23 Eylül 2013

Fizik, sen mi büyüksün ben mi! Hadi bakalım. (Tabii ki sen...)

Şu okul başladı ya lanet olası şey, sürekli "okul ya da blog diye bi seçenek yok, ikisini de halladicem" deyip durdum.. Sonra bi baktım ki 8 gündür yazı yazmamışım.. Bir de blog yazarlığı öyle birşey ki, mesela bir sohbet geçiyor, insanlar gülerken ben içimden "oha bloga yazmam lazım!!!!" diye düşünüyorum. Yolda yürürken birşey oluyor, bloga yazayim falan diyorum.. Sanırım blogumu çok seviyorum. Bu arada 204 kişiye fırladım 178 kişiyken.. Herkese sonsuz teşekkürler..
.....
Okul başlamadan önce, bütün yaz nerdeyse, sadece dua ettim.. "Nolursun Allahım, fizik öğretmenim değişsin nolur noluur!" diye.. Okulun ilk günü bi baktım ki adam değişmiş!!! Şimdi size adamı biraz anlatayım da hem gülün hem halimi düşünün.. 
Bu adam öyle birşey ki, bi kere fizik dersini yapayim derken Türkçe dersine girmeyi unutmuş.. Öyle cümleler kuruyor ki ağzın 1098 metre açık kalır yani. İlk günler "oha lan bu ne diyor" diyorduk arkadaşlarla, ama sonradan herkes defterine adamın sözlerini not almaya başladı.. Fizik defterimin kenarlarını bi görsen, sadece adamın sözleri var.. Yaziyim birkaç tane..
Sınıfa yeni bi kız gelmişti, şimdi gitti ama.. Bu adam da geçen yıl kıza bakarak bize dedi ki : "Ben zeynepnur'la yeni tanıştım, ne adını biliyorum ne soyadını?" !? Tabi ben bunu duy, altıma sıç..
Belki bilirsin, böyle hız konusu var.. İki kamyon falan var, ya karşılaşma ya yüküyle bi problemler falan.. Ya deli manyak bir konu.. Adam bi soru yazdıracaktı o konuyla ilgili, soruya bak: "Bi tane boş dolu kamyon, bi tane de yüklü dolu kamyon 100 m/sn hızla yürüyor." ?!!! Birincisi kamyon yürür mü, ikincisi boş dolu kamyon nasıl oluyor...
Sonra elektrik yüklü küreler konusunu işliyorduk.. En önde oturan kızın kafasını işaret ederek "bu gördüğünüz içi boş küre." dedi.. ?!!? Yazarken bile gülmekten yazamıyorum şu an.. 
Hani bazı soruları yaparsın, sonucu doğru bulursun ama kıçından uydurmuşsundur.. Sonuç doğrudur ama gidişat yanlış diye bi boka yaramaz ya.. Bi soru yazdı, cevap 3'tü. Bi kız da yapmış soruyu ama sallayarak. Bu adam da kıza benim ilk cümlem temalı birşey söylemek istedi.. Lafa bak: " bir doğru 3 vardır bir de yanlış doğru 3 vardır. Doğru 3, yanlış 3, doğru." Allah aşkına bu ne.. Sonraki doğru'dan sonra cümle devamı falan yok.. 
.......
Neyse biz bu adama sınıfça gülüyoruz tabi. Hatta adamın adına twitterlar mı açılmadı, facebook gruplarımı kurulmadı.. Ama adam bi türlü anlamıyor neyine güldüğümüzü.. Bizi de gören Türkçe uzmanı sanar ama adamın her cümlesi mi yanlış olur be. 
İlk zamanlar bu güzeldi.. Gülerek ders işliyorduk falan ama sonradan ben konuları anlamamaya başladım.. Çünkü adam berbat anlatıyor yani bu cümleleri kuran birinden ne bekliyorsun? 9. sınıfta da bu girdi, o yüzden benim hiç temelim yok fizikten.. Hal böyle olunca da en kötü dersim fizik (coğrafyayı sayma) sonra yine bu adam girdi, temelim yok olduğu halde yine anlattı bir sürü şey.. Yazılıya da ezber yapıp girdim falan derken bi baktım ben fizikten resmen İğreniyorum!!! Anca bu kadar olur yani. Adamın da suçu çok çok büyük. 
Mesela derste problem yazdırırdı, ben ve kız arkadaşım yan yana oturuyoruz okulda, herkesin sırasına teker teker gelir, cevabı kontrol eder giderdi. Biz de sevgilimle en arka pencere kenarıyız, bildiğin köşe yani. Ve o adam sıra tam bize geldiğinde kıçısını çevirir giderdi.. Bakmazdı defterimize.. Onu da düşününce fizikten iyice iğrendim..
.....
Bi ara yanına çağırdı beni.. Ben de heyecan yaptım, sonuçta adam beni sevmiyor diye düşünüyorum.. Gittim yanına, bana dedi ki "Uskacım, geçen sene benim dediğim yere oturdun, bu sene de sen istediğin yere oturacaksın." bi sevindim bi sevindimm.. Sonuçta bu da bir gelişme yani. "teşekkür ederim hocam" dedim, tam sıraya gidiyorum, "gel uska gel" dedi.. Allaaah dedim, şimdi de 100 verecek falan diye sevinmeye başladım.. 
Gittim yanına, yaklaş dedi, yaklaştım. Ve bana: "defterine iyi çalış, inşallah yazılıdan 50 alırsın." dedi.. 
Ben bir şok, ama nasıl bi şok.. Lan adam bana inşallah 50 alırsın diyor, öğretmenim diyor, kendi dersi için diyor.. Adama geçip "hihihi inşallah" desem oha lan noluyor?! ben 50lik adam mıyım lan pezevenk! Ya da "sağ olsun hocam" desem yuh yani.. Bir şey demedim, tamam dedim gittim..
.....
Sonra sınav olma vakti geldi işte.. Bu da ilk yazılı. Eşşşek gibi de çalıştım.. Defterdeki problemleri ezberlemeye çalışmak denirse tabi.. Hedefim 80 alıp hem hocaya kapak atmak hem de diğer sınava az çalışıp ortalamamı iyi tutmak.. 
Sınava girdik ve Mükemmel ötesi geçti!!!!!! Yani ilk kez bi fizik yazılısından 90 bekliyorum lan!! Cevap anahtarı dağıtıldı, baktım işte, diğer sınıflarla konuştuk falan cevaplar aynı, 90 kesin yani.. Bi sorum tereddütlü, onda da adamın insafına kaldım 1 2 puan versin.. Neyse aradan 1 buçuk hafta geçti.. Bi baktım sınıftan bi çocuk bağrıyor "fiziik girilmiş eokula heytt bee 71 aldım oha hiç beklemiyordum!!!" diye.. olleey be dedim, beklediğinden yüksek almış, 90ım belki 95 falandır yihu.. 
Sonra arkadaşımdan telefonunu aldım, eokula bi girdim..
Bir baktım ki..
Sınavım 56!!!!!!
Bir 5 dakika ekrana baktım sadece.. 90 beklerken hata 95 beklerken ben 56 aldım. Herkes beklediğinden yüksek alırsın ben 40 puan düşüğü aldım.. Babayı aldım.. Ve öyle bir şeyki, eğer kağıdını istersen sana yapmadıkları kalmıyor.. sen bana güvenmiyor musun bakışı yani.. Sözlü notu da nahh verir bana gidersem.. Tek lafım "hocam beklediğimden düşük aldım." oldu.. O da arkasına bile bakmadan çekti gitti.. Herkes beklediğinden öküz gibi yüksek aldı, bense babayı aldım lan.. 
......
Bi moralim bozuldu sana anlatamam.. Olabilir mi böyle bir şey ya? Gitmedim, sırf benimle uğraşmasın, beni bozmaya çalışmasın diye gitmedim yanına.. Bağırırdı bence öğretmenlerin yanında, biliyorum yani. Yapmadığı şey değil bu.. Bi kere bi arkadaşım da 100 beklediğini hocaya söylemişti 99 almıştı.. Adam virgülden puan kırmıştı. Sanki bana Türkçe yazılısı.. 100 alan olmamış hiç..
Fizikten bu adam yüzünden ölümüne nefret ediyorum.. Şu an düzeltmeye çalışıyorum fizikle aramı, ya düzelecek ya düzelecek.. Kazzık gibi kalın kitapçıkla sınava girecem lan sadece fizik olacak sorularda.. 
Yemin ederim notuma üzülmedim, bana 50 dediği için 50lerde vermesine üzüldüm.. 
Ha pardon, onun deyişiyle:
"o 50'yi ben aldım, o bana vermedi." 
Di mi?

