24 Mart 2013

Ne sevenim var ne soranım var; öyle yalnızım ki...

Cem Mumcu'nun bana dediği gibi "Kitap çıkarmak için değil de yazmak istediğin için yaz." Resmen mutluluktan ölüyorum çünkü kararımı verdim. Biraz daha zaman, biraz daha düşünceden sonra hayallerime az kaldı gibi. Ya da kalmadı, olsun...
Dün sabah, daha karga isimli simsiyah canlının bile uyanmadığı vakit uyandım. Direk otobüse atladım ve lanet mekan dershaneme geldim. Dershanede hiç insan yok biliyor musunuz? Anlamıyorum, madem para veriyorsun o kadar, neden dersi sabote etmeye çalışıyorsun! Ne hakkın var senin pezevenk. Öldüm bittim artık, fiziğimi dinleyeyim yoksa "Adanaspor-Adana Demir Spor" tartışmasını mı anlayamadım.
Çocuğa gidip "canım benim, seni gidi küçük piç kurrrusu, sus artık lan ders dinlemek istiyorum ben!" desem zaten sınıfta beni seven yok; artık konuşmazlar bile. Aslında hiç konuşmasalar daha iyi ama bu sefer de "aa bak bu çocuk Ömer'e böyle demiş yaa" diye adım çıkacak.
Biyoloji dersi bitince tahtaya kalktım, elime tebeşiri aldım. Her zaman yaptığım gibi dershaneme de sanatımı icra etmem gerekiyordu. Tahtaya bildiğiniz çıplak kadın çizdim. Kocaman böyle, her yerini yaptım ama kukusuna çiçek koydum. Bir baktım sınıfta sesler yükseliyor...
-hocam ne yaptı bu Uska!
-ayy sapık her yeri görünüyor
Baktım ki herkes her yeri görünüyor diye şikayet ediyor, bari göğüslerini bantlayayım dedim. Daha beter tepkiler aldım.
-burası nezih bir dershane, böyle şeyler çizemezsin.
Hiiii! Allahın cezası sen kimsin de bana ve sanatıma "nezih değil." diyorsun pezevenk! Sen misin bunu diyen? Resmen ağzına sıçtım hem dershanenin hem çocuğun.
-lan bana bak. sen kimsin de benim sanatıma laf ediyorsun? Asıl benim sanatım birinci sınıf dershane ve insanlar için, burası için değil. Burası kaldıramaz benim sanatımı haklısın. Fazla gelir size.
Tam o anda zil çaldı, çocuğa kıçımı döndüm ve havalı bir çıkış yapayım dedim. Bok gibi oldu çünkü ayağım kapının kenarına takıldı, kafamı duvara vurdum! Kafamı kaldırdım, gülmesinler diye sinirli bir bakışımı attım ve kıçımı döndüm gittim.
Nasıl bir aşksa benimkisi, çocuk bana küfür etse bu kadar tepki vermem ama sanatıma bir şey dedi diye resmen yok oldu çocuk.
Böyle saçma bir gün oldu işte. Çocuğun ağzına sıçtım derken kafamı duvara vurdum, sanatıma laf edildi. Eşolebeşkulaklar!
Şu an dershanede hiç kimse benimle muhattap olmuyor, en arka sırada tam duvar köşesinde bir dünya kurdum, orada hayatıma devam ediyorum. Kimse benimle konuşmuyor, ben de onlarla konuşmuyorum. Derste yaptıkları esprilere gülmüyorum, kitap getirip onu okuyorum. Hanginiz dershanede yarım kalmış kitabı bitirdiniz teneffüslerde okuyarak? Ben bitirdim, hatta dershaneye teşekkürler daha çok kitap okumamı sağladığı için. 
Neyse arkadaşım olmasın daha iyi, en azından ders dinliyorum lan. Ama bir iki olsa iyi olurdu, neyse son duyduğuma göre seneye kimse yokmuş bizim sınıftan. Oh be! Gidin anacım gidin, hatta koşarak gidin. Gelmeyin de bir daha, ohh dershane de nefes alsın ben de.

20 Mart 2013

Gugıl mı Gogıl mı tartışmasında yeni bir gelişme!

İlk önce yeni tasarımımla kendime tekrar hoş geldim demek istiyorum. Malum değişiklik iyidir, biz de biraz değiştirelim dedik. Sıkılırsam hemen logoyu koyacağım ama şu an sıkılacağımı hiç zannetmiyorum. 

***

Ne kadar zamandır insanlar arasında uzayıp giden saçmalık saçması bir tartışma var. Google isimli günahı olmayan kaşar arama motoru, gugıl diye mi okunuyor yoksa gogıl diye mi? Bu soru ben 6. sınıftayken insanlar arasında sorulmaya başlamıştı, üstelik herkesten başka bir ses çıkıyordu. 
Kimisi sen gogıl diye okuyunca arkadan kıçını dönüp "Gugıl o salak mısın?" diyordu, kimisi de farkına bile varmıyordu. Hatta eğer gugıl diye okuduysan en azından benim zamanımda sana top, ibne falan diyorlardı. Kibar Feyzo oluyordun birden, İngilizce öğrenmeye çalışan özenti yaratığa dönüşüyordun. 
Ben 9. sınıfa kadar hep gogıl diye okudum, hatta gugıl diyenlere ibne dedim.... "Kibar mısın oğlum sen?" dedim, arkadaş grubuma almadım. Ne zaman 9. sınıf oldum o zaman işler değişti. 
-hani gogıl her şeyi bilirdi niye bunu bulamadı??
-gogıl mı hahahahahaha gugıl o
-ne gugılı abi
-gugıl diye okunur 
-gogıl değil mi ya!
-yok yok gugıl 
-oha tamam
O dakikadan sonra etrafımdaki herkesi düzeltmeye başladım, sohbet aralarında gogıl diyenlere güldüm, ben konu açıldığı zaman gugıl dedim. Birden benim fikirler alt üst oldu, google isimli arama motoru ağzımda sakız gibi durdu, adeta bir kaşar ve ben onu çekiştirip duruyorum. 
Her şey bu kadar güzelken, ben tüm İngilizce'yi halletmiş, insanlara google'ın gogıl değil de gugıl olduğunu anlatmak isterken birden başka bir olay patlak verdi.
Teknoloji-Tasarım dersindeyiz, arkadaşlar aralarında konuşuyorlar işte gugıldan şunu aradım bunu buldum anasının dini diye. Öğretmen geldi herkes yerine oturdu, ama tartışma hala sürüp gidiyor.
Dersin bitmesine 5-6 dakika kala öğretmen serbest bıraktı insanları, oh ne güzel oh ne güzel diye sevinirken hepimiz öğretmenin yanına toplandık. Çember oluşturduk, hoca ortada kadını soru yağmuruna tutuyoruz. En son konu gugıl mı gogıl mı meselesine geldi.
-hocaaam gugıl mı gogıl mı sizce?
-ay çocuklar saçmalamayın
-nasıl yani?
-aslında ikisi de değil gagıl diye okunuyor
-İMDAAAAAT!!

17 Mart 2013

Kardeşim, hasım, can yoldaşım

Bu yazıyı internet kafelerde fink atarken yazıyorum... Kardeşimle beraber geldik, hatta kardeş demeyelim de önce ben size durumu anlatayım. Bu kardeş dediğimiz insan benim aslında kuzenim, halamın oğlu. Ama onu ben büyüttüğüm için beni hep abi olarak bildi. Öğretmeni soruyormuş mesela "Kaç kardeşin var?" diye, "Abim var adı Uska." diyormuş. O yüzden ben de onun sınıf mevcudunu hatta sınıf arkadaşlarını bile bilirim... 
Aramızda 6 yaş var ama çocuğa bu blogtan bile bahsettim, dergide yazacağımdan falan... Ailede kimse bilmiyor bir tek Kardeşim işte. Tamam hiç isim vermeyelim direk Kardeşim olsun. 
Halamın saç takıntısı yüzünden çocuk kel kalacak onu biliyorum yani. Çocuğun saçı çok çok kısa yine de berbere götürüyor "ay çok uzamış ya" diye. Yine berbere gittik beraber ama bu sefer olanlar oldu. 
Berber normalde Kardeşim'in saç modelini bilir, kısa ama uzun gibi görünen farklı bir tarz. Bir de yakışıyor kerataya, şişko bir şey olunca... Berberin kapısından girdik, neyse ki sıra beklemek yok hemen oturdu Kardeşim koltuğa. Ben de saçlarımı kestirmek istiyorum çünkü harbi papaz gibi olmuşlar. Kesilsin de AtarDamar ve Kahkaha'nın dilinden de kurtulmuş olurum diye düşündüm. Benim model belli, çok acayip kısa değil ama uzun hiç hiç değil. Normal bir tıraş işte. 
Halam berbere kaş göz işareti yapıyor, ben de gazete okuyorum ama görüyorum neler yaptığını. Zaten çocuğun saçları kısacık bir şey, berbere geldik şu kadarcık saç için. Ama adama "3e vur 3e" diyormuş! Ben de her şey bittikten ve Kardeşim'in çığlıklarından sonra olayı anladım.
Kardeşim'in acayip manyak fantezileri olduğu için, geri zekalı kesilirken gözlerini kapatmış. Ben de gazeteye daldım, lan bu çocuk bir kalktı aboo.... Adam kısacık saçın anasını ağlatmış daha da kısaltmış. Bizimki nasıl ağlıyor "herkes alay edecek benimle of abimin saçı uzun onunla etmezler ya kel oldum!!" diye nasıl çığlık atıyor. Halam avutuyor çocuğu "oğlum çok yakıştı saçmalama di mi abisi?" diye. 
İlk kez Kardeşim'in yalandan değil de gerçekten üzüldüğü için ağladığını gördüm. Lan dedim, "sen abisin beyinsiz çocuğun psikolojisi bozulacak" dedim ve ben de saçlarımdan vazgeçtim. 
Koltuğa oturdum, adama "vur abi 3e" dedim, hayatımın en kısa tıraşı oldu 13 dakikada bitti. Adam makineyle hemen bitirdi. 
Düşündüm, ben bu çocuğa "canım güzel olmuş" desem yalan söylediğimi düşünür, etrafında hiç böyle olan da yok zaten. Kardeş değil mi? Gören de çarşıdan aldık sanacak, o da küçük ama duyguları var diye benim saçlar da gitti işte. 
İki tane koca kafa berberden güle oynaya çıktık, o an Kardeşim'in bakışını öyle bir anladım ki.. O küçücük boyu ve kocaman göbeğiyle bana teşekkür ediyordu sanki. Çok mutlu oldu lan, o mutlu olunca ben de oldum. Evde alay ettik birbirimizle "lan kelimiz çıkmış ha hehehe!" diye. 
Kel mi oldum? Yok. İnsanlar isterse "iğrenç olmuş be" desin. Çok dert olacak sanki bana. Saçlarım hala yerinde ama çok daha kısa. Hem iyi yanları da var, ön tarafı falan yok, tarak derdi yok. Saçını çekmek isteseler ellerine bir şey gelmez. Hem de kardeşimi mutlu ettim, daha önemlisi var mı?

8 Mart 2013

Yazın sonunda yapılan açılış sen bana neler ettin!?

Siz siz olun, sakın ola sitenin açılışını ağustosta yapan bizim siteye gelmeyin, yazlık artık cehennem bana, yine bana hüsran yine bana hasret...
Bugüne kadar saçmalık saçması yazlığımızdan sürekli bahsettim size. Ama bitmeyen bu yazlık anılarım, hem bana bir acı hem size ders olsun istiyorum... Bu arada; yazacağım bu satırları günlüğümden yazıyorum ama tabi bazı cümleleri değiştirerek ve yeni cümleler ekleyerek.

Çok mutluyum çok! Site en sonunda açılış partisi yapıyor. Adil Amca'ya sordum dün, "Yarın masalar ve sandalyeler gelecek." dedi. Çok heyecanlıyım. Arkadaşlarımızla kaç gündür bunu konuşuyorduk, hepimiz 1 tl verip yiyecek ve içecek alacağız. Sonra marketteki abladan bizim için bir masa ayarlamasını isteyeceğiz, şöyle tam orkestranın yanı. Masaya cips, jelibon, kola ama kola çok pahalı olduğu için sanırım tang (toz meyve suyu) alıp Alkan'ın evden getirdiği şişeyle meyve suyu yapacağız. Bol bol dans edeceğiz be günlük! Ama anlaşma yaptık, hava kararmadan masayı kurarsak herkes birbirini bekleyecek. Ağzına bir lokma bir şey atan, bir bardak daha meyve suyu isterse içemeyecek. Kuralları da ben koydum. Canan Abi var bizim havuz yöneticisi, yarın havuzu açmayacak çünkü herkes hazırlanacak. Sırf açılış için Adana'dan gömleğimi getirmiştim. Sonra saçlarımıza jöle süreceğiz. İnşallah kız tavlarız bu sefer, çünkü artık yalnızlıktan bıktım. İyi geceler.

***

Sanırım Adil Amca ve marketteki ablayı grup sekse davet edeceğim, orospular! Masamızın içine ettiler. Şu yaptıklarını görsen. Masaya her şeyi dizdik, "Alkan hadi geç oldu kızları alalım" dedim ve Alkan'la kalktık sırayla kızları almaya. Bu arada görsen kızları, lan bunların bıyığı sakalı vardı saçları dağınıktı ama şimdi melek olmuşlar... Alkan'ın kuzenine "çok güzel olmuşsun" dedim hehehihi. Kızları aldık ve masaya geri döndük, ancak bir sorun vardı. Masaya artık kıçları sandalyelerinden kalkmayan okeyci teyzeler oturmuş, sadece oturmakla kalmamış, ilk önce orkestranın yanında ses yüksek diye masayı daha köşeye aldırmış ve yiyeceklerimizi örtüyle beraber başka masaya koymuş. Salaklık bizde, ne diye küçücük çocuklara "masaya bakacaksınız!" dersin ki... 
Daha hava kararmadan kızları aldık, şu an sadece ortalıkta küçükler var. Biz başka bir masa bulduk, oraya tam kurulduk derken yine marketteki orospu abla kızdı bize. Sandalye alıp havuz kenarına gidelim dedik, yine bağırdı. Vallaha dinleyen kim dedik, masaya oturduk ve birbirimize verdiğimiz saçma "yemeyeceğiz hava kararmadan" sözünü tutmadan her boku silip süpürdük. Tam 3 bardak vişneli meyve suyu içtim. 
Şu an az insan var ama herkes ellerinde meyve tabağı, mezelerle falan iniyor. Sadece biz salak gibi erkenden yedik. Küçükler alanın tam ortasında "apaçi marşı" müziğiyle dans ediyor. Birazdan Alkan'la Kolbastı isteyeceğiz, nasıl olsa 3 gün boyunca çalıştık. Ama biraz daha insan dolması lazım, o yüzden şimdilik o sümüklü bebeler oynasınlar pistte. 
-bak şu şerefsiz kıza hahahah koptum yaa nasıl oynuyo
-aynen mal lan bunlar
-hiç bizim gibi değiller, biz çok olgunuz yaşımıza göre
-aynen, bunlar hayatta büyümez
-sen şu Canan Abinin oğlunun giydiği gömleğe bak hahahah
-ohaaa resmen Canan Abinin gömleği lan, çocuk kaybolmuş içinde
-hemen videoya çek
-çekiyorum yeni kızaklı telefonumla
Havamı da attım, videomu da çektim. Alkanla herkes hakkında konuşuyoruz, arada siteye yeni gelen kızları kesiyoruz böyle melül melül bakıyoruz. İnşalah sevgili bulucaz en sonunda, ya acaba şu kıza "kola içelim mi" ya da "okey oynayalım mı" desem ne der.. 
-off şu kıza bak beee (alkan)
-kanka çok yakışırsınız
Arkadaşlık böyle bir şey işte. O kız Alkan'la sevgili olsa daha iyi olur, hem ben sevap kazanmış olurum o yüzden bu kızı boşverdim. 
-kanka kalk hadi kolbastıyı söyle
-tamam kank
"Kank" bizim lafımız be. Çok olgun olduğumuz için "kank" diyoruz birbirimize, hep beraber takılıyoruz süperiz. Sitedeki bazı insanlar bizi kardeş sanıyor. 
-bu şarkı bitsin çalacaklarmış kank
-tamam 
Ve sonunda o şarkı bitti. Kolbastı çalmaya başladı, bizim masa birden ayaklandı. Küçüklerle beraber ve birkaç amca ile beraber kolbastı oynadık. Ama bir sorun vardı, Adil Amca bizi videoya çekiyordu... Neyse ki suratımızı değil, sadece ayaklarımızı çekti gerizekalı... 
Sonra herkes geldi, hiç ama hiç oturmadım götümün üstüne. Çok eğlendim. Halay çalmaya başladı, baktık ki teyzeler ayakta (götü sandalyeye yapışmış olan teyzeleri ben harbiden yapışmış sanıyordum ama şu an sallanıyor kıçları hehe.) halay çekiyorlar. Biz de ön bahçeye güzel kıyafetlerimizle kız tavlamaya gittik. Bir tane kız beğendim, kara bir şey ama vücudu gerçekten çok güzel. Sanırım yeni gelmiş siteye. 
Çok terledik, baktık ki halaylar durmuyor, teyzeler amcalar ölecekler nefessizlikten ama oturmuyor pezevenkler, biz de kızlara güzel oynayışımızla hava atalım bizi beğensinler diye ortada sıçan oynadık. Tam 6 can aldım ama niyeyse hiç bir kız bana bakmadı...
Sonlara doğru Hande Yener, Demet Akalın, Roberto Hatemo, İsmail Yk çalmaya başladı. Bol bol dans ettik yine. Saat 00:30 gibi de orkestra siktirdi gitti, yan siteden şikayet gelmesin diye çünkü 00:00'a kadar süre varmış parti için.
02:15'e kadar havuz kenarında sohbet ettik, Alkan'ın teyzesi şarkı söyledi çok güzel sesi var o kadın keşke PopStar'a katılsa. Sonra herkesin uykusu geldi, çok yorulduk tabi ve sırayla kızları eve bıraktık. Ben de hemen banyo yaptım, pijamalarımı giydim.
İyi geceler.

Görüldüğü üzere, ağustosun başında yapılmış olan bir açılış ve olanlar... O günlüğümü hala saklarım, ara ara yazacağım günlükten buraya. İçini açtım şöyle salak mıyım neyim, "Günlük, bugün kendi kaleme gol attım diye Erdal şerefsizi beni oyundan çıkardı." yazmışım. "Berker'le kavga ettik, hep beni ebe yapmaya çalışıyor piç." demişim... Ve daha neler neler... 

Bugünün ayrı bir önemi de var tabi. Tüm kadınların Dünya Kadınlar Günü kutlu olsun. Eğer onlar olmasaydı hiç birimiz şu an yaşadığımız gibi olamazdık. O karısına ya da bir başka kadına el kaldıran şerefsizlerin de elleri kırılmasın, önce o el götlerine girsin sonra oradan çıksın burun deliğine girsin. Aaa bak bu çok az oldu, vücudundaki tüm deliklere ayrı ayrı girsin çıksın, en son göbek deliğinde takılı kalsın. Kadına şiddete hayır, hatta şiddet denen o kelime lugatımızdan gitsin lütfen.

6 Mart 2013

İnternetten Aşık Oldum Ergenlik Zamanında, Beni Talan Ettiler Boku Soka Soka...

6. sınıf herhalde benim en bok, en saçma yılım olarak tarihe geçti. Hem ergenlik, hem internet hem de sınav... Hayatımızın en önemli sınavlarından birine sadece bir dönem kaldı ve ben boku yedim diye düşünüp durmadım hiç. Aksine, sbs için okula gittiğimde "bak salaklara, hepsinin götü çiziktirilsin inşallah korkaklar yaa ehehe" bile dedim. 
Ama sbsden benim bu kadar az korkmamı sağlayan birisi vardı, sormayın... Nicki qRup_HePsi_CeMRe .... 
İlk dönem karnelerimizi aldık, sikim gibi bir karne. Ergenliğe yeni girmişim, oramda buramda kıl çıkıyor; daha çok terliyorum; sivilceler artık kulak mememde bile çıkıyor o derece. Ve daha vücudumdaki hormonik olaylara alışamazken bir de üstüne sınıf öğretmenimizin artık bizi okutmaması, her derse başka öğretmenlerin girmesi hayatımın ağzına sıçtı işte. 6. sınıf herhalde en kötü senem oldu, her açıdan hem de. 
Karneleri aldıktan sonra hemen annemden paramı aldım, "anneeee ben internete gidiyom ama artık yarım saat değil bi saat oynicam tamaaam?" diye de aldım 1 liramı. Bilgisayara oturdum ve oturur oturmaz ilk önce youtubedan Grup Hepsi - Olmaz Oğlan'ı açtım, altta onu bırakıp msn'i de açtım bir güzel. Bir baktım ki ekleme talebi. O zamanlar çok havalıydı tabi, "senin msn listen kaç kişiiii" "70e yakın" "hahaha gerizekalı, benim 150yi geçtiii." sohbetleri herkesin ağzında. Ben de bir ergenim, hemen kabul ettim qRup_HePsi_CeMRe'nin isteğini. Kız da onlinemış şansıma, direk "slm" yazdı. 
O zamanlar kısaltarak yazmak öyle bir moda ki, ama ben hiç o modaya uyamadım. Hep dikkat ettim noktaymış virgülmüş, büyük harfle başlarmış vs vs Kızın avatarı Grup Hepsi'deki Cemre. Ben de baya bir seviyordum o zamanlar o grubu, "herhalde bu kızla kaynaşırız" biz diye düşündüm. Bir de o zamanlar senin sevgilin mi var, allaaaahhh herkes etrafında, kızın elini mi tuttun, ona pembe zarfta mektup mu verdin çüüüüş insan değilsin lan sen. 

