7 Ekim 2015

Eğitim sistemimizin dayanılmaz 'gerçekliği'!

Yedi yaşımdan beri eğitim-öğretim gören bir genç olarak şu sıralar tek dileğim boş boş oturmak! Gerçekten öyle. Yatağımın üzerine oturup duvarı amaçsızca seyretmek, tavana bakıp fantastik hayaller kurmak, sıkıntıdan ne yapacağımı bilememek istiyorum yahu!
Malumunuz, yaz tatilinden çıkalı çok olmadı. Ancak "mezuna kalan" bir öğrenciyseniz, yaz stresinden çıkmış gibi oluyorsunuz. Hatta çıkamamış!
Türkiye'de kesinlikle eğitim gerçeği diye bir şey var. Konular fazlasıyla ağır, gereksiz uzatılmış, okulda anlatılanın zorluğuyla sınavda çıkanın zorluğu tutmuyor; ancak gerçek bir "inek" olursan seleksiyona uğramaktan kurtuluyorsun! Bık-tım!
Her zaman verdiğim bir örnek var. Amerika'da okuyan arkadaşım kışın Türkiye'ye geldiğinde elimdeki türev-integral kitapçığını gördü ve resmen ağlayarak sordu: "Siz bunları şimdi mi görüyorsunuz?!"
İçimden "Yoook canım, ben daha üniversite başlamadan göreceğim konuyu çalışıyorum. Salak mısın sen yaaa?!" desem de dışımdan "Evet, hatta yapamadığın soru filan olursa fotoğrafını yollayabilirsin!" demiş olabilirim. Sahne aynen şöyle: Çocuğun ağzı bir karış açık, ben kolumun altındaki türev-integral kitabıyla gururlu bir Türk genci!
Aslında ülkemizde sistemi anlamak çok basit. "Anlamak" diyorum fark ettiyseniz, "kabullenmek" değil!
Seni yedi yaşında harflerle ve sayılarla tanıştırıyorlar. Önce güzel güzel ama! Öyle birden değil, yavaş yavaş, korkutmadan. Daha sonra ev ödevleri başlıyor, tekrar yapman gereken konular, tek dönemde onlarca yazılı, performans ödevi stresi, devamsızlık korkusu, "Aman notumu yükselteyim." diyerek yapılan ve genelde son güne bırakılan korkutucu proje ödevleri!
Ve, ilkokulun sonuna gelindiğinde eğer sınıfında dolabın yoksa muhtemelen azıcık kamburlaşmış, tatilleri iple çeken, yaşına göre fazla yorgun bir öğrenci oluyorsun.
Daha ilkokulun sonuna şimdi geldim. Sırada ortaokul var!
Tek öğretmenden bütün dersleri görmeye alışmışken tüm düzenin altüst oluyor! Her dersine ayrı bir öğretmen, ayrı bir karakter, ayrı bir "kendine özgülük" giriyor! Hepsinin senden beklediği, istediği şey farklı. Kimisi hiçbir şey anlatmayıp yazılıda tam anlamıyla "ağlatıyor", kimisi de gerçekten bir şeyler öğretiyor. Üstelik ortaokulu boş geçirirsen yandın, liseye geçiş sınavları var.
Hadi o sınavı da atlattın, kendini ortalamanın biraz üstünde bir liseye attın. Sana ilkokul hayatında sınava hazırlandığın dönemde söylenen "Liseye geçince rahatlarsın." sözünü hatırladıkça ağlayacaksın! O sözü söyleyen kişiye işkence yapmak isteyeceksin! Ne rahatlaması yahu, stresle doldum ben!
Bir anda bütün derslerin bölünerek çoğalacak! "Fen Bilgisi" artık "fizik, kimya, biyoloji" olacak. "Sosyal Bilimler", "tarih, coğrafya" olurken "matematik" yanına "geometri"yi de alacak! Ve belki yeni bir dil, onlarca yan ders de cabası. İster istemez soracaksın tabi: Ben ne zaman rahatlayacaktım?!
Bitti mi? Saçmalama!
Göz açıp kapayıncaya kadar geçen dört koca yorucu yıldan sonra üniversite sınavı gelecek. Küçüklüğünden beri sorulan "Sen büyüyünce ne olacaksın?" sorusuna somut bir cevap yani!
Sana dört yılın hepsini soracaklar, her şeyi hatırlamanı isteyecekler. "Madem hayalini kuruyorsun, o zaman bu soruların hepsini yap!" diyecekler. Küçükken doktor olmak için can atarken sınavdan sonra "Bir işe girsem yeter yaaa..." diyeceksin. Hatta sınav anında bile hayallerinden vazgeçebilirsin, kendi kendini "Ben zaten doktor olmak istemiyormuşum ki!" diye kandırabilirsin.
Tekrar ediyorum, Türkiye'de eğitim gerçeği diye bir "gerçek" var kesinlikle. Her ne kadar sistem her saniye değişse de öğrenci modeli, yüzde 1'lik küçücük bir yanılma payıyla değişmiyor ve değişmeyecek!
Hepimiz yine her şeyi son güne bırakan, proje ödevlerini esaslarında "Öğrencinin becerisini ve algısını geliştirme" yazmasına rağmen sadece not yükseltmek için yapan, yazılı haftalarında az uyuyup yazılılar bitince acısını çıkaran öğrenciler olacağız! Genlerden mi bilmiyorum, hepimiz aynıyız!
Ben mi? Ben bu üniversite sınavına girdim; doktor olmak istediğim için, istemediğim bir puan alınca "Tekrar deneyiniz." olayına girdim. Seneye kaldım yani!
Bunların hepsi o proje ödevlerini amacına uygun yapmadığım için oluyor ya, neyse!