14 Eylül 2013

Bloglarımıza bu yorumlardan yapmayın artık!

Aslında bu yazıyı yazmak istemiyordum, çünkü önceki yazılarımdan birinde buna değinmiştim ama artık cidden sabrım kalmadı.. En son Siminya'da bile gördükten sonra dedim artık dayanamayacağım, sakin durmak yok.. Blogu açtığım ilk zamanlar yorum denetleme nereden yapılıyor falan hiç aklıma gelmemişti, hatta hep yazı yazarken içimden "acaba denetleme yapılıyor mu ya" diye geçiriyordum.. Sonra nasıl yapılacağını buldum, sonrası hüsran, sonrası kara leke...
Bazı bloggerlar var, gelip senin bloguna izleyici oluyor ve sana yorum bırakıyor.. Tamam buraya kadar normal, hani olur ya blog sahibi görmemiştir, yorum bırakmak istersin.. Ya da bi ihtimal yazısını okudun, beğendin o yüzden izleyici oldun, belirtmek istersin.. Bunu anlarım. Ama tutup da sen gelip insanın bloguna "bloguma beklerim :)))" yazarsan nevrim dönüyor..
Genelleme yapmayacağım yoksa yapmasını gayet iyi bilirim de neyse.. Kadın açmış blogunu annem yaşında bi şey.. Gelmiş benim blog yazımın altını kirletiyor. Denetleme açtım ama sırf siz görün diye bütün yaz yayınladım o salak yorumları. Çünkü bi yorum daha gelirse o şekilde ekran fotosu çekip kim yazmış size göstermek istiyorum.. Zaten göstermesem bile büyük ihtimal sizin blogda da var.. İki ya da üç çeşit zaten o yazanlar..
.....
1- Seni yeni keşfettim. Benim bloguma da beklerimm, sevgilerimi bıraktımmm :) - İlk başta bu yorumu görünce "vay beee, kadına bak, beni keşfetmiş falan, lan ne ara ben keşfedilecek kadar havalı oldum.. Vay anasını bee, süperim süper" diye düşündüm.. Hani keşfettiyse mutlaka iyi bi yanımı görmüştür dedim.. Sonra ben blog yazılarını okurken aynı yorumu Spotty'de de gördüm.. Aynısı ama, hiçbir farkı yok.. Sonra çıktım Artemis'te gördüm.. Hasan'da gördüm. Lan ne oluyor!? Ve anladım ki sırf bloguna izleyici olalım diye yapıyor bu yorumu..
2- 333'üncü takipçin benim. Benim bloguma da beklerim :) - Alkış sesleri yükselsin burda.. Canım ben hiç fark etmedim zaten senin benim kaçıncı izleyicim olduğunu di mi. Şaka mıdır bu ya.. Hani dedim tamam, bu da böyle copy paste yapıp duruyor.. Sonra Sİminya'nın bloguna bi girdim, lan lan kadın oraya bile aynı yorumu yazmış!!! Siminya'ya yazmış bildiğin.. Bi de eklemiş "çekilişim de var beklerimmm :)" diye.. Allahım sabır ver...
.....
Yani onca şey yazdım ama yazdıklarımın tek bi teması var.. Yapmayın.. Ben bana gelen bütün yorumları yayınlıyorum zaten en son ekran fotosu almak için.. Abi biz kişisel yazıyoruz, blogumuzda her şeyimizi yazıyoruz belirli bir kategorimiz yok ama siz o yorumu yaptınız diye ayıp olmasın düşüncesiyle sizin blogunuza ilgisiz bir şekilde izleyici oluyoruz.. Ben saygımdan oluyor-dum. Annem yaşındadır diye, yoksa banane be! Bu konuyu da tüm bloggerlar (kişisel olanlar) bi araya gelsin bi konuşalım..
.....
Dershanem başladı.. Hani 1 ay önce başladı falan ama bugün kesin olarak start verildi ve resmen ağlayacaktım sinirden.. Ben cumartesi sabah, pazar öğlen olsun istiyordum, tüm haftasonum ölüyor öbür türlü çünkü.. Ama ne oldu? Cumartesi öğlen, pazar sabah oldu.. Gerçekten üzüldüm ya.. Bi de dün atarlandım evde.. Arkadaşım mesaj atmış "Lan uska yarın dershane var ha 1'de aradılar di mi seni" diye.. "Aramadılar olum, oha iyi ki söyledin ya" dedim ne diyim.. Öğlen dershaneye gittim, sekreterliğin oraya. İşte beni neden aramadınız falan diye baya atarlandım mal mal.. Çünkü annemi aramaları lazım.. Meğer beni aramış bunlar, ama bende şöyle bi özellik var.. Eğer o an baya sinirliysem tanımadığım numaraya telefonu açmayıp meşgule atıyorum.. Meşgule atmış mıyım bi güzel.. Kadın da bana demez mi "işte liste, bu numarayı aradık" diye.. Bi baktım benim numaram.. "Ya çok pardon hehehe canımsınız" diyip çıktım ne yapim yani..
......
Biyoloji dersinde artık açlıktan sıraları kemirecek hale gelmiştim.. Son ders bi de onun da etkisi var.. Eğrelti otu motu o konulardayız.. Yani şey, tohumsuz çiçeksiz kazzıksız zattiri zuttirsiz bitkiler.. Biyolojici bana "Söyle bakalım, eğrelti otu eskiden bu oda kalınlığındaydı ancak üstüne bişeyler bindi, indi, çıktı falan günümüzdeki halini aldı. Bu günümüzdeki halinin adı ne?" diye sordu.. O anda da aklımdan yaprak sarma geçiyordu bitki diyince.. 
Herkes susmuş benim cevabı bekliyor.. Salak gibi bağırmaz mıyım "Yaprak sarmaaa" diye.. Herkes güldü tabii.. Sonra da bi kız, o da acayip acıkmış, "bence maydonozzz" diye bağırdı.. Yani sınıfça acıkmışız anlayacağın..
Bi de bi geometrici var.. Adam deli.. Ya mesela tahtaya soru yazıyor, (ki adamın yazdığı hiçbir soru yapılmıyor, kazzık gibi lan) sonra cevabı soruyoruz. Hani normal öğretmenler "3, 8, 23" falan der di mi.. Bizim ki "324245534'in (sayıyı okuyor) küp kökü!" ya da "900443'ün kare kökü" falan diyor.. Tabi ki ben o kökleri alamıyorum..
Sonra tahtaya bi soru yazıyor, allah seni inandırsın yok böyle sayılar.. Zebellah gibi!!! Çokgenleri işliyoruz, normal öğretmenler mesela köşegen sayısı toplamı 68 olan çokgenin kenar sayısını sorar di mi.. E adam sana tutup da 38389464 köşegeni var derse höööt diye kalıyorsun.. 
......
Okul açılıyor anam içimde bi sıkıntı bi stres.. Şimdiden başladı bende bu ya.. Herkese başarılar bu arada.. Zor bi marathon ama kader kısmet..

11 Eylül 2013

Yalnız olan Uska'dan zarar gelmez, valla bak!!

"Yalnızım çok yalnızım, buymuş benim alın yazım" şarkısını söyleyeceğim yerde, yalnız olunca neler yaptığımı bloga yazıyorum.. Vallahi benden zarar gelmez ki.
Evde yalnızım!! Ciddi anlamda bu kadar güzel bir şey olamaz.. Ya bana göre yalnızlık bi nimet, insanoğluna verilmiş bi ödül. Bazen, yalnızlığa muhtaç olduğumuz, "keşke şimdi yalnız olsak yaa" dediğimiz vakitler olmuştur, kabul edin bunu.. Böyle bi anda isterse bulunduğun yer dünyalar kadar geniş olsun, yine de yalnız olmak istersin.. İnsanlar konuşur, sohbet eder, ama sen aralarından sıyrılmak, evde kafa dinlemek istersin.. İşte şu 2 haftadır aynısını yaşıyordum, sağ olsun bu ödülü de babam farkında olmadan bana verdi..

Babamla anlaşamam, yani kabul ediyim annemle anlaştığım gibi kimseyle anlaşamam ben.. Babam zor bi insan, hatta fazla zor. Mesela normal babalar ne yapar? Gider işte çalışır, yorgun gelir, 1 saat kendi istediği izler sonra koltukta uyuyakalır, gazete alır onu okur.. Benim babamsa yemekhanede çalıştığı için eve 3'te geliyor, bilgisayara oturuyor ve başından kalkmıyor!! Ciddi anlamda kalkmıyor ama.. Ya da tv'de kendi istediği yeri zorla açmaya çalışıyor, boktan boktan filmler izliyor güya ama filmi açtıktan 5 dakika sonra babam koltukta horul horul horuldayarak uyuyor. Eline de almış mı kumandayı? Sıkıyor da sıkıyor, ben almiyim diye. Sırf ben izlemeyim de sinir olayım da diye yaptığına bak.. Tam kumandayı elinden alacağım, aniden uyanıyor (sanırım uyku apnesi var) ve sanki uyuyan o değilmiş gibi kafasını kaldırıp tv'yi izliyor. Ya da gecenin o vakti kalkıp buzdolabından bir şeyler yiyor.. Yani evde beni yaşatmıyor, en doğrusu bu..
Hani annem de eve akşam 8 gibi geldiği için benim ne çektiğimi öğlen onu arayıp dert yanmamdan anlıyor. O yüzden anlaştık annemle, babamı azıcık tatil yapsın biraz da ben tatil yapayım diye yazlığa göndermeye karar verdik. Biz karar verdiğimiz gün adam da almış mı sana 2 haftalık izin.. Haa geldin mi şapa, oturdun mu boka.. "Baba giit" adam gitmiyor, "baba 2 haftalık iznin var hadi bak yalçın dayım çağırıyor" yav rahat bırakın beni diyor.. En sonunda da pazar günü işte, yazlığa gitmeye karar verdik kuzenimin nişanı var diye, onu da orada bıraktık ve babam pazardan beridir evde değil! Dershanem de 1 ay önce başladı diye tutmuş "bari bi hafta tatil yapsınlar" demiş ve son haftayı bize bırakmış mı!! Bi sevindim bi sevindim, ben istedim 2 göz, Allah verdi altın sarısı alacakaranlık lensi!

Yalnız kalan Uska bakın da neler yapıyor..
-Sabah zaten 11'den önce kalktığım yok.. Bilgisayarın fişi istediğim kadar takılı, internet hep açık.. Uyanır uyanmaz yatakta wifi'ya bağlanıp dönüyorum, işte bloga yorum gelmiş mi bakıyorum, twitter'da neler olmuş diye giriyorum.. Ve gelip "niye bu fiş takılı" diyen biri yok.. Ve saat 9'dan "halan ve nenen bekliyor, kalk" diyen biri de yok.. 
-Yataktan 12 gibi kalkıyorum, malum çok yorgun oluyorum uyandığımda, keşke hep uyusak diye diye mutfağa gidiyorum.. (uyanınca yorgun olan tek kişi değilim, di mi?) Normalde hayatta bıçak tutamam ben, küçükken parmağımı koparıyordum az kalsın, o yüzden bi fobi var ben de. Soyamam bir şeyi, annem de sağ olsun şu hani kolay soyacaklar var ya ondan almış.. Onunla domatesi soyuyorum, salatalığı soyuyorum, meyve tabağımı hazırlıyorum.. Kahvaltım pide ekmek eşliğinde bi tane tabakta kırmızı biber, domates ve salatalık var doğranmış, nar ekşisi konmuş.. Yanında da peynir. Ahan da kahvaltım. Her birinden bir tane doğruyorum, tam yetiyor valla.. Meyve tabağımda da karpuz kavun hariç hepsi var, malum onlara bıçak lazım.. 
-13:00'de kalkıp bilgisayarı açıyorum.. Telefondan girdiğim yetmiyormuş gibi, blogger'a bakıyorum kim ne yazmış diye.. Çoğunlukla da okuyorum, genelde başlığı ilgimi çeksin isterim ha bir de sevdiğim bloggerlar ne bok yazarsa yazsın okurum.. Sonra Twitter'a giriyorum, Facebook'ta dolanıyorum ki herkese "Ne feysbuk mu, asla ya tarla olmuş orası" dememe rağmen.. 
-Bilgisayardan bi kalkıyorum ki saat 14:30.. Bazen de 15:00.. O zaman da canım acayip şekerli bir şeyler istemiş oluyor.. Evin altında Kardeşler pastanesi var. Oraya iniyorum, cezeryeden tut da 3 tela'lık minik yaş pastalara kadar her şeyi alıyorum.. Normalde yememem lazım, karaciğer yağlanması başlangıcı var bende çok şeker yemekten, ama nefis bu, çekiyor be..
-16:00 gibi tam pencerenin önündeki buz gibi esen koltuğa uzanıyorum, elime kitabımı alıyorum.. Başlıyorum okumaya.. Bayılıyorum bunu yapmaya ne yalan söyliyim.. Telefonu diğer odada bırakıyorum, biliyorum çünkü ne zaman okumaya başlasam mesaj yağmuru oluyor ve ne okuduğumu anlıyor ne bir şey.. 
-17:30'ta tekrar bilgisayarı açıyorum, hoop Youtube'a.. Benim şöyle bi hastalığım var.. Eğer bi sanatçıyı çok seviyorsam, onun tüm canlı performanslarını dinlerim.. Geçen sene Adele'i bitirdim mesela.. Bu sene Göksel ve Hande Yener bitti.. Şu an Sıla ve Mabel Matiz arayıp Youtube'dan çıkmıyorum.. 
-Açmışım canlı performansı, ses full açık, mutfağa gidiyorum.. Saat 6'da öğle yemeği yiyorum.. Annem ne yapmışsa onu ısıtıyorum, bi güzel yiyip tekrar bilgisayara oturuyorum.. Müzik dinliyorum sadece, sonra da saat 19:00 oluyor..
-Saat 19:00 demek benim acilen evi toplarlamaya başlamam lazım demek.. Annem zaten yorgun argın geliyor, bi de benle mi uğraşsın.. Sadece bulaşıkları bırakıyorum lavaboda.. Kalkıp masayı siliyorum, odamdaki kıyafetleri topluyorum, artık elden ne gelirse anam.. Zaten şarkı söyleyerek topladığım için saat 8 oluyor.. Ve işte 10 dakika sonra hoop kapı, annem gelmiş..
-Annemle sohbet ediyoruz, o yemek hazırlıyor.. O hazırlayana kadar ben banyo yapıp çıkıyorum.. Sonra banyo yaptım, yemek yedim derken saat 21:30 oluyor.. Allaaah, hoop Tv2 başına, Yalan Dünya var çünkü.. Bayıla bayıla onu izliyoruz, sonra annem yatıyor..
-İşte 00:00 bizim Whatsapp grubumuzda sohbet sürüyor.. Onlarla saat 01:00'e kadar akıyoruz sohbette.. Arkadaşlarımla mesajlaşıyoruz, 02:00'ye kadar televizyon izliyorum, iki satır kitap okuyorum, uykum gelmiş oluyor ve benim dötümden sinek çıkıyor artık, uyuyorum.. 

