17 Ağustos 2024

Ergenlik Dramım: Kıl, Sakal, Bıyık Meselesi


Hazır bu aralar boşum, ergenliğimle ilgili birkaç şeyi anlatmak istiyorum. Bugün Diyarbakır'da berberde saç sakal tıraşı olurken hatırladım, kesen çocuğa anlatırken "Ayyy!" dedim, "Benim bunları blog'ta da anlatmam lazım!"
***
Maalesef çok geç kıl tüy çıkaran bi çocuk oldum. Yani ergenliğimin en büyük draması gerçekten çıkmayan kıllarım ve sakalımdı. Yaşıtlarım, sınıftaki oğlanlar, annemlerin her hafta birinin evinde toplandığımız gün arkadaşlarının erkek çocukları, apartmandaki yakın arkadaşım; hepsi zamanında kıl çıkarırken ben Eda Taşpınar'ınkilerle yan yana koysak sırıtmayacak sütun gibi, kılsız, ince ve parlak bacaklarımla Veet ağda reklamı oyuncusu gibiydim. Bu durum inanılmaz bi travma yarattı bende. 
Mesela beden dersi için soyunma odasında giyineceğiz sınıftaki oğlanlarla, baya hepsinin bacakları siyah siyah dolmaya başlamış. Hatta aralarında konuşuyorlar "En fazla hangimizde var ahaha!" diye. Ve ben, gariban ben... Sütun gibi bacaklarımla utancımdan okulun bok kokulu tuvaletinde giyiniyordum. Sanki beni kenara çekip "Heheheh kılsız kılsııızzz! Ergen bile olamamışşş hahaha!" diyeceklermiş gibi geliyordu. 
Bi gün hiç unutmuyorum, annemlerin günü var. Gün dediğim de her hafta bi gece bi ailenin evinde toplanıp pasta börek yiyoruz, büyükler sohbet ediyor, küçükler kuduruyor. Benimle yaşıt bi çocuk var, ben de onunla arkadaşlık ediyorum. Televizyonda ne varsa izliyoruz, Sihirli Annem mi Selena mı hatırlamıyorum şimdi. 
Çekti beni kenara, "Gel gel sana bişii göstereceğim!" dedi. Geçtik koltuğun oraya, kapıyı kapattı bu. Pat diye pantolonunu indirdi hayvan. "Ayyy, bana bi şey yapacak, n'apacak!" diye içimden geçirirken "Baaak, benim bacaklarımda kıl çıktı bi sürü!" dedi. Sonra da hızını alamayıp külotunun bi kısmını sıyırdı, "Baaak, pipimin üstünde de çıktı bişileeerrr!" dedi.
O kadar üzülmüştüm ki anlatamam. Hayvan çocuk ya, suratında da yavaştan sakallar bıyıklar çıkıyor, gelişkin pislik! Hem okul hem gün arkadaşım derken ben bu konuyu fena kafaya takmaya başladım. Ve ergenliğimin giriş kısmını bu şekilde tamamlamış oldum. 
Aradan uzun zaman geçti. Bu sefer de okulda sakal muhabbeti ediliyor. Liseye geçeceğiz, ben bildiğin köse! Okuldakiler sakal bıyık çıkarıyor, hatta tıraş olan bile var! Üzüntüden resmen kahroluyorum, durup durup anama babama soruyorum "Niye benim sakalım yoook!" diye. Hatta sorarken ağlıyorum, kahır meselem bu bildiğin. 
Liseye geçtik, abi bende sakal hâlâ yok. Ve sakal kontrolü yapılıyor sabahları, çok mutsuzum. O dönem televizyonda Küçük Sırlar var, Çet'in sakalları efsane. Her gece o kulüpten bu kulübe eğleniyorlar, altlarında son model araba, fıstık gibi giyiniyorlar. Ben evde izleyip izleyip kendimi yiyorum. 
O dönemde de bi üst kat komşumuz var. Aşırı yakışıklı bi üniversiteli, sakalı var, motoru var, eve sabaha karşı geliyor, aşırı eğleniyor. İnanılmaz iyi anlaşıyoruz. Apartmandaki Küçük Sırlar idolüm resmen. "Ben," dedim, "en iyi Burak Abi'ye yazayım, bi akıl alayım."
Facebook'tan hiç üşenmedim, yazdım. "Burak Abi." dedim, "Benim sakalım çıkmıyor ve çok üzülüyorum."
Önce bana espri olarak "Sarımsak sür." yazdı. Sonra da "Saçmalama." diyip anamların dediklerini söyledi. "Zamanı gelince çıkar, sonra bıkarsın, elleme, jilet vurma..." aynı şeyler. 
Ancak bi beyinsiz olduğum için annemler oturma odasında televizyon izlerken koşarak mutfağa gittim ve bir sarımsak aldım. İkiye kestim ve hayvan gibi bastıra bastıra yanaklarıma sürtmeye başladım. Ama nasıl bastırıyorum, durmadan, dakikalarca, baya çitiler gibi. Kıpkırmızı oldu yanağım. Sonra... Bi yanmaya başladı, aklın hayalin durur! Hıçkıra hıçkıra ağlıyorum, yok böyle bi yanma. Annemler koşup mutfağa geldiler, o yanmanın üstüne bi de babam dövdü bi güzel. Yoğurtlar, yanık kremleri derken bir iki haftaya anca toparladım. 
Ne yaparsam yapayım çıkmadı sakalım. Hafiften bıyıklarım çıkıyor ama onlar da incecik, resmen kırk metre uzaktan bağırıyorum "Ben ergenliğe yeni girdimmmm!" diye. Sonra düşündüm, jilet için hep daha hızlı çıkardığını söylüyorlar. Ben neden jiletle tıraş olmuyorum! 
Bu sefer de gizli gizli her sabah olmayan sakalım ve iki parça bıyığımı bol tıraş köpüğü süre süre jiletle tıraş etmeye başladım. Baya tıraş olurken role giriyorum, şarkı söylüyorum, içimden "Az kaldı, buralar sakalla dolacak!" diye temennilerde bulunuyorum. Jilet eskimiyor bile.
Sonra, zamanı geldi diye mi bilmiyorum ama ben sakallanmaya başladım. Ama kıvırcık ve aşırı sert. Öyle böyle sert değil, baya kabasakal gibi kabarık. Ve aşırı hızlı uzuyor, iki güne eskiye dönmeye başlıyorum. Arkadaşlarımın sakallarına bakıyorum, saçları gibi yumuşacık, asla kıvırcık değil. Uzayınca garip bi görüntü olmuyor, benimki gibi sağa sola çıkmıyor.
Yani o jiletin kahrını çekmeye başladım sanırım. Hangi berbere gitsem anlıyor, hemen "Kanka sen jilet mi vurdun sakalına?" diye soruyor. Bugün de sordular. Ben de anlattım, hem sarımsak hikayesini hem her sabah olmayan sakalımı jiletle kesmemi. Akıllandıktan sonra jileti çöpe atıp makineyle devam ettim ama nafile. 
Hatta bi yerde bugün hafif açıklık varmış, berber "Oralara sarımsak temas etmemiş herhalde." dedi :((

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder