1 Eylül 2018

Başarısız bir ilk buluşma nasıl olur? Neler yapılmaz?

Etrafımdaki herkesin bir ilişkisi var. Kimi yeni başlamış, kimi iki yıldır beraber. Herkes aşırı mutlu bu arada, beraber yurt dışıymış, festivallere gitmekmiş, aynı evde oturmakmış; doğruyu söylemek gerekirse kıskançlığımdan ölüyorum. Zaten şerefsiz arkadaşlarımın arasında "müzmin bekar", "şansız Tolga", "kıyamam yaaa sen hâlâ mı yalnızsın?", "Ula şeker gibi uşaksın, neden böyle daaa." (Karadenizliydi.) gibi cümlelerle tanınıyorum. Uyandığımdan beri nedenlerini, olanları düşünüyorum, tek tek anlatasım geldi.
*
Çok yakın arkadaşıma bildiğin ağladım, buluşmak için ayarladı birini bana. Bence bu yakın arkadaşların görevi zaten bu olmalı ama benimkiler anca kendilerine! Tolga'yı düşünen yok, insan demez mi "Ben gideyim de Tolga'yı ele güne anlatayım." diye. Benimkiler bu cümleyi kurduktan sonra benim salaklıklarımı anlatıyorlar millete.
Neyse, biz konuşmaya başladık. İşte Instagram'lar verildi, eskilerden bir iki fotoğraf beğenildi. Yani şey, "Bebeğim, ben senin şimdiki halini beğendim, onayladım, sıra geçmişteki suratına kalp atmakta." Whatsapp'tan konuşmaya başladık, sabah günaydın mesajlarıyla uyanıyorum. Hatta o 'mesajlaşma evresi' bitti, 'telefonda konuşma evresi'ne bile geçtik. İlk buluşmaya kadar her gün iki saat telefonda konuşuyoruz, ben de o dönemde Dört Levent'te kalıyorum, başımda sevişgen çift her gün inliyor. Anlatacak bi dolu şey var.
İlk buluşma günü geldi. Konuştuk, en yakın arkadaşıyla geleceğini söyledi. Benim de tam o gün en yakın arkadaşım Adana'dan geldi. Hani bu mafya olayında arayıp fikir danıştığım hukuk okuyan arkadaşım. O anda bizi birbirimize gösteren arkadaşım da geleceğini, yoksa başıma geleceklerden korkmamı istedi. Hooop, harika bi ilk buluşma kadrosu, 5 kişiyiz! İlk buluşmaya değil de, liseli kankiler buluşmasına gidiyor gibi duruyoruz.
Kadıköy'de bi şaraphanede buluşmak için sözleştik, akşam yedi buçuk gibi. Bu arada, benim iki ruhsal sıkıntılı arkadaşıma diyorum ki "Beni rezil etmeyin, sadece oturun ve etrafa gülümseyerek bakın." Bunlar hemen "Oooo ayıpsınnn, saçmalama biz öyle şey yapar mıyızzz." dediler. Yapacaklarından adım gibi eminim, bi miktar korkuyorum. Allah bilir neler anlatacaklar diye düşünüp kuruyorum saatlerdir.
Adana'dan gelen arkadaşım tutturdu, "Benim dedem Zincirlikuyu Mezarlığı'nda yatıyor, onu bi kere ziyaret etmek istiyorum." diye. Kabul ettik, ne diyeyim çocuğa, "Bana bak, benim buluşmam var, bırak şimdi dedeni lan." diyemem. "Ama yerini bilmiyorum, biraz tarif ettiler ama hayırlısı." dedi. Saat dört.
O kadar garip ki. Buluşmaya üç saat var, benimki "Nerdesin?" diyor, "Mezarlıktayız." demek de bi garip geliyor. Bi de, mezarlığa bi girdik, Allahımmmm kocamaaaan! Yerini bilmeden burda dedeyi nasıl bulabiliriz, zaten aklım almıyor. Başladık aramaya dedenin yattığı yeri. Saat beş buçuk oldu, bizim dede ortada yok. Ben de salak arkadaşımla beraber Müslüm Gürses'in mezarını bulmuşum, geçmişiz başında ağlıyoruz iki geri zekalı "Babaa bizi neden bıraktın babaaa." diyerek. Saat altı buçuk oldu, dede hâlâ ortada yok. Çolpan İlhan'ın mezarını gördük, arkadaşım dedesini ararken bi posta da orada ağladık. Saat yediye doğru arkadaşımın aklına, mezarı bilen birisini aramak geldi. İşte benim arkadaşım... Dayısı mıdır nedir, adamla Facetime yapıyoruz mezarlığın ortasında. "Sağa dönnnn, yok yokkk ortadan araya gittt, hayırrr, şu soyadın yanında yok muuu, sol yapp." diye diye her yeri aradık.
Saat yedi buçuk oldu, biz hâlâ mezarlıktayız. Buluşma yerine gitmiş benimki, oturmuşlar bizi bekliyorlar. "Tamam bekliyoruz." dedi aradığımda ama sesi bi bozuktu. Bizimki dedesini sonunda buldu, "Hadi dedene merhaba de, kalk gidiyoruz." diyorum, "Beni dedemle yalnız bırakır mısınız, onunla konuşmak istiyorum." diyor. Haydaaa, lan zaten geç kalmışız, olan bana olacak! Bu arada dedesi inanılmaz hovarda bi adammış, hercainin tekiymiş bildiğin. Karı kız için şehir bile değiştirirmiş. Biz de dalga geçiyoruz dedeyle, "Ah dede ahh, şimdi Tinder çıktı, sen o kadar uğraştın karı kız için, insanlar artık sağa sola kaydırıyor hiç yorulmuyor." diyoruz. Saat sekiz.
Koştur koştur Kadıköy'e gittik. Yolda arkadaşıma ayrı, dedesine ayrı çıldırıyorum. Bir de, güya o sıcakta blaizer ceket, altına gömlek giymişim; az sonra elma naneli nargile söyleyip ayak ayak üstüne atıp içecekmişim gibi duruyor. Bunlar yanımda gayet rahat kıyafetlerle, ben yanlarında bayram çocuğu gibi.