11 Eylül 2015

Durum bildiyorum

Ya ben niye böyle bi insanım.. Dengesizim, aklıma ne gelirse söylüyorum, bi anım diğer anımı hiçbir şekilde tutmuyor, ne diyeceğimi bazen ben bile kestiremiyorum. Yaptığım hiçbir plana sadık kalmıyorum..
Şimdi ben seneye kaldım ya hani, artık ders çalışmaya başlamam lazım di mi. Hele ki tıp istiyorsam, artık baya baya çalışmam lazım.. bunun farkına vararak seneye bıraktım zaten. yazlıkta kendime söz vermiştim, "çok güzel çalışıcam, çok tatlış bi öğrenci olucam, örnek birey olucam." NAH oldum NAH!
Yazlıktan niye döndüm biliyor musun.. evde ders çalışmak için.. peki evde ne yaptım biliyor musun? Yazlıktaymış gibi davrandım.. ve davranmaya devam ediyorum..
3 kere program denemesi yaptım. valla bak, günleri yazdım 6 ekime kadar (6'sında dershanem başlıyor), gittim her günün altına bi sürü konu yazdım.. ve daha ilk günden sadece 1 konu çalıştım, dediğim laf "neyse ya, ikinci gün sabahtan çözerim birinci günden kalanları." Hiçbir şey yapmadım ve kendime inanamıyorum.. 
Bak, bende hırs var ama hani o "pis raaaakiplerim" hırsı değil. Kendi kendimi geçme isteği, kendimi tatmin etme arzusu. Yani evet, ben bi şeyler biliyorum ama niye daha çok şey bilmiyorum? Olay tamamen bu. Geçen senemi öyle boş geçirmedim, fizik haricinde gayet de biliyordum bir şeyler. Şimdi fizik de bilmeye başladım tamam ama içimde hiç ders çalışma isteği yok. 
Ya ne yalan söyliyim, ben eğer isteyerek çalışırsam önümde kimse duramaz.. ama istemediğim zaman; dersin başından anında kalkabilirim, bırakabilirim, arkadaşlarım için okulu asabilirim, birini gördüğüm an şımarıp "sınav falan hikaye" diyebilirim, işte benim stilim'deki kavgaları daha önemli bulup fizik soru bankasını koltuğun altına itebilirim.. yapabilirim bunları, ki yaptım. 
beni tanıyanlar iyi bilir, ders çalışmaktan nefffffret ediyorum ama çalıştığım zaman da öyle gibi değil. tıp istiyorum, yani evet kocaman bi 6 yıl hep ders çalışıcam ama zaten o benim hayalim. Mesela kitap çıkarmak da benim hayalimdi, yazarken fiziksel anlamda inanılmaz yıpranıyordum ama hayalim için bunu göze almıştım. Tıp da o hesap, eşşşekler gibi çalışır okurum ama şimdi ileride hiçbir şekilde kullanmayacağım tonlarca konuyu görmek koyuyor ya.. 
Kimi zaman diyorum ki "yazıp gitse miydim?" sonra "hayırdır ya" diyorum, sen ne ara böyle korkak oldun yani. mutsuz değilim ama üstüme çökmüş bi hava var, tatil mi desem uyuşukluk mu, ondan acilen kurtulmam lazım.
Aslında kendimi iyi hissetmem için bi sürü sebebim var. Bi kere tecrübeliyim artık, adamların tarzını anladım, ne yapıp ne yapmayacağımı; vicdan azabını hangi durumlarda çekeceğimi falan gayet iyi biliyorum. Yani aslında ne yapmamam gerektiğini çok iyi biliyorum ama bildiğim şeyi uygulamıyorum. 
Sadece geceleri ders çalışabiliyorum, bütün gün evdeyim ve kitap açmıyorum.. ne bok yicem hiç bilmiyorum ama gidişatım iyi yönde değil.

15 Ağustos 2015

Bir yaz günü, hiç bu kadar üşüdün mü? (2015 yapım)

Şu mezuna kalma işleri falan derken burayı baya boşladım.. habire eğitim durumumu yazıp duruyorum lan, sanırsın blogger değil milli eğitim bakanlığının ana sayfası. neyse, şimdi yazı biraz uzun olabilir, anlatacaklarım var çünkü.. başlıyorum!
*
yazlığa gittim tabii ki bu yaz da. geçen yaz kadar olmasa da yine de eğlendim. toplam 10 gün kaldım, sonra "ders çalışmam lazım" diyip eve döndüm ama ders çalışmaya döndükten 10 gün sonra başladım, öyle de ayrı bi malım.. 
Geldiğim ilk gün bizimkiler toplanıp sevgili Karataş'ta bulunan iki kafeden birisine gidelim dediler. Zaten bana "gezmeye gidelim, kendimizi ordan buraya atalım" de, hemen sürtüklük damarım kabarıyor beni tanıyorsun..
Çıktık kafeye, (çıktık derken, kafe biraz tepede, uzun bi yokuşu tırmanıyorsun) baya bi oturduk.. gece 12 gibi de kalktık.. ve macera tam bu noktada başladı.. 
dediğim yokuş var ya, onun sonuna doğru geldiğimizde bi baktık ki yavru bi köpek.. allahım nasıl şirin bir şey, minnacık böyle, avucum kadar (aslında yanlış bi örnek oldu, benim elim kocaman). durduk önünde, tabi benim azıcık bi hayvan fobim olduğu için elleyemedim ama uzaktan "agucuk bugucuk" demekle yetindim.. fakat diğer arkadaşım eline aldı köpeği, "sen artık benim köpeğimsin" deyip duruyor.. 
Diyorum ki "yapma Doğa, etme Doğa, kızım ne gerek var, belli ki annesini falan arıyor." yok.. bu arada yolu yürümeye devam ediyoruz, Doğa elinden bırakmıyor köpeği.. yazık köpeğe yemin ediyorum, bir de elinden öyle bi bakıyor ki.. Doğa da diyor ki "anası babası olsa gelir ararlardı, gelin siteye götürelim orada besleyelim." 
kafama yattı, yani minicik köpek ve biz almasak ezilecekti arabaların altında.. "tamam" dedik, "o zaman siteye gidelim." lakin benim canım bi balık ekmek çekti, anlatamam sana.. bi de kokuyor, "gel bana gelllll" diyor pezevenk.. 
"hadi Doğa, balık ekmek yiyelim" dedim.. "sen yaptır, bekliyorum" dedi.. bu arada yoldan geçenler de köpeği sevip duruyorlar.. 
elimde 2 balık ekmek, yanımda doğa ve köpek yürüyorum.. lan bi baktım bizimkilerin yarısı yok! kiminin anası aramış gel falan demiş, kimi önden yürümüş arkasına bakmayı unutmuş.. 
yolun yarısına geldik, doğa dedi ki "Tolga sen köpeği tutar mısın?" Ulan ben mi tutacam, korkudan altıma sıçarım ya.. hayvan fobim var diyorum, tutamam diyorum, "lan ben nasıl yiyim bu balık ekmeği o zaman!" diyor.. şöyle otlu bi yere geldik, köpeği yere bıraktı.. 
Sohbet etmeye başladık bu arada, herkes önden gitmiş.. ben olsam ben de giderdim, 2 salağı mı bekleyeceğim diyip.. 
Tam sitenin dedikodusuna devam ederken önümüzde bi taksi durdu.. ve içinden hayatım boyunca bir daha görmeyeceğim sandığım birisi çıktı.. 