-selam , dedim ben de.
-beni aslında tanıyorsun (normalde harfleri sikiyor)
-kimsin?
-yazlıktan ama sana aşığım
-anlamadım?
-aşığım diyorum
-ha anladım. (Resmen malım)
-ee naber
-iyi sen
-iyi napıyorsun
-hiç internet kafede 1 tllik açtırdım oturuyorum sen?
-bizde internet var evdeyim öyle
-iyiymiş
-okul falan nasıl abi?
Bir anda durdum şöyle, bu kız "abi" falan diyor hani hep kullanıyorum ya ben "saçmala be abi" gibisinden. O da öyle yapıyor herhalde.
-iyi ya nolsun senin
-benim de iyi
vs vs
Derken lan ben bu kızla anasının gözü gibi kanka oldum, sanki kız bana konuşmaya başlar başlamaz "sana aşığım" demedi. Kıza ailemi, kardeşimi kuzenlerimi hatta öğretmenlerimi bile anlattım. 
Yarıyıl tatilinin her dakikası kızla konuşuyorum, annemden hep para istemeyim diye nenemden dedemden istiyorum, halama yalvarıyorum. O derece kızla yakın oldum. 17.00'a kadar sürem var, son saniyesine kadar konuşmam lazım. Hep konuşacak bir konu var, kızı da tanıyormuşum hem. 
Tatil bitti, ve dönemin sonundaki sbs için aile toplantısı yapıldı
-oğlum dershaneye gitmek ister misin?
Hemen kız aklıma geld, ahhh benim gelecekteki karım, bilgisayar kuşuum... 
-yoook anne yea, örtmen gerek yok bu sene didi, sen merak etmeee
Annemler tabiki önce bana inanmadı, çünkü adım çıktı bir kere. "internetlerden çıkmıyormuş bu USKA_??!!!" "ay inanmıyoruum" falan oldu herkes. Ama öğretmen de gerek yok deyince ben her okul çıkışı internete kızla konuşmaya gittim. 
Sohbetlerimiz o kadar güzel ki, arada birbirimize şarkılar yolluyoruz böyle saçma salak. 
- bak bunu dinle aşkım (aşkım dedim kıza....) Grup Hepsi- Kaç Yıl Geçti Aradan
-ayy tamam aşkım sen de buna bak 4 Yüz- Kız Kıza Gezelim
-çok güzelmiş abi
-seninki de aşkım
Tam bir dönem boyunca, sınav gününe kadar kızla konuştum, zaten sınavdan çıkınca direk yazlık ve o kız... Her şeyimi, aşkımı görecektim, sonunda havam olacaktı "baaak benim sevgilim var ehi ehi." diyebilecektim. 
Sınava girdim ama resmen sınav bana girdi. MEB resmen bana bu sınavla "götünü internet kafelerde qRup_HePsi_CeMRe ile büyüttün, ders çalışmadın dershaneye gitmedin. Al sana!" diyor gibiydi. Bütün dönemin cezasını bir sınavda çektim resmen, ama kendimce çok kötü değildi sınav. Matematikten bir kaç boşum vardı falan...
Kızla konuştuk, babasının yıllık izni almasına daha 1 ay varmış sonra geleceklermiş. Çok üzüldüm, yazlığa geldik ve o da ne?! Siteye internet kafe kurulmuş! Hemen annemde koşa koşa para aldım ve yaşıtlarım saklambaç oynarken ben olgun olgun internette sürtmeye başladım. Habire kızla konuşuyorum, her şeyim oldu konuşmazsma o günüm kötü geçer o derece. 
