1 Mart 2016

Babaannem yüzünden yitip giden ergenliğim!

Yazının başlığına soracağınız 5N1K sorularıyla, içeriğini anında anlasanız da; yazıyı okumanızı şiddetle tavsiye ediyorum! Sırasıyla 'ne?', 'nerede?', 'ne zaman?', 'nasıl?', 'neden?' ve 'kim?' sorularını sorduğunuzda; yine sırasıyla aldığınız 'Tolga'nın ergenliği', 'babaannesinin dizinin dibinde', 'ergenlik yıllarında', 'yitip gidecek bir şekilde', 'Allah bilir, şans işte' ve 'süper babaanne' şeklindeki cevaplar, karşınıza yazımın neredeyse hepsini çıkarıyor!

Her şey insanlara 'kıl' olmamla başladı
Doğduğunda olması gerekenden daha uzun doğan, doğmadan önce alınan tulumların hiçbirine giremeyen ve okul hayatı boyunca her zaman sınıfın en uzunu olan ben; '402 no'lu sınıf'ı aratmayan o kusursuz sınıfımda ergenliğe en son giren erkek oldum! 
Hayatımın en kötü günleriydi. Sınıftaki herkesin sesi kalınlaşıyor, boyu uzuyordu ancak bende tık yoktu! Ses tonum hâlâ ilkokuldaki gibi 'vikvik'ti ve boyum 'kendiliğinden uzun' olduğu için, pek bir gelişme gösteremiyordum malumunuz! 
Özellikle beden dersleri korkulu rüyamdı. Soyunma odasında eşofman takımlarımızı giyinirken utancımdan kıpkırmızı olur, hatta bazen tuvalette giyinirdim! Sınıfın en psikopat çocuğundan aldığım "Lan Tolga, senin bacağında niye kıl çıkmıyo?" sorusu, daha ergenliğim başlamadan psikolojimin bozulmasına yetmişti çünkü! Eda Taşpınar'ınkilerden bile daha güzel ve pürüzsüz bacaklarımdan gıcık almaya başlamış, evde kendimi "Allam noluuur bende de kıl çıksın!" diye dua ederken bulmuştum.

Okul çıkışlarımda babaanneme gelen ben ve bana gelmeyen sen
Zaman bir şekilde geçti ve çok sevgili ben, ergenliğe girdim! Ancak tam o dönemde annem iş buldu ve ben okul çıkışında kendi evime değil, babaannemin evine gitmeye başladım.
Kendisini kısaca şöyle anlatayım: Babaannem, 72 yaşında, yarı 'Pretty Woman' yarı 'dominant insanların efendisi', her pazar Sosyete Pazarı'nda kendisine takı alışverişi yapıyor, o adeta bir piremses!

Bilimsel makaleden alınan bilgilerle konuşuyorum!
Peki, bilin bakalım kim babaannesinin dizinin dibinde olduğu için; bırak ergenlik belirtisi göstermeyi, "Öf!" bile diyemedi? Ben! 
Babaannemin yanında kendine güveniyorsan "Öf!" de bakayım, sonrasına ben karışmıyorum ona göre! "Bak şu pezevenge!" şeklinde küfürler duyabilir; bazen de "Öf'lemeyi bırak da şurdan iki ekmek al oğlum." gibi istekler de alabilirsiniz, haberiniz olsun.
Ergenlerin hissettikleri ve benim yaşadıklarımı karşılaştırarak madde madde yazdım, tekrar ediyorum, maddeler bilimsel bir makaleden alındı; ancak okudukça göreceksiniz ki, babaannem bilim milim tanımamış, yok saymış!