Ben ilkokulun sonunda özel okulda okudum ya, hani bana eziyet ediyorlardı, eşyalarımı dağıtıp benimle pis pis alay ediyorlardı.. onlardan birisi işte.. senin ne işin var Karataş'ta, bok gibi paran var Marmaris Bodrum 'a gitsene.. şerefsizin çocuğu, hâlâ bacağım kadarsın, suratın yine boka benziyor.. 
Normalde okuldayken ben bunu bi dövmüşüm, aklın durur.. dövdüm, üstüne çıktım, sonra da "gir lan dolaba" dedim, tam bi ders boyunca çocuğu sınıftaki dolabın içine sakladım.. saçmalamayın, tabii ki insan seviyorum ama bu çocuk hayvan.. 
"bakar mısınız" dedi, beni tanımadı önce.. tabi tanımaz, saç stilimi değiştirdim, sakal bıraktım, kilo aldım.. 
"buyur" dedim, ben tanıdım.. hiç değişmemiş it.. bu arada dövmemek için kendimi zor tutuyorum.. ellerimi yumruk yapmışım, doğa da arkadan beni tutuyor, anladı bir şeyler.. 
"buralarda bi köpek kaybolmuş, Paşa isimli, sahibi her yerde onu arıyor." dedi.. 
Doğa'ya döndüm, "yürü geri dönüyoruz, sahibine verelim." dedim.. 
peki o ne yaptı, "yaa gerçekten mi" dedi, sandım ki hemen aramaya çıkıyoruz sahipleri. fakat Doğa oradaki kaldırıma oturdu ve balık ekmek yemeye başladı.. evet arkadaşlar, benim bütün arkadaşlarım ayrı manyak..
"sağol" dedim, tam arkamı dönüyordum ki "sen Tolga mısın" dedi.. O Tolga seni bi yere yatırır şimdi.. neyse. 
"Evet, sen de Sergen olmalısın, hiç değişmemişsin ya" diyip zalimce bi kahkaha attım, kendimi rezil etmiş olabilirim.. "yürü hadi" diye tuttum Doğa'nın kolundan.. 
normalde çocuğa saldıracaktım. ancak takside resmen bütün sülalesi  vardı.. benim yanımda da bi tek Doğa ve yavru köpek.. sıçarlar ağzıma yeminle saldırsam.. içimde kaldı ama umarım yine karşılaşırız..
başladık geldiğimiz yola dönmeye.. siteye varmış bizimkiler, beni aradılar, dedim böyle böyle.. gelin gruplara ayrılıp arayalım sahiplerini.. geldiler hepsi, başladık aramaya.
Yüz kişiye sorduk, kimse bilmiyor.. herkes "duymadık, görmedik" diyor, hatta "bırakın kaçın" diye akıl veren mallar bile var.. en son dedik ki bulduğumuz yere yakın bi hayvansevere verelim.. hani sahipleri sorarsa oraya, en azından hemen bulunur.. bu arada ben de twitter'da aramaya yapıyorum, kayıp köpek ilanlarına falan bakıyorum.. 
tam o anda süpermen gibi bi yaşlı amca geldi, bakkal sahibiymiş, "verin çocuklar ben zaten besliyorum bir sürü köpek, ona da bakarım. arayanların dikkatini çeker burası, sorarlar" dedi.. 
biz amcayla sohbet ederken bizim Paşa gitti sokak köpeklerinden birisinin memesini emmeye başladı.. ya yazık, nasıl üzüldüm, köpek bildiğin aç.. bi de hayvan köpek izin vermiyor emmesine, kaçıp duruyor.. bi de havlıyor küçücük köpeğe.. en son amca dedi ki "durun süt verelim." gittik süt aldık, Paşa'yı bi gör, kana kana içiyor resmen.. 
Amca da "bana emanet, merak etmeyin siz" deyince siteye geri döndük.. 
iki ihtimal var.. ya o şerefsiz çocuk ben ordayım diye kandırmak istedi bizi, ya da gerçekten köpek kaybolmuştu..
umarım iyidir şimdi ya.. o çocuktan bahsetmiyorum lan, köpekten bahsediyorum.. Paşa'dan yahu, bizim Paşa'dan..


7 Ağustos 2015

Uska ile 1 Sene Daha

Normalde yazıyı depresif bir şekilde yazmayı planlıyordum.. Ama öyle olmayacak, o yüzden okuyabilirsin yani.. 
Hatırlarsan en son ben Hacettepe Diyetetik mi, Odyoloji mi, Eczacılık mı şeklinde bir üçülemde (ikilemin üçlüsü..... allah kahretmesin beni) kalmıştım. hatta buraya gelip sizden akıl istemiştim.. 
Tercihlerin bitmesine 4 saat kala sanırım, yazlıkta boş boş duvarı izlerken birden aklıma hayallerim geldi.. hani ben ya, Uska yani.. tuttuğunu koparan, gerekirse bütün rezillikleri üstüne çekip yine de kendi istediğini yapan Uska.. ne zaman hayallerimden vazgeçtim ben, ne zaman "kurtulmak için" bir şeyler yaptım ben.. 
Aklıma bunlar geldi.. dedim ki hemen "kalk Alkan kalk kalk, tercihlerimi silmeye gidiyoruz!"
Sonra annemi aradım.. dedi ki "çok iyi yaptın, içine sinmediğini biliyorum ben. seneye en güzeli olacak. ama lütfen doğudaki diş hekimliklerinin tamamını yaz, bi bakarsın gelir."
Yani anne var ya.. sen şu tipime bi bakar mısın, van'da erzurum'da ben napıcam.. benim ruhumda yok o şehirler, eminim çok güzeldirler ama ben daha ege tarafları istiyorum.. neyse, gittim yazdım ama her gün dua ediyorum inşallah gelmez diye.. 
sonra tercihlerin açıklandığı gün ben saat 22:30'da uyuyakaladım.. bu arada tercihler açıklanmış ve bizimkiler beni aramaktan helak olmuşlar artık.. bi uyandım, bir sürü mesaj.. geçen seneki 11'ler, öğretmenlerim, bi sürü arkadaşım.. herkes beni merak etmiş.. neyse, sabahın 5'inde babam uyandırdı, bi bak açıklanmış diye.. 
açtım siteyi, hoppala, ekranda "Hiçbir yerleşim programına yerleşemediniz." yazıyor.. çok efsane bi sahneydi yemin ediyorum.. hani şu hayatta şu yazıyı da görmeden öldüm demeyeceğim.. 
önce o bilgisayar ekranında bir senem gözümün önünden geçti.. gece 2'de uyandığım dakikalar falan.. sonra dedim, hani bu emeklerinin karşılığını bu sene alacaksın.. sen istediğin için seneye kaldın, sakin ol, sakin ol..
sonra twitter, facebook turu yaptım.. millet nereyi kazanmış diye.. sanırım tercihlerin açıklandığı saat twitter'da olsaydım daha çok üzülürdüm kazanamadığıma ama üzerinden zaman geçtiği için insanlar adına mutlu oldum, çok az kendi halime üzüldüm diyebilirim.. 
sonuç olarak, 43 binden 21 bine çektim.. eğer 2 fizik daha yapsaydım her şey harika olabilirdi ama pişmanlığımı dile getirmemeye kendime söz verdim.. 
yazlıkta hele, allahım bu yaşlı teyzeler beni öldürüyor.. soruyorlar bana "hangi üniversite" diye, "seneye bıraktım tıp istiyorum" diyorum, bana öyle bir bakıyorlar ki sanki 21 bin değil 2 milyon 100 bindeyim, barajı zorla geçtim.. ah teyzeler ah..
bir de tabi şu check-in olayı var.. ulan ben evde matematik çözmeye başladım bile, millet de yeni şehrinde yer bildirimi derdinde.. yemin ederim görünce "vay beee" diyorum ama sanırım seneye kaldığımı tam olarak idrak etmem lazım.. soruyorum kendime, hani ben olsam ben de yapardım yer bildirimi, hem de bu öyle "orda burda, serviste, tuvalette" gibi değil ki.. çok anlamlı yer bildirimleri bana göre.. 
dün, bizim okuldan mezuna kalıp bu sene hukuk kazanmış birisiyle konuştum.. inanılmaz moral verdi ama ağzıma da etti üzülüyorum diye.. aslında moral vermedi, yani kendisi öyle diyor, doğruları söylüyormuş ama ben çok mutlu oldum, şimdi daha iyiyim..
ha bir de bir sürü şu mesajdan aldım: "Sen bizim yapamadığımızı yapıp seneye bıraktın, umarım en güzel yer olur." 
ya çok tatlısınız ama oğlum içinize sinmediyse keşke siz de bıraksaydınız.. 
neyse, gelelim sonuca.. bir sene daha inekliyorum anlayacağın ama mutsuz değilim, merak etme.. umarım seneye daha iyisi olur da, yaz sonunda buraya "şurası geldi!!" yazısı yazabilirim.. 

1 Temmuz 2015

Akıl verin bana akıl akıl!

Gençler, sizce Hacettepe diyetisyenlik yazsam mı (çok ısındım, çok sevdim) yoksa bir sene daha kalıp diş mi beklesem? Ne yalan söyliyim, ilk sene hazırlık varmış, o zaman da belki ders çalışabilirim ama işte kendimi tanıyorum.. offf, lan ne stresli hafta ya!

21 Haziran 2015

"Gelelim YGS meselesine" yazı dizisi, ilk yazı.

Anlatmaya nereden başlayacağımı inan bilmiyorum ama madem birkaç tavsiye vereceğim, geçen yazı da içine katarak anlatayım.. 
Biliyorsundur, her yaz belli bir süre yazlığa gidiyorum.. geçen yaz (yani 11. sınıfın sonu) kimle konuşsam bana "yazın çalış, sakın ihmal etme" filan dedi.. ben de daha çok "bugün hangi filmi bitirsem, aaaa bak şu roman çok güzelmiş hemen bir günde bitireyim, arkadaşlarımla nereye gitsem, offf bu oda çok sıcak; tuvalette mi yatsam acaba?" kafasındayım..
Neyse, gel zaman git zaman, benim yazlığa gideceğim gün geldi.. o güne kadar ama kitap açmamışım bu arada, tamamen kendimi film izlemeye adamış bir haldeyim.. pis rakiplerim kitap bitirmeye, o fem simetri stoklarını tüketmeye başlamış, kepaze Uska "ne tarafa yatsam acabaaa!" kafasında.. "Hemmmen" dedim, "kendine gel!" 
Yazlık için olan valizim hazır bu arada. Açtım valizi, içine bir kimya bir matematik soru bankası attım.. Söz verdim güya bir de, yazlıkta bunları bitiririm diye.. 
Yazlığa vardım, valizi açtım.. sonra bir şey oldu, bizimkilerle görüşmem için aşağı inmem gerekti. Sonra eve bir geldim, dırırırım! 
Valizdeki her şeyi dizmişler bir yerlere, reçel falan da getirmiştim, onları dizerken kıyafetlerimi falan da dizivermiş annemler. Önce kitap getirdiğimi unuttum, bir hafta falan aklıma gelmedi.. Sonra hemen sordum tabii, "Kitaplarımı gören var mı?" diye. Herkes "hayır" diyor, ben delirmek üzereyim. 
Ve kitaplarım kayboldu. Zaten getire getire iki tane getirmişim, olana bak yani, rezil oldum. "Aman" dedim, "zaten bütüüüüün kış çalışacak zaman var, yazın da tatil yapıver, unut şunları!" 
Tavsiye 1: Ne zaman "Amaaaan!" desem, başıma gelmedik bok kalmıyor abi. Ve tüm hazırlananlara söylüyorum, yazınızı iyi değerlendirin. Bir yaz sadece ya, sonra kaç tane yaz geçirirsiniz güzel güzel. Benim önerim Palme-Ygs kimya soru bankasını bitirmeniz ve fem simetri matematik serisi var 3 kitap ygs.. onu da halletseniz yeterli bence.
Haziranın son haftası başlayan yazlık maceram mükemmel ötesi gitti. Bi kısmını yazmıştım zaten buraya da. neyse, ama var ya en güzel yaz tatilim diyebilirim. Bütün arkadaşlarım bomba, ben sınavım olduğunu unutmuşum, her gün geziyoruz. Ağustosun 1'inde annem her zamanki aramasını yaptı biz nargile içerken.. sohbeti aynen yazıyorum:
-efendim anne?
-N'apıyorsun?
-oturuyoruz bizimkilerle.
-4'ünde dershanen başlıyormuş, mesaj geldi şimdi. Sınav varmış önce.
-Öyle mi.. (vidan azabı mod:on)
-Hiç çalıştın mı yazlıkta, doğru söyle oğlum.
-Iıı, şey. Ben yarın eve geliyorum haberin olsun anne.
Veeee Uska, dershanesinin başlamasına 2 gün kala eve gelir! (Bu arada kitaplarım komidinin arkasına düşmüş, son gün buldum. Film gibi di mi?) O iki günde sadece matematik çalıştım.. o dediğim kitap var ya hani fem simetri, onun ilk kitabını bitirdim sadece.. 
Tavsiye 2: Anne sözü dinleyin.
Ve dershane başladı.. Yoğun bir tempo yok, başlangıç diye çok zorlamıyorlar. Ben de onlara kıyasla daha elimde tutuyorum ipleri.. iyi gibiyim, çalışıyorum, ama çok orantısızım. Ya çok çalışıyorum ya hiiiiiç çalışmıyorum.
Tavsiye 3: Bunu sakın sakın yapma! Adam gibi makul miktarda ders çalış. Bir gün çalışmazsan diğer gün "sabaha kadar çalışıcam" deme, çalışılmıyor çünkü yazın o sıcağında.. 
Neyse, zaman yavaş yavaş akıyor.. Duyuyorum böyle herkesten, "ben günlük 800 soru çözüyorum, biyolojim bitmek üzere, fizik mi, hahaaayyy kıçımı sallasam full yaparım. Geometri bitti bile, oha sen hâlâ matematik mi çalışıyorsun?" Bir de kendime bakıyorum, sıfırdan başlamış gibiyim..
Tavsiye 4: Böyle konuşanların yüzde doksan dokuzu sınavda kötü yaptılar, üzülerek söylemek zorundayım. Sana bu senenin en en önemli tavsiyesini vereyim, insanları duymamaya çalış. Kendinle ilgilen sadece. 
Ve dershanedeki ilk gerçek deneme sınavının vakti gelir.. Bakalım deli manyak Uska, bu sınavda nasıl bi saçmalık yaşayacaktı.. 