Yani anlayacağın 3 günüm de böyle harika geçiyor işte.. Yalnızlığa harbiden ihtiyacım varmış onu anladım.. 
Şimdi, madem ben böyle uzun uzun anlattım, mim mi olsa bu ne olsa.. Evet, Benguk ablam, Nugi ablam, Spottiiiyy, çokomell, vampiring, sonsuz (mimimi bile yapmadın lan!!!)  Loretta, Violetta, Pembemavi, İnsan yavrusu, Gizli Birisi.. Ha bi de lowerk.. Sizden de yalnız geçen bi gününüzde neler yaptığını bu şekilde istiyorum anam.. Yazmayan olursa kaldıracağım bu mim paragrafını..

7 Eylül 2013

İlk kez bir Mim'i en son yapmıyorum!!

Yazacak bi dolu şey var, taslaklara kaydettiğim 36 yazım var ve ben hâlâ yazacak bir şey bulamıyorum diye düşünüyorum. Bi baktım ki mim! Hadi dedim Uska, göster anam kendini, bu zorluğu ultra olan soruları cevaplamaya başla. Mimi Ben Raif blogundan aldım, ki bu blogun temasını baya seven bi insanımdır..

Hayatınızda hiç mucize olarak nitelendirebileceğiniz bi olay yaşadınız mı?
İlkokulda bütün dünya benden umudu kestiği, deneme sınavlarımın 400'ü geçemediği, dershanenin çok konuşuyorum diye beni kovduğu ve sınava son bir hafta balkonda kendi başıma çalıştığım halde SBS denen meretten 495 almıştım. Hiç unutmayacağım sanırım.

Almayı düşünüp de alamadığınız ne var?
Bir tane beyaz bi notebook istiyorum, oturup yazılarımı, kitaplarımı, tiyatroları falan onda yaziyim.. Bir de Yalan Dünya'da şu kitaplık var ki, çok beğendim, üniversitede ev tuttuğumda almayı planlıyorum, şu an var diye alamıyorum..

Kıyafet konusunda takıntılarınız var mı?
Giyebileceğim en rahat kıyafetleri severim. Elimden gelse pijama ile yaşayacağım ama.. Onun dışında başka da bir takıntım yok, bir de şu boğazımı sıkar gibi olan yakalı şeyleri hiç sevmiyorum, ha bir de naylon gibi kumaşı olan şortları.. Baya takıntım varmış lan!!!

Nefret ettiğiniz huylar ve insanlar?
Yeminle sabaha kadar isim vere vere yazarım lan!!! En nefret ettiğim huy kendini insanlardan üstün görmek, güya kendinden aşağıda olan insanı ezmek ve hakkında konuşmak. Bundan nefret ederim, benim gözümde herkes eşittir.
İnsanlar demişken buna değinmeden geçemeyeceğim, ayrı bi yazı yazacağım da zaten ama söyliyim. Blogger'da en nefret ettiğim insan tipi her blogun altına "Merhaba, blogunuzu yeni keşfettim ve çok beğendim. Bana da beklerim :))" yazan geri zekalılar. Gören de okudu sanacak o yazıyı. Ben bana bu yorum yapıldığında hani keşfetmek falan geçiyor ya kadın ciddi zannettim, sonra aynı yorumu Spotty'nin blogunda gördüm. Aynı yorumu Artemis'te, Hasan'da gördüm. E utan lan! Bir de yeni versiyonu "333. takipçiniz benim :) Bana da beklerim :)" tipindeki yorumlar. Sağ ol, iyi ki söyledin kaçıncı takipçim olduğunu. Te allam.

Sizi en net tanımlayan kelime nedir?
Sanırsam -yalnız-. Ya aslında etrafında bir sürü kişi olmasına rağmen yalnızları oynayan bir tip gibi bir şeyim.. Yalnızlığı da seviyorum dostları da ama yalnızlık bana daha cazip geliyor.