-Bu dönemde ergenler duygularını çok dolu ve coşkulu yaşar: Babaannemle salondayız, öğle saatlerinde yayınlanan bir dizi izliyoruz. Hani şu yıllardır bitmeyen, bölüm sayısı dört basamaklara ulaşanlardan. Kadın karakterlerden biri komik bir şey söyledi, kendi kendime gülmeye başladım. Ancak ses telleri değişimim ve ergenliğin de etkisiyle biraz yüksek sesle gülmüş olacağım ki, babaannemin "Ne bu böyle kıçına leylek kaçmış gibi gülüyon oğlum?" cümlesini zar zor duydum. Geç bu maddeyi, sağ ol babaanne ya.
-Diğer dönemlere göre daha yoğun hayaller kurarlar: Mutfaktayız, ben ders çalışıyor görünüyorum ancak hayallere dalmışım. Merve Boluğur'la Survivor adasında "tiri viri fan fon" aktivitelerde bulunurken elimde olmadan gülümsemişim. Ve yine arkadan babaannemin muhteşem cümleleri: "Yine kimi düşünüyon da böyle gülümsüyon çocuğum? Daha bu dereden çoook sular akar! Ders çalış bakiyim!"
-Ergen zaman zaman yalnız kalma isteği içinde olabilir: Okuldan gelmişim, tek isteğim çantamı bir köşeye fırlatıp ayaklarımı uzatmak! Ancak salonun kapısını açmamla; elinde kocaman servis tabaklarında kısır, marul ve turşu üçlüsünü bulunduran; isimleri dönem isimlerini aratmayan (bakınız: Nafiye, Mualla, Ülfiye, Sabriye...) dokuza yakın kadınla karşılaşıyorum! Bırak yalnız kalmayı, kendimi bacak bacak üstüne atmış bir vaziyette Kadriye'nin dedikodusunu yaparken buldum be!
-Ergen kendini yorgun hissedebilir, çalışmaya karşı isteksizdir: Ben ki doğduğunda bile akşam beş, sabah sekiz arası uyuyan ve uykuya aşık bir tipken; ergenken mi uyumayacağım?! Ancak babaannemin evinde mümkün değil! Uykumun en tatlı yerinde, rüyalarımın en heyecanlı sahnelerinde "Tolgaaa, oğluşuuum, üst kattan Sevim teyzen geldi, hadi bize simit al gel." cümleleriyle irkiliyor, hayata küsüyordum! 
-Yeme bozuklukları ise bir başka sorundur: Evet, dünyanın en iştahlı insanı olabilirim; yine evet, daha birkaç gün önce iki orta boy pizzayı da yemiş olabilirim. Belki inanması güç ama iştahımın kapalı olduğu tek dönem ergenlik dönemimdi! Ancak kim iştahı kapalı olduğu halde, 3 ayda 6 kilo birden alır? Ben! Birazcık kendine güvenin varsa, babaannemin yaptığı yemeği bitirme bakalım; ne senin yaşına ne kendisinin yaşına bakıyor, bir elinde tabak, bir elinde kaşık, peşinden koşuyor! "Ye oğlum şunu, şuncacık bir şey kalmış, bak pezevenge yemiyor yav!" Ben ağlamayayım da kimler ağlasın!

Yaptığı yaprak sarmalarla, ergenliğimde kanıma giren sevgili babaannem Türkan'a kokulu öpücükler gönderiyorum ve eğer yaprak sarma yaparsa tabağımı bitireceğime söz veriyorum. Sevgileeeer! 

4 yorum:

  1. Hahaha harbiden hiç yaşayamamışsın ergenliği.Olsun ya yine de güzelmiş ^-^ En çok ben babaannemin şu sözünü sevdim ve bundan sonra ilk fırsatta kullanıcam,"Ne bu böyle kıçına leylek kaçmış gibi gülüyon oğlum" hahaha
    Bu arada ne çektin şu kıl mevzusundan ^-^

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Harika bi sözdür kendisi, duya duya ezberliyorsun artık:Ppp

      Sil
  2. Bende kıça kaçan leyleği hayal etmekten yazının devamından bihaberim. Pek eğlendim, Kolaylıklar.

    YanıtlaSil