Veeee Uska, sahalara döner!

Allahım, şu klavyenin tatlılığına, şu yazı tipinin güzelliğine, blogumun narinliğine bak.. nasıl özledim nasıl nasıl!
ruh halim çocuğun duruşu kdmdk
Dur bakayim ne kadardır yokmuşum.. en son yüzsüz yüzsüz şubatta gelmişim, hepinizden dua istemişim kendime.. sizin o dualar sanırım lys'de işime yaradı, yani umarım yaramıştır.. 
Neler neler oldu, anlatacak bi dolu şey var.. o yüzden sanırım yazı yazı ilerlersem daha doğru olacak.. bir de gelip 12. sınıflara falan tavsiye vermek istiyorum sınavla ilgili.. tabi benim gibi bir manyaktan tavsiye dinlemek ne kadar doğru bilmiyorum..
Yoktum, ama emin olun, önceden takip ettiğim herkesi okuyordum. Sadece hesaptan giriş yapamadığım için genelde anonim olarak geliyordum.. 
Gizemli Kimlik'le sürekli haberleştik, konuştuk, tam bi canımın içi oldu kendisi.. Loretta'm, senden haber alamadım çok fazla, umarım iyi geçmiştir tüm sınavların, seni de çok merak ettim.. 
Yalnız var ya, ağustostan beri çalışıyorduk, böyle birden bırakınca farklı bi durum oldu bende. Sanki az sonra uyanacağım, hadi bakalım dershane vakti olacak gibi duruyor.. 
Neyse, ben ygs'den yazmaya başlayayım.. artık ne kadar yazabilirsem.. 

22 Ocak 2015

Sınav öğrencisinden depresyon satırları...