Buluştuk, ortam buz gibi. Bir buçuk saatten fazla bekletmişiz, laf sokup duruyorlar. Haksızız, yetmiyor, yüzsüzüz. Bizimkiler çıldırdı, onlar bize laf sokuyor, bizimkiler onlara. "Adana'dan gelmiş yani, ne var biraz bekleseniz."ler bilmem neler. Ortam azıcık yumuşayınca benimkiler başladı beni gömmeye. "Heheheee, Tolga da işte Adana'da böyle böyle salaklıklar yaptı, hahahah!" diyerek. Renk değiştiriyorum bildiğin. Tam çıldırmak üzereyim, masanın altından tekme atacağım, "Amaaa çok tatlı bi insandır, lütfen öyle düşünmeyin." diyorlar hemen.
Korkunç geçen bir akşam oldu. Durağa hep beraber yürüyelim, dedik. Bu üçü önde, ben buluştuğumla arkada kaldım. Klasik hareketler işte, bizi yalnız bırakmalar falanlar filanlar. Bu, durdu durdu, içinden resmen bi şeytan çıktı:
"Bu yaptığınız gerçekten çok berbattı."
"Ne yapmışız?"
"Nasıl bu kadar bekletebilirsiniz bizi ya! Gerçekten berbattı, hiç mi bilmiyorsun böyle olmaması gerektiğini."
Yanlışım varsa düzeltin ama birincisi, durumu seksen kere açıkladım. İkincisi, masada gülüp gülüp yan yanayken içinden şeytan çıkacaksa bebeğimmm, dur orda durrrr! Bi de o ses bana yükseldi mi ne, sen kimsin lan!
"Sana durumu anlattık. Olan şey bu."
"Başka gün gitseydi dedesini görmeye. gerçekten iğrençti yaptığınız."
"Ona da o karar versin di mi? Tek günüydü bugün, hem sana neyin açıklaması bu? Ses tonun neden değişti böyle?"
O anda bizimkiler geldi. Buluşacaktık güya, şu an birbirimizden nefret ediyoruz muhtemelen.
Eve geldik. Ev arkadaşım, ben ve benim iki ruhsal manyakla durum değerlendirmesi yapıldı. Beni ona ayarlayan arkadaşım döküldü hemen: "Tolga yaaa, ben sana söylemedim ama o zaten pek senin hoşlanacağın bi tip değildi. Şöyle şöyle şeyler yapıyor ve dedi ki..." diye başladı anlatmaya. Bunları en başta söyleseydi, zaten bu buluşma olmazdı ama ne yapalım.
Gecesinde bir iki kere yazdı bana, soğuk soğuk cevap verdim. Sonradan arkadaşıma demiş ki "Zaten öyle çok etkilenmemiştim." Hııı, kesin öyledir. Klasik hikaye işte. Ben sana bayıldım zaten. Açtırmasınlar şimdi ağzımı ama neyse.
*
Bu anlatacağım daha da başarısızı. Düşün, bundan daha başarısız şeyler yaşadım... Yine bir arkadaşım benim için birini uygun görmüş, ben de aşırı beğenmişim, buluşacağız. Ama karşı tarafın bunun ilk buluşma olacağından haberi yok. O, benim arkadaşımla hasret giderecek sanıyor, ben yanlarında salçayım. Bu arada, ben niye hâlâ doksan beş yaş kafasındayım bilmiyorum, bildiğin görücü usulü milletle buluşuyorum yahu.
Planımız şu. Arkadaşım, beş dakika oturduktan sonra bizi yalnız bırakacak işim çıktı diyerek, ben de bütün kozlarımı oynayacağım ilerisi için. Ama şu işe bakın ki, daha ilk andan kaybettim. Arkadaşımda kalıyorum üç gündür, bütün kıyafetlerim kirli. Bana küçük gelen bir tişört ve ceketle gerçekten harika görünüyor olmalıyım. Kollarını filan yukarıya çektik ki çok belli olmasın, gittik buluşma yerine.
Her şey çok güzel, çok güldük, arkadaşım gittikten sonra daha da çok eğlendik, ben "Çok etkilendik biliyorummm." kafasındayım. Eve geldim, mesajlaşıyoruz ama hâlâ Instagram üzerinden. Uzun uzun konuştuk, iki güne yine buluşacağız dışarıda. Saat beşte, Göztepe'de bi yerde yemek yiyeceğiz.
Buluşma günü sabahı da konuştuk, saat dört gibi bana yazacağını söyledi buluşma yerini. Saat dört oldu, mesaj yok. Dört buçuk oldu, yok. Beş oldu, yok. Ona kadar saydım, yine yok yok yok! Buram buram ekildim bildiğin.
Bi üzülmüşüm, aklın hayalin durur. Yani bu da yapılmaz bence. Haber verirsin, ne bileyim, en olmadı ertesi gün yazarsın, yazmadı.
Aradan zaman geçti. Biz yolda karşılaştık ben tin tin yürürken. Söyledim, bi ton özür diledi, hastaneye gittiğini söyledi, ağzımı açıp bi şey diyemedim "Neden Instagram'da çevrimiçiydin?" diye. Sonra, muhtemelen bu dünyada sadece benim başıma gelecek bi şey oldu. Bakın burayı iyi okuyun.
Önümüzde yakışıklı sayılabilecek bi adam var, hafif iri, orta boylarda. Biz de beraber yürüyoruz ama. Bu geldi, koluma girdi, yakınlaştı. Tamam dedim, bu iş oldu. Uuu bebeğim, hareketlenmeler. Eğildi eğildi, "İşte," dedi, "Ben böyle tiplerden hoşlanıyorum, biliyor musun?"
Hayatımın en saçma anlarından birisiydi. Hayattan soğudum bildiğin. Kendimi öyle kötü hissettim ki, nasıl veda ettim, nasıl arkadaşıma anlattım hatırlamıyorum bile.
*
Şimdi bi şeyler söylemek istiyorum. Ben mi şanssızım bu kadar, yoksa siz mi fazla şanslısınız? Normali sizinki mi, benimki mi? Daha anlatmadığım tonla şey var, bunlar kadar kötü hem de, öyle düşün. Fazla mı samimi davranıyorum bu ilk buluşmalarda acaba. Ya da ne bileyim, çok mu beklentiye giriyorum.
Anlayacağın, ben yine yalnızım. Şikayetçi misin, diye sorarsan, hayır. Bi şekilde idare ediyorum. Ama umudum tükenmiyor değil lan.

