7 Ekim 2015

Eğitim sistemimizin dayanılmaz 'gerçekliği'!

Yedi yaşımdan beri eğitim-öğretim gören bir genç olarak şu sıralar tek dileğim boş boş oturmak! Gerçekten öyle. Yatağımın üzerine oturup duvarı amaçsızca seyretmek, tavana bakıp fantastik hayaller kurmak, sıkıntıdan ne yapacağımı bilememek istiyorum yahu!
Malumunuz, yaz tatilinden çıkalı çok olmadı. Ancak "mezuna kalan" bir öğrenciyseniz, yaz stresinden çıkmış gibi oluyorsunuz. Hatta çıkamamış!
Türkiye'de kesinlikle eğitim gerçeği diye bir şey var. Konular fazlasıyla ağır, gereksiz uzatılmış, okulda anlatılanın zorluğuyla sınavda çıkanın zorluğu tutmuyor; ancak gerçek bir "inek" olursan seleksiyona uğramaktan kurtuluyorsun! Bık-tım!
Her zaman verdiğim bir örnek var. Amerika'da okuyan arkadaşım kışın Türkiye'ye geldiğinde elimdeki türev-integral kitapçığını gördü ve resmen ağlayarak sordu: "Siz bunları şimdi mi görüyorsunuz?!"
İçimden "Yoook canım, ben daha üniversite başlamadan göreceğim konuyu çalışıyorum. Salak mısın sen yaaa?!" desem de dışımdan "Evet, hatta yapamadığın soru filan olursa fotoğrafını yollayabilirsin!" demiş olabilirim. Sahne aynen şöyle: Çocuğun ağzı bir karış açık, ben kolumun altındaki türev-integral kitabıyla gururlu bir Türk genci!
Aslında ülkemizde sistemi anlamak çok basit. "Anlamak" diyorum fark ettiyseniz, "kabullenmek" değil!
Seni yedi yaşında harflerle ve sayılarla tanıştırıyorlar. Önce güzel güzel ama! Öyle birden değil, yavaş yavaş, korkutmadan. Daha sonra ev ödevleri başlıyor, tekrar yapman gereken konular, tek dönemde onlarca yazılı, performans ödevi stresi, devamsızlık korkusu, "Aman notumu yükselteyim." diyerek yapılan ve genelde son güne bırakılan korkutucu proje ödevleri!
Ve, ilkokulun sonuna gelindiğinde eğer sınıfında dolabın yoksa muhtemelen azıcık kamburlaşmış, tatilleri iple çeken, yaşına göre fazla yorgun bir öğrenci oluyorsun.
Daha ilkokulun sonuna şimdi geldim. Sırada ortaokul var!
Tek öğretmenden bütün dersleri görmeye alışmışken tüm düzenin altüst oluyor! Her dersine ayrı bir öğretmen, ayrı bir karakter, ayrı bir "kendine özgülük" giriyor! Hepsinin senden beklediği, istediği şey farklı. Kimisi hiçbir şey anlatmayıp yazılıda tam anlamıyla "ağlatıyor", kimisi de gerçekten bir şeyler öğretiyor. Üstelik ortaokulu boş geçirirsen yandın, liseye geçiş sınavları var.
Hadi o sınavı da atlattın, kendini ortalamanın biraz üstünde bir liseye attın. Sana ilkokul hayatında sınava hazırlandığın dönemde söylenen "Liseye geçince rahatlarsın." sözünü hatırladıkça ağlayacaksın! O sözü söyleyen kişiye işkence yapmak isteyeceksin! Ne rahatlaması yahu, stresle doldum ben!
Bir anda bütün derslerin bölünerek çoğalacak! "Fen Bilgisi" artık "fizik, kimya, biyoloji" olacak. "Sosyal Bilimler", "tarih, coğrafya" olurken "matematik" yanına "geometri"yi de alacak! Ve belki yeni bir dil, onlarca yan ders de cabası. İster istemez soracaksın tabi: Ben ne zaman rahatlayacaktım?!
Bitti mi? Saçmalama!
Göz açıp kapayıncaya kadar geçen dört koca yorucu yıldan sonra üniversite sınavı gelecek. Küçüklüğünden beri sorulan "Sen büyüyünce ne olacaksın?" sorusuna somut bir cevap yani!
Sana dört yılın hepsini soracaklar, her şeyi hatırlamanı isteyecekler. "Madem hayalini kuruyorsun, o zaman bu soruların hepsini yap!" diyecekler. Küçükken doktor olmak için can atarken sınavdan sonra "Bir işe girsem yeter yaaa..." diyeceksin. Hatta sınav anında bile hayallerinden vazgeçebilirsin, kendi kendini "Ben zaten doktor olmak istemiyormuşum ki!" diye kandırabilirsin.
Tekrar ediyorum, Türkiye'de eğitim gerçeği diye bir "gerçek" var kesinlikle. Her ne kadar sistem her saniye değişse de öğrenci modeli, yüzde 1'lik küçücük bir yanılma payıyla değişmiyor ve değişmeyecek!
Hepimiz yine her şeyi son güne bırakan, proje ödevlerini esaslarında "Öğrencinin becerisini ve algısını geliştirme" yazmasına rağmen sadece not yükseltmek için yapan, yazılı haftalarında az uyuyup yazılılar bitince acısını çıkaran öğrenciler olacağız! Genlerden mi bilmiyorum, hepimiz aynıyız!
Ben mi? Ben bu üniversite sınavına girdim; doktor olmak istediğim için, istemediğim bir puan alınca "Tekrar deneyiniz." olayına girdim. Seneye kaldım yani!
Bunların hepsi o proje ödevlerini amacına uygun yapmadığım için oluyor ya, neyse!

11 yorum:

  1. Ne çektik şu sitemden
    Benim de kuzenim beni üniversiteye gidiyorum zannetmisti türev çalışırken.
    Ayrıca liseye geçince rahatlarsın diyen hocaların hepsi yalancı

    YanıtlaSil
  2. Türkiye'de yaşamak böyle işte. Beyin göçü olayının sebebi biz olabiliriz bence :)

    YanıtlaSil
  3. Üniversiteye geçince de rahatlamıyorsun, daha hazırlıkta okulun 3. günü 2 saatini 1 sayfalık basit bi yazı yazmaya harcayabiliyorsun. Hatta ben üniversiteyi bitirince bile bir şey olabileceğime hala inanmıyorum ya, hoş.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Lorim saçmalama ya, ama hazırlık konusunda haklısın tabii

      Sil
  4. Çok zor , gerçekten sabır sınayan bir sistemimiz var ve bu saçma sisteme en iyi direnç gösterenlerimiz başarılı adıyla adlandırılma şerefşne nail oluyor sadece !

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Gri Lady, ayynen öyle, sabır sabır çatlayacağız az kaldı

      Sil
  5. köprüyü geçene kadar ayıya dayı diyeceksin olayı tam da bu. ama bu köprüde git git bitmiyor -_-

    YanıtlaSil
  6. Bu yorum yazar tarafından silindi.

    YanıtlaSil
  7. Şuan organik kimyayı sistemleri türevi integrali ve kafamın almadığı paragraf şeklindeki problemleri sevemeyen tek ben değilmişim demek:)

    YanıtlaSil