İyi değilim.. Zaten depresyona meyilli bi yapım var biliyorsun, iyice depresyona girdim.. istediğim net sayısına bi türlü ulaşamıyorum. yaklaşıyorum ama kalıyorum ucunda.. bundan 3 hafta önce de ben aynı neti yapıyordum, şu anda da pek bi fark yok gibi.. 
Ya hep duyuyordum aslında, hani ygsye istediğin kadar çalış netlerin hep aynı civardadır diye. aslında oturup ygs çalışması falan yaptığım yok, hani anlatılan konuları tekrar edip konu testi çözmeye çalışıyorum.. ama kime sorsam "deneme çöz, deneme deneme,1!221!!" dedikleri için sağ olsunlar, moralim bozuluyor.. 
şimdi birkaç bi şey anlatıcam.. umudum kimi zaman tavan yaptı, kimi zaman yerin dibine girdi.. 
şimdi ben istediğim okul ege bölgesinde olsun istiyorum.. nedenini anlatırım daha sonra.. kendimi adana'ya ait hissedemiyorum, havası iğrenç, insanları berbat.. 17 yıldır buradayım ve üniversite meselesini duyduğumdan beridir inşallah buradan kurtulurum diyorum..
neyse...
bizim okulda bi kız vardı.. benden bi yaş büyük.. yazılılarımızda sınıfları kararlardı, ben de hep ona denk gelirdim, bazen onunla otururdum.. hatta bana kopya vermişliği bile var. geçen sene, ygsden sonra bu kızı gördüm ben.. lan morali falan bi bozulmuş anlatamam.. ve hani baya baya başarılı bi kızdı yani. 
ygs zamanı da bitti, hatta lys zamanı da bitti, biz yazın yakın arkadaşımla bi kafede oturuyoruz.. bi baktık ki, o! tabi hemen çağırdık masamıza, ama nasıl mutlu sana anlatamam.. Sorduk işte ne yaptın, nereyi kazandın diye.. ygs'de 30 bininci olmuş ama lys ile 9 bine çekmiş ve MANİSA TIPTA!! ve üniversitesi izmir'e ve hatta bornova'ya sadece 20 dakika uzaktaymış.. İzmir'de yaşayacakmış ama Manisa'da okuyacakmış.. imrenmekten kendimi yedim bitirdim.. 
açıkçası ben tıp istiyorum falan ama diş de gelse koşa koşa gidecek bi insanım yani.. neyse.
Sonra bu aynı kızın yakın bi arkadaşı vardı. o da öyle samimi bi kızdı, severdim yani onu da. onunla da geçen facebook'ta konuştuk.. 
Dedim ki "ben ygs'den çok korkuyorum." bak bunu söylemişim, allahın aşkına bana moral ver diye yalvarıyorum sana.. dediği laf: "Ben yetiştirememiştim sınavı, sen de yetiştiremeyeceksin büyük ihtimalle." 
Lan zaten depresyondayım diye seninle konuşuyorum, yazdığın şeye bak!
Sonra dedi ki "Ama herkes Türkçe'de zaman kaybetmişti, sen yazı falan yazıyorsun iyidir Türkçe'n."
Dedim ki eğer moral vermeyeceksen ben çıkıyorum.. O da "Kararlı ol ve moralini bozma" dedi. Kendisi de 23 binden 12 bine çekip hatay tıp'a gitti de birazcık.. hımm çok sert.. 
yani demem şudur ki, yavaş yavaş ilk sınavımdan umudu kesmeye başladım.. her deneme sınavında matematikten en az 5 soruda işlem hatası yapmaktan da sıkıldım artık.. fendeki dikkatsizliklerimden de.. off, senin de içini sıkıyorum farkındayım ama yazmazsan evde ağlayabilirim, böylesi daha iyi.. 
bi de benim gibi sınav öğrencileri için birkaç site önereyim. 2 tane önericem, birkaç tane ne! Birisi sınavı dereceyle kazanmış bi çocuğun blogu.. Azimli yazar.. tüm yazılarını bi günde bitirdim..
diğeri de benim gibi fizikle başı dertte olan insanlar için bi konu anlatım sitesi. Mustafa Tekinay.. adam tam bi baba, videoları falan çok zevkle dinliyorum, hatta kitap sipariş etmeyi bile düşünüyorum yakın zamanda..
bu arada fizik dersimi düzelttim.. bi tek elektrik kaldı, onu da özel ders almaya başladım bi arkadaşımla, öyle hallederim gibi duruyor.. şu 3 günlük tatilimde öyle bi çalıştım ki, keşke 6 ay boyunca öyle çalışsaydım diyorum.. oturdum kendi başıma konu bitirdim.. ama bitirdiğim konular ygs değil, lys konusu.. matematik çalıştım. çünkü ben ygs'den sonra o 2 ayda fene ağırlık vermek istiyorum, matematiği alttan alttan halletmem lazım.. 
ve bazen denemelerde fizik netim kimya ve biyolojiden yüksek geliyor, ben de sevinsem mi üzülsem mi bi türlü karar veremiyorum.. 
aslında yükselişime bakıyorum da, bazen seviniyorum.. ben yazın ilk sınavda fenden kaç net yaptım biliyor musun.. 40'ta 9! bildiğin 9 ama, tek basamaklı.. öyle bi bilmiyordum ki konuları, zaten yazın da hiç çalışmamıştım.. şimdi arttı ama istediğim gibi değil..
vallahi ege, dokuz eylül falan istemiyorum! Yemin ederim ki! tek istediğim ege bölgesinde veya akdeniz'in sonlarına doğru bi üniversite.. ha orada gelmiyor ama başka bi yerde iyi bi bölüm geliyor diyelim.. valla oraya da giderim lan. 
yani özet geçmem gerekirse:

  • ilk sınavdan çok umutlu değilim.. 
  • ikinci sınavdan da umutlu olduğum söylenebilir mi, bilmiyorum.. ona daha çok çalışıyorum o ayrı.. bi de bende sanırım yorumlama gücü pek yok, matematik soruları akıl oyunları gibi çıkıyor ilk sınavda.. bende akıl olsa zaten kendi ölümümü düşünüp tüm gece ağlamazdım.. 
  • böyle düşük sonuçları iyi bir şeye çekenlerden mi olacağım, yoksa yerinde sayanlardan mı, zaman gösterecek..
  • son bilmemkaç gün.. gün saymak da istemiyorum!
  • o kadar çok hayalim var ki, hangi birini yapabileceğim bilmiyorum.. 
  • sizi çok özledim.