Biz dediğim de kardeşim ve bana. Bir kavanoz ona bir tane de bana. Halamın koyduğu kural şu: Her gün ben 2 tane, kardeşimse 1 tane alacak o vitaminden ama tadı nasıl güzel!! Ben ki jelibon hastası bir deli manyak, yazın marketten 4 paket alıp bir anda bitiren, küçük çocukların ellerinden kaçıran, Amerika ya da Almanya'daki akrabalarından "ne istiyorsun?" sorusuna "kucak dolusu jelibon." cevabını veriyorum. O kadar jelibonu bir arada görünce dayanamadım tabi.

.....
Derken kavanoza elimi attım, lan ne jelibon geliyor elime ne bir şey. Sallıyorum yok içinde, başka taraflara fırlatıyorum kavanozu yine boş. Artık kavanoz orospu oldu çıktı benim elim yüzünden ama yok o lanet jelibonlar. Nasıl yedim 50ye yakın jelibonu bir oturuşta nasıl..
Oturdum koltuğa düşünüyorum, "bir anlık nefsine yenik düştün geri zekalı, al boku yedin. Vitamin zehirlenmesinden öleceksin şimdi, hazırla vasiyetini, son mektuplarını." diye düşünmeye başladım. Ama nasıl ağlıyorum, gören de taşaklarımdan menemen yapıyorlar sanacak.. Ölüyorum lan ben diye ağlıyorum, daha gencim olamaz diye..
Birden anahtar sesi duydum, annem ve halam kapıyı açtılar gülüşerek.. Koltuktan fırladım tuvalete gözyaşlarımı silmek için.. Sonra tuvaletin penceresini açtım boş kavanozu fırlattım ve gülümseyerek annemlerin yanına gittim..
- Halam, sen bugün yedin mi vitaminden bakalım?
- Evet halacığım
Arkadan annem atladı.
- Ayy Hayriye ben de alayım bir tane
- Anne ne gerek var ya
- Bırak oğlum ya, dur canım ben sana evdekini de getiririm
Annem dolabı açtı. Kenarda olması gereken kavanoz yok tabi, annem bana soruyor "Oğlum nerede bu vitaminler?" diye. Ben de "bilmem, acaba kim aldı?" diye soruyla cevap veriyorum.
Annem bulamayınca kıllandı, bana bakıyor gözlerini kısmış bir şekilde tanıyor jelibon canavarı oğlunu tabi. Tam o anda halam "eve gidiyorum ben." dedi ve biz yolcu ettik.
......
Birkaç dakika sonra halam aradı..
- Uska vitamin kutusunu apartman kapısının hemen önünde buldum
- ..... (ses yok.)
Tabi annem duydu bu cümleyi, beyninde yankılanmıştır kadının. "Apartmanın kapısının önünde." "vitamin kutusu." "buldum." Şöyle bi 2 dakika falan durdu, durdu ve durdu..
Tam oley be kurtuldum dedim, elime çatalımı aldım yemek yiyeceğim ki annem zıplayarak "Eşşoleeeşşeeek!!" diye öyle bir çığlık attı ki.. Çatal elimden fırladı, babam mutfağa koştu.. Lan annemin gözü döndü, hemen halamı aradık..
- Hayriye ne olur arayalım Amerika'yı, eşşoleşşeğin doğurduğu ya vitamin zehirlenmesi olursa!!
Hayriye hala, kardeşim ve nenem apar topar bize geldi.. Baktım ki halam bir kişi gidip 3 kişi dönmüş, yani cenazeme geliyorlar ağlamaya başladım neneme sarılıp.. "Neneee nenee ölüyorum nenee." diye.. Kadın da hiç demiyor ki "oğlum korkma." falan diye.
aradık halamı, o da bana baya kızdı taa Amerikalardan.. "Merak edilecek bir şey yok, tahmin ettim o jelibon canavarını, bebekler için o vitaminler bir şey olmaz." dedi..
Sonra oturdum düşündüm, lan var ya hep Amerika'nın oyunu bunlar!