Hayata yeniden gelme şansınız olsaydı hangi ülkede doğardınız?
Kesinlikle Japonya!!! O kadar öğreniyoruz Japonca, o kadar uğraşıp didiniyoruz yazalım çizelim diye. Orada doğsam baya güzel olurdu, olum para falan toplayalım beni Japonya'ya yollayalım ya :P:p

Tek başına bir insan  keyiflenmek için ne yapabilir?
Yapacak yüz sayfa şey var. Ama en güzelleri şarkı söylemek, bir şeyler yazmak, bir şeyler çizmek, müzik dinlemek, kitap okumak. Bunları genelde ben yapıyorum da..

Nikah masasında evleneceğiniz kişiden "hayır" cevabını alsanız ne yaparsınız?
Suratımı hiç değiştirmem, gayet de gülerek "ben de şakadan evet demiştim hihihi" gibi bir şey söyleyebilirim.. Ya da geline "çıkışta görüşürüz!!" gibi bir şeyler de saçmalayabilirdim.. Yahu soruya bak, ahiret sınavı mı ne!?

İnsan kaderini mi yaşar, kaderini mi yazar?
Bence yaşar. Ufaktan minik detayları kendi yazar ama. 

Aklına gelen ilk İngilizce kelime?
Ya benim ingilizcem kötüdür ama.. Neyse hemen kötü olduğunu kanıtlayarak dünyadaki en zor kelimeyi söylüyorum: "Book."

İnternette sahip olduğunuz ilk nickname?
Ya ama haksızlık, rezil etmeyin bizi! Galatasarayli_ninja_kaplumbağa

Gelelim kimi mimliyorum.. 
Nugi ablam. Artemis sınavından vakit bulursa bi zahmet yapsın!!! Hasan, sen de bulursan yap karşim. Vampiring, hem Nazlı hem sen yapsanız eğlenelim :p:P Violetta yapsın süper olur. İnsan yavrusu yapmış zaten.. Loverk, Loretta, Gizli Birisi de yaparsa çok sevindirik olurum.. Spotty'i mimlemişler zaten. Benguk ablam da yapabilir. 3gen, Çokomell ve Sonsuz da yapsın. Yapın anam yapın, yayalım.

NOT: Temam nasıl olmuş lan, biraz kalsın mı böyle?

4 Eylül 2013

Biz liseli bloggerlar, sınavı olan bloggerlar...

