, bu sene kimyayı öğrenemedim yani, hep ezber oldu.
-Tüm yüksek beklediğim sınavlardan en az 8 puan az aldım.. Yüksek beklersem iki olsun lan! 
-Tiyatro provalarını asla unutamayacağım, hele ki en sonda aldığım tebrikleri asla asla asla! Üniversitede direkt tiyatroya katılacağım vallahi, onu bu sene askıya alıyorum maalesef.. 
-11. sınıf olmama rağmen mezuniyete gittim lalalalalaa! 12lerde bi kızın eşi yokmuş, hoca da bana rica etti. Gittim, en iyi arkadaşımı da zorla aldırttım o da gelsin diyerekten. Beraber eğlendik baya, kep giydik, aynı okuldan 2 kere mezun oluyoruz yani.. 
-Spoty, benim biricik blogger arkadaşım.. Nasıl üzgünüm anlatamam ya.. Ben bu kıza gittim söz verdim sana kitabımı yollicam diye, kitabı yollayamadım. Daha doğrusu, sayfalar falan elimde hazır basılı var ama kapak yapan yer kapanmış. E ne o öyle zımbalı kitap mı olur diye düşünüp kıza yollayamadım ya.. Cidden çok çok özür dilerim! Kapak yapıp ciltleyen bi yer bulunca hemen yolluyorum! 
-Bu sene edebiyat da çok zorladı beni. Lan o kadar eser adı vardı ki, benim etrafımda o kadar kişi yoktur ya.. Eserin adını bil, türünü bil, yazarını bil, hele bazıları ne anlatıyor onu bil! Lan bunun fiziği var kimyası var, cidden baya bi yamuldum, sağ ol edebiyat...
-Bedenden 70 aldım..... Ya beni biliyorsun, uzun boyu sporla yapmadık, gayet de genlerden ve sütten gelen bi şey. Her gören basketçi sanıyor, beklenti artıyor maalesef.. Rivörs yapacaktık, güzel yapana 100.. Bi yaptım, hoca önce 50 yazdı.. Bi de gülerek söylüyor.. Sonra ben bi daha yaptım, hoca 70 yazdı. (ağlayarak konuşmamın etkisi olabilir) Ama 100 olarak girmiş, öperim! (ama bu sene bedenden de gıcık aldım.. ilkokulda en en sevdiğim dersti ya)
-Her sınavdan önce sıraya bir şeyler yazdım. Ya kendine güven meselesi mi bilmiyorum ama bazı sınavlarda baya işe yaradı. 
-Ben bu sene sınıfım sayesinde birçok şey öğrendim. Bunlardan biri yanımdaki 3 kişiyi gerçekten çok sevdiğim oldu. Hani az olsun, öz olsun, 10 tane 5 lira zattiri zuttik falan var ya, hah, hepsi hikaye abi. Yanında saçmalayacağın, "kimseye söyleme" demeyeceğin arkadaşların olduktan sonra hayat çok güzel! 
-Sevgilimle ayrılıp barışmak ilişkimize iyi geldi vallahi. Çoook özlemişiz, onu fark ettik. İnsanın, yanında hem bu kadar rahat hem de bu kadar pimpirikli olabildiği ve "ya ona bi şey olursa, su içti mi, abo bak sağlıksız şeyler yiyor sivilce yapacak" diye krize girdiği birinin olması çok güzel bir hediye.. Bir de "kokusunu özlemek" lafını da bana yaşattığı için teşekkürler hanfendiye. 

Şu radyo tv ve medya iletişimle ilgili soruma cevap bekliyorum, cidden merak ediyorum yav.. (Ayşe e, yorumların için çoook teşekkür ederim :))