14 yorum:

  1. Biraz kısaltabilirsen yazılarını daha iyi olur diye düşünüyorum...Gü

    YanıtlaSil
  2. Bence mücadelene devam edip mutlaka birini bulmalısın. İyi kötü güzel çirkin fark etmez, yeter ki biri olsun hayatında. Biz bu kadar acı çekerken senin mutlu olmaya hakkın yok

    YanıtlaSil
  3. Tolga elin yüzün duzgun masallah yakışıklısın da senin gibisi nasıl bulamıyor anlamıyorum hahahaha olaya bak ya nasil bir şanssızlık abi bu 😂 ama boyle böyle taniyorsun insanlari kendine gore, sevebilecegin ve cidden seni sen olduğun icin sevebilecek birini bulacaksın eminim seviyorum seni 💋

    YanıtlaSil
  4. Bütün bunlar birer tecrübe, ne kadar bunu duymaktan sıkılmış olsan da..
    Bu şekilde neyi isteyip neyi istemediğini öğreniyorsun ve bazen birazcık akışına bırakmak lazım..hani böyle kantinde yolda bir yerde birini görüp etkilenirsin ya da yanında yakınında olan birinin konuşması tek bir kelimesi seni etkiler bilemezsin. etkileşim aldıktan sonra yürümeyi geç depara kalk :) ama akışına bırak zaman sana birini getirecektir

    YanıtlaSil
  5. Aradığında çıkmaz zaten biraz zaman ver kendine. Eminim o özel kişiyi bulacaksın.

    YanıtlaSil
  6. Bloğunuzu severek takip ediyorum. Başarılar diliyorum. Ben de sayfama bekliyorum www.rnkync.blogspot.com.tr

    YanıtlaSil
  7. Nasipte varsa uçmak, engel değil balık olmaaaaakkkkk... :)))
    Sevgiler :)))

    YanıtlaSil