Uzun boylu, güzel huylu deli manyak yazımdan sonra kendimden ilk kez bahsetmiş gibi bir şey oldum. Ne yapayım, cidden o yazıyı yazarken sinirden köpürüyordum. Bak aklıma yine geldi, lan "Yuh boya baak ööğğğghhh çüüşş!" ne demek ya ne demek!! Yolun ortasında, hele de bir kız söylüyor bunu.
Neyse, aklıma geleni en hızlı şekilde yazacağım. İlk önce, en matrağından benim dershane başladı. Dershanemin geçen sene ne durumda olduğunu eski yazılarımı okuyanlar az çok bilir. O neydi öyle ya.. Sınıfta tek başıma en arka en köşede oturuyorum, bazı zekasızlar öğretmenlere ders işletmiyor sanki çok harika anlatıyorlarmış gibi bir de. Kimse benimle sohbet etmiyordu, hiç arkadaşım yoktu, bazen orada bir kitap okumaya başlayıp dershanede bitirdiğim oluyordu, o dereceydi benim için... Ancak şimdi evrime inanıyorum!!! Lan benim dershaneye nolmuş öyle. İlk önce bizim beyaz saçlı kankam müdürümüz geçen sene öğretmenlerin ders işlemediğini duymuş ve hepsini atmış dershaneden. Hepsini diyorum.. Zaten onlar da pek meraklı değillermiş buraya, anında bırakmışlar. İyi oldu benim için. Geçen sene sınıfta bulunan herkes bu sene gitmiş!!! Sadece birisi kalmış, isim vermiyim aslında twitterı falan yok, okuyamaz, Berkay. 
İşte dershane başladı 19'unda, kapıdan girdim. İlk önce müdürü gördüm, tokalaştık falan. Sonra kapıdaki abi kantinden çıktı. "Kapıdaki" abi, nasıl kantinden çıkıyor merak konusu... Geçen sene yeni yazılmıştım diye beni kapıdan içeri almayan adam, bana bi sarıldı bi sarıldı.. Kaburgalarım yerinden fırtladı, ağzıma battı..
Sonra da sınıfa girdim. Daha ilk günden geciktim bu arada. Ama sınıfa girdiğimde öğretmen falan yoktu, ve Berkay'ı gördüm... Geçen sene hiçbir samimiyetim olmayan, hatta suratımı bile zar zor hatırladığını düşündüğüm Berkay'la birbirimize öyle bir sarıldık ki.. Sanki 2232 senelik dostuz, çok mutluyuz, harikayız, o derece sarıldık. İşte geçen seneyi andık, herkesin gittiğini falan söyledi. Her ne kadar dışımdan "Yapma ya, ama ne güzle gülüyorduk." desem de içimden "Allaaaaaa yürrü be Uska, dershanenin hakimi sensin!" dedim.. 
Sonra öğretmen sınıfa girdi, ilk ders fizik, ilk ders korkulu rüya, ilk ders beni bitiren ders!!! Ama adamın bir ses tonu var, erkek halimlen söylüyorum yok böyle bir şey. Sırf o yüzden bir sürü konuyu anladım. Sonra diğer öğretmenler falan girdi, aşırı aşırı iyi ya da fizikçi kadar iyi olmasalar da hepsini de sevdim yani. 
Aslında benim gittiğim dershaneyi Adana'da kimse bilmez. Gülbahçesi de anca öyle. Çünkü biraz uyduruk maalesef.. Yani aslında pek değil ama bana öyle geliyor. O yüzden alay etmek için "hangi dershane?" diye soranlara "xxxx Koleji bebeim." diyorum, öyle de deli manyağım. Ben burada bursluluk sınavına girdim, ama hani eğlencesine maksat sınav çıkışı arkadaşlarla yemek yiyip bi güzel dolaşacağız. Sınava girdim, yaptım, verdim ve çıktım. 
Aradan 1 ay geçti, bu dershaneden ses seda yok. Ne bi "sınav açıklandı" diye mesaj, ne okula sonuçları getirme. Arkadaşlarla dışarı çıktık o tarafa, "yürüyün oluum ben yüzde yüz indirim aldım diye aramıyürler beni" dedim herkese, sonucu almaya gittik. Sonra adam bizimkilere sonuçları verdi, benimkini elinde tuttu, en sona bıraktı.
"Uskacım, dershanemizin sınavında 1. olmuşsun, bizden yüzde 100 indirim kazandın." dedi. 
O an ağzımı bantlasalar ya da o odadan atsalar daha iyiydi benim için.. Adama "buyur amca?" dedim.. Ağzıma tükürselerdi de demeyeydim, şimdi kim bilir adam hakkımda ne düşünüyor, koca müdür ya.. Annemi aradım falan, sevindi kadıncağız. Ama ben hiç beklemiyordum öyle bir şey. Aslında ben bu zamana kadar paralı eğitim diye bir şey duymadım, annemlere de ödetmedim. Övünmek istemiyorum, belki hazırlanan bloggerlar falan vardır, örnek olmak istiyorum. Oturdum çalıştım ve gittiğim özel okulu da tam burslu kazandım iki tane dershanemi de. Buradan herkese söylüyorum, maddi durumunuz iyi veya kötü olabilir, ama mutlaka bu sınavlardan iyi almaya bakın. Burslu gittiğiniz yerde hiç de filmlerdeki gibi ezik durumunuz olmayacak, gururla gideceksiniz buna emin olun. Herkes aylık taksit ödemek için sıra beklerken, siz sınıfta klimanın altında oturacaksınız. Eğer size "hahaha ezik" diyen olursa buraya yorum yapın, gelmezsem neyim o çocuğun ağzına tükürmeye. Sadece özel okulumda o yönden biraz sıkıntı çekmiştim, ama herkese ağzının payını da verdim.
Neyse, hayat dersi yeter. Ben bu sene için hangi kitapları alacağım, kim bilir kaç para bayılacağım diye düşünürken kütüphanem kitap doldu lan! 3 kuzenden, üst komşudan (tıpı kazandı maşallah) ve karşı komşudan (tıpı azıcık bir şeyle kaçırdı, maşallah) bi kitaplar geldi bana... Of of of!! Sevindim yani, güzel konu anlatan, güzel soruları olan şeyler. Gittim kendimi inek hissetmek için masa lambası aldım. Hani biraz inek ve elit durayım da motivasyonum artsın diyerekten. Arttı mı? Eeeh...
Bu arada yine blogumu okuyan lise 1 2 bloggerlar varsa kulak verin anam. Oturun inekleyin, evden çıkmayın, gezip dolaşmayın demiyorum, ölsem demem çünkü ben dötümün üstüne oturmadım ama düzenli çalışın. Nolur çalışın, ipleri ne çok sıkı tutun ne de bırakın. Konuları iyi anlayın ki sınava yakın şöyle bi bakıp geçin.. Yoksa vallaha pişman oluyorsunuz.. Ezberlemeyin, ama çok iyi anlamaya çalışın. Ve dershane falan da önermiyorum açıkçası. Ben kendim çalışarak, bloga yazarak, dötüme oturmayarak takdir aldıysam ki bizim okulun yazılıları malum, siz de alırsınız!
Sosyal mesajımı ve rehberlik ödevimi yaptıktan sonra hadi ben derse döniyim bari. Malum, sınav mınav var, yapamazsam tık tık!..