Derken kızın gelme tarihi belli oldu. 1 hafta sonra yazlıkta hayatımın aşkı. Ama tam geleceği gün sbs açıklanacak. 1 hafta nasıl geçti bilemedim, resmen saat yazdım tırnaklarımı yedim kız için ve beklenen gün geldi. Sabah uyandım, ilk önce sınav sonucuma bakarım ya da amaaan siktir et ya dedim internet kafeye gittim. Sonra sürem bitti ama annem balkondan bağırıyor. "eşşoleşeeek bak şu sınavınaaa" diye. Annem de indi aşağı kimliğimi alıp, hatırlıyorum Çağdaş Abi açtı kendi bilgisayarını ve sonucumu gördüm.. 
Her şey normal ama matematik 8 yanlış mı... Nasıl 8 şaka mı bu, üstelik hiç boşum yok gibi gözüküyor. Çağdaş abiye anlattım ağlayarak durumumu, ama nasıl ağlıyorum böyle artık ne gözyaşı kaldı bende ne sümük. Bütün seneni qRup_HePsi_CeMRe'ye harcadım tabi, böyle ödedim cezasını. Eğer dershaneye gitseydim optik doldurmayı daha iyi bilirdim, matematiği boşlardan sonra kaydırmışım. 
Tam ağlarken arkamdan bir el. Döndüm arkamı.
-merhaba USKA abi
Küçük bir kız gelmiş, ne alaka şimdi bu? Ağlıyorum kör müsün kızım ya... Kardeşim kadar bişeysin git salıncakta sallan allahım ya.
-canım işim var beni rahat bırak
-ama msnde öyle demiyodun yaaa
Şaka mı bu? Yooo yook, aynı dakikada iki şok birden kaldıramam ben. Hem sbsde kaydırdım, hem de qRup_HePsi_CeMRe isimli hayatımın kadını yazlıktaki sümüklü bebe mi çıktı..Hani benim havam, hani benim recebim recebiim modlarındayım laan!
-ben seninle mi konuştum tüm yıl!!
-evett her akşam hani Grup Hepsi'den bahsettik ya
-....
Bütün bir dönem bu kızı beklemişim meğer... Hayatımın aşkı dediğim kız, "sürpriiiiiiz adımızı göklere yazdırdık" diyen sümüklü bir bebekmiş... Meğer abi kelimesini hava olsun diye değil, bana gerçekten abi dediği için kullanıyormuş... O adeta etekleri uçuşan bir Marilyn Monroe idi... Karşımda sınav sonucum, arkamda bana aşık bir velet...
Kesinlikle kırmak istemem ben insanları, ama çok şaşırmıştım. Yani neydi bu, nasıl bir komploydu yahu. Bu kadar sürükleyici sohbet eden bu kız mıydı yani.
-canım benim, sen çok tatlısın ama ben seni kardeşim olarak görüyorum diye öyle her gün konuştum
-ama aşkım diyoduuuun
-çok seviyordum ya o yüzden (suratıma da yapıştırdım gülümsemeyi)
-ha anladıııım
dedi ve beni unuttu... Tüm yaz arkadaşlarıyla oynadı, kışın yaşadıklarımız onun için küçük birer anı ama benim için büyük bir hüsran oldu. O arkadaşlarıyla sümüklü sümüklü saklambacını oynarken, ben hem sbs acısı hem aşk acısıyla boğuştum.

Öyle iğrenç bir yıl oldu işte.

3 Mart 2013

Bir Yazlık Sorusu: Adil Amca Peri mi?

Küçükken herkesi sihirli zannederdim, özellikle de Adil Amca'yı!
Hangimiz küçükken kendimizi peri olduğumuza inandırmadık ki? Sihirli Annem'i izledik, kaç bölüm oldu hatırlamıyorum ama hep zevk aldık. Taci vardı bir tane, "bu köpek nasıl konuşuyor yahu?" demedik de "niye benim it konuşmuyor lan?!" dedik. Ellerimizi birleştirip yüksek sesle arkadaşımızın adını söyledik. "Xxxx periiii Xxxxx periiii" diye. Işınlanmaya çalıştık. Hah ışınlanmak demişken direk konuya giriyorum.
Her okul bitiminde pılımızı pırtımızı toplar, Karataş'a gideriz. Bizim yazlığımız falan yok, annem almak istemiyor. Kadının politikası çok başka "Niye her yaz aynı yeri göreyim ki?" diye düşünüyor ama annecim madem sen böyle düşünüyorsun neden Bodrum ya da Marmaris'te değil de yine Karataş'tayız? 
Her akşam arkadaşlarla yapacağımız şeyler belliydi küçükken. Bir kere saklambaç oynamadan bize ne rahat vardı ne bir şey. Arkadan hep bağırırdı ebe "Apartmanlara saklanmak yooook!" diye. Ama sanki inadına gidermiş gibi, hepimiz dama çıkardık. Damdan ebenin bahçeyi turlamasını, şaşkın bakışlarını görürdük, orada kahkahalara boğulurduk. Sonra ebe ön bahçeye gittiğinde hepimiz damdan çıkar, bahçeye iner ve merdivenin altına saklanırdık. Son bir bakış atar sonra da ebenin yumduğu duvara koşup "ebeeee" derdik. Her akşam bu döngü tekrarlanırdı, neyseki hiç ebe olmadım. 
Ancak bizim gülme sesimizden, "ebeee" diye bağırmamızdan site aşırı rahatsız oluyordu. Bazen balkondan, allah rahmet eylesin, kıllı bi amca çıkıyordu göbekli böyle "Yeter çocuklar tatile mi geldik sizi mi dinlemeye geldik!!" diye söylenir dururdu. İlk 5 dakika hepimiz ön bahçeye banklara gider, sonra birbirimize "sessiz sessiz oynayalım" diye söz verir ama sadece 1 dakika o şekilde kalırdık. Sonra yine kıllı göbekli amca ve ardından Adil Amca!
Adil Amca ile tanışmam saklambaç oyunuyla oldu işte. Kıllı amca gitmiş Adil Amcayı aramış biz oyuna devam edince, meğer o da sitenin ikinci yöneticisiymiş neymiş, geldi yanımıza.
- çocuklar apartmanların önünde oynamayın! 
- nerde oynicaz başkaaaa??
- gidin ön bahçede oynayın, rahatsız etmeyeceksiniz kimseyi!
- ama ön bahçede kumarcı teyzeler var onlar da kızıyoo ve hep diken var yaa ayağımız kanıyoo!
Hep bu cevabı verirdik ama hep Adil Amca kazanırdı, bahçeye giderdik. Tüm oyunumuzun içine tükürürdü, tek eğlencemizdi saklambaç. Site küçüktü biraz, ya apartmanların önünde oynamak zorundaydık ya da ön bahçede. Ama hep apartmanların önünde oynardık çünkü canımız su istediğinde hemen çıkabilirdik, apartmana saklanabilirdik, dama çıkabilirdik! Ön bahçe ise hep cehennemdi, bir kere aşırı sıcaktı. Sonra götleri sandalyeye yapışmış kumarcı teyzeler hep kızardı bize "yavrum yeter susun biraz." diye. Ve yerlerde dikenler olurdu, parmaklı terliklerimizin içine girer, ayağımızı kanatırdı.
Yine saklambaç oynamak için toplandık. Hepimiz kendimizi ajan olarak görüyorduk bu sefer, çünkü Adil Amca ve o nemrut suratına yakalanmamak zorundaydık. Biraz daha sessiz olmalıydık ve en önemlisi: Adil Amca neredeydi?
Hepimiz çamların arkasına eğildik, tüm siteyi göt korkusuyla turluyoruz. Adil Amca kesin dışarıdadır, çünkü bugün cumartesi, diye düşünüp durduk. Ve bingo! Adil amca ön bahçenin en köşesinde havuz yöneticisiyle beraber asma yapraklarını kontrol ediyor. Daha doğrusu bu işi havuz yöneticisi yapıyor, Adil Amca oturmuş onu izliyor.
- laaan Adil Amca oradaaa hayatta kalkmaz hadi oynayaaak
- kim saklambaç dedi??! ben size oyun moyun yok apartman önünde demedim mi?!
- Adil Amcaaaaaa???
Orada bayılabilirdim. Resmen şoka uğradık, Adil Amca ön bahçenin en ucundaydı, oturuyordu. Bizim olduğumuz yere nereden baksan 3 dakika yürümesi gerekirdi ve daha oyuna başlayalı 1 dakika bile olmadı. Ne oldu koştu mu bu adam, naaptı??
- benim ya ben, gidin hadi evinize görmeyim sizi burda!
Herkes korkudan altına sıçtı, hepimiz koşa koşa ön bahçeye gittik. Banklardan ortadakine oturduk, orta bank bizim acil durum masamızdı çünkü. Toplantılar hep o masada olurdu. 
- lan bu adam uzaylı mı?
- ya betüş perinin köpek olan babası benceee, ona da benziyor suratı pislik yaaa
- korkuyorum 
- korkma çünkü ben sanırım işedim
- ühüüüü!
O günden sonra sitede Adil Amca'nın adı periye çıktı, ya da sadece benim için adı öyle kaldı. Ama arkadaşlar sürekli söverler o pis suratlı adama. Nasıl bi suratı vardı öyle, hiç gülmüyordu; onu hiç gülerken görmemiştim. Hep kızarken görmüştüm, hep bir sinirlilik vardı suratında. Peri lakabı birden yok oldu, adı Nemrut'a çıktı. Geçen yaz yine gördüm Adil Amcayı, yaşlanmış biraz ve bu sefer gülüyordu. Bana gülerek selam veriyordu sürekli. O yaz aramızda bir bağ oluştu. Sevdim Adil Amcamı.
Ama hala meraktan ölüyorum:
Adil Amca yanımıza 1 dakikada nasıl geldi? Kesin peri o bak